İran kıskaca alınmış durumda
Forum Haberleri —

Ali Hamaney ve İran
- Uluslararası dengeler ve Ortadoğu’daki güç odaklanmaları İran’ı hedef tahtasından çıkaracak bir olanak yaratmıyor. İran’ın kıstırıldığını, bu kapandan çıkmasına fırsat vermeyeceklerini görüyoruz. Mevcut durumda İran direniyor. Ancak savaş karadan yürütülmüyor. Teknik ve hava üstünlüğü ABD ve İsrail’de.
ZEKİ AKIL
İsrail-İran savaşı giderek tırmanıyor. Savaşı durduracak veya frenleyecek uluslararası bir güç ve mekanizma ortada yok. İsrail anlaşıldığı kadarıyla önüne koyduğu hedefleri vuracak. Açıklamalarında İran yönetimini güçten düşüreceklerini, tehdit olmaktan çıkaracaklarını belirtiyorlar. Sarsılmış ve zayıflamış bir yönetimin yıkıma doğru gideceğini de hesaplıyorlar. Öncelik rejim değişimi olmasa da bunun da savaşın bir boyutu olduğu söylenebilir.
Trump yönetimi direkt savaşa katılacağını belirten açıklamalar yapıyor. İsrail’in zorlandığı yerde ABD’nin devreye gireceği beklenen bir durumdu. Trump çelişkili açıklamalar yapıyor. Ama bilinen bir gerçek var ki, Trump, Yahudi çevreleri karşısında duracak durumda değil. Aslında bu savaşı Trump, Kasım Süleymani’yi vurdurmakla başlatmıştı. İran bunu ne kadar böyle ele aldı ve hazırlık yaptı o ayrı bir konu. Ama İran’a karşı Ortadoğu’da müdahale ve güç kullanılması Süleymani suikastıyla başlatılmıştı.
İran, Körfez savaşından beri ABD’nin hedefindeydi. 2003’te Saddam’ın devrilmesi ve Irak’ın düşürülmesiyle birlikte sıra Suriye ve İran’a gelmişti. Irak’tan sonra Suriye ve ardından İran’da rejim değişikliklerine gideceklerdi. ABD ve İsrail karşısında tutunan bu yönetimler devreden çıkarılacak, Ortadoğu’da hakimiyet sağlanacaktı. Ancak Irak’taki direniş durumu değiştirdi. Direniş ABD’yi meşgul etti, hızını kesti. Hatta 2011’de ABD’nin askerlerini Irak’tan çekmesine yol açtı.
DAİŞ’e karşı savaş ve Arap baharı denen halk ayaklanmaları ABD ve Avrupa’yı daha fazla birbirine yakınlaştırdı ve bölgeye açık müdahale konumuna getirdi. Nitekim yaptıkları ortak bir operasyonla Libya’da Kaddafi’yi ortadan kaldırdılar. Libya’yı kanlı bir iç savaş girdabına çektiler. Bölgedeki işbirlikçi rejimlerle halk hareketlerini bertaraf ettiler. Daha işbirlikçi yönetimler kurdular.
Suriye’de olaylar başlayınca çok yönlü bir müdahale başlatıldı. En büyük müdahale Türkiye üzerinden yapıldı. DAİŞ, EL Kaide gibi örgütler için binlerce insan Türkiye tarafından Suriye’ye aktarıldı. Türkiye bu güçleri destekledi, eğitti, silahlandırdı. Bunların tümü ABD ve İngiltere gibi güçlerle ortaklaşarak yapıldı. Türkiye Kürt karşıtlığını da işin içine sokarak daha yıkıcı bir rol oynadı. On yıldan fazla süren Suriye iç savaşı ülkeyi yıkımın eşiğine getirdi. Sonunda İsrail’in darbeleriyle İran, Hizbullah güçleri vurularak Baas rejiminin yıkımı sağlandı.
ABD ve İsrail açısından gecikmeli de olsa Suriye’nin işi halledildi. Bu arada İran’ın direniş ekseni zaten darbelenmişti. Hizbullah, Hamas hırpalanmış, İran destek veremez hale getirilmiş ve Suriye’den sürülmüştü. Deyim yerindeyse İran son mevziisine, sınırları içine çekilmişti. Suriye müttefik olmaktan çıkmış, karşı cepheye geçmişti.
İsrail yıllardır İran’a karşı hazırlıklar yapıyor ve fırsat kolluyordu. Netanyahu ısrarla İran’ı vurmak istiyordu. Bunu saklama gereği de duymuyordu. ABD’yi katma ve ikna etmek için durmadan çalıştı. ABD savaşın bölgeye yayılmasını ve kontrolün elden çıkmasını istemiyordu. İran’a bir saldırının, savaşın sonuçlarını kestiremiyor ve bölgenin daha fazla istikrarsızlığa sürükleneceğini hesaplıyordu. ABD, Irak’tan çıkardığı derslerden yola çıkarak Suriye’de B. Esad’ın tasfiyesini de uzun süre istemedi.
Şimdi Ortadoğu’da durum ve dengeler değişti. İran yalnız kaldı. Arap ülkeleri İran’ın yanında değil. Rusya, Ukrayna savaşıyla uğraştırılıyor. Ortadoğu’da tümden sürülme durumuyla karşı karşıya, Suriye’deki üslerini korumaya çalışıyor. Çin ve Rusya, İran’ın tasfiye olmasını istemiyorlar. Ortadoğu’nun tümüyle ABD ve İsrail’in denetimine girmesine karşılar. Ancak bunu durduracak kadar da etkili değiller. Bölgede dayanak yapacakları müttefikleri yok. Uluslararası alanda da etkili değiller. Avrupa, Japonya ve Arap ülkeleri ABD’nin yanındalar.
Uluslararası dengeler ve Ortadoğu’daki güç odaklanmaları İran’ı hedef tahtasından çıkaracak bir olanak yaratmıyor. İran’ın kıstırıldığını, bu kapandan çıkmasına fırsat vermeyeceklerini görüyoruz. Mevcut durumda İran direniyor. Ancak savaş karadan yürütülmüyor. Teknik ve hava üstünlüğü ABD ve İsrail’de. Avrupa ülkelerinden bazıları da İsrail’in savunmasına katılacaklarını açıkladılar. ABD savaşa açıktan katılırsa İran’ın fazla şansı kalmaz. İran büyük bir yıkıma uğrar ve onlarca yıl geriye itilir. İran rejimi bunun altından kalkabilir mi, halk rejimi böyle kaldırabilir mi? Bu sorular giderek daha fazla önem kazanacak.
Sonuç olarak, kapitalist sistem ve ulusal devlet aygıtı halklara barış ve birlikte yaşama olanağı sunmuyor. Tersine birlikte yaşamı sabote ediyor. Dine ve milliyetçiliğe dayalı yönetimler kışkırtma ve parçalanmayı derinleştiriyor. Savaşsız bir dünya ancak ulusal devletler aşıldığında ve demokratik ulus sistemine geçildiğinde mümkün olur. Bu açıdan kurtuluş devletçi sistem ve kapitalizmde değil, eşitlikte ve sosyalizmdedir.