İronı değil, gerçek bu...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Siz “şaka“ sanabilirsiniz. Amerikan medyası da, önce “şaka“ sandı. Ama öyle değil. Olay, ölümcül salgına teslim olmuş dünyada, insanları gülümsetmek için uydurulmuş bir şaka, kahkaha attırma amaçlı “ironi“ değil. Aynısı ile gerçek: TC, Amerika’ya demokrasi ve hukuka gel“ ayarısı çekiyor.

Oysa TC’nin yaşayan rejimi, gezgin katiller ve tecavüzcüler kumkuması IŞİD’le ideolojik olarak düğümlenmiştir. Recep’in ruh dünyası, Müslüman Biraderler mayalıdır. Öldürülmüş liderlerinden Hikmetyar’a, ayakları dibine çökecek kadar hayran ve bağlıdır.

Ve o, El Kaide’den türeme IŞİD’lilerden ordular kurup Kürtlerin üstüne salmış, sonra Libya’ya, Ermenistan Karabağ‘a ihraç etmiştir. Ele geçirilmiş ülkenin “İçi“ ise bütün muhalifler terör devleti rüzgarlarıyla bastırılıp susturulduktan sonra, domuz ahırına karmaşasına döndürülmüştür. Her yan ele geçirilip Maganda ruhuna uygun, yeniden organize edilmiştir. Hukuk yok, yasalar tatildedir, burada.

İşte bu yapı, seçimi kaybeden ABD Başkanı Trump yanlılarının 5 kişinin ölümü ile sonuçlanan Kongre binası baskınından sonra, “tarafları sağ duyulu davranmaya ve hukuka bağlı kalmaya“ davet ederek dünyayı güldürüyordu. Sanki kendi ülkesi Anayasa Mahkemesinden sonra Avrupa Birliği hukukuna da “tanımıyoruz, yok hükmündedir“ diyen değillermiş gibi.

Gülmeyin, aynen böyle. Hukuk tanımayan diktatörlük, Amerika’ya hukuk tavsiye ediyordu. Şaka, ironi gibi bu ataktan sonra, hafızası zayıf meraklılara, bir hatırlatma.

Bunlar, zaten suç tarlalarından geliyorlar. Ama, normal bir devlette, “içerde“ olamları gerekirken, burada başların başı... Çünkü TC, Çetin Altan’ın bir tesbitiyle, hiç bir zaman hukuka dayalı bir devlet olamamış, çetecilik olarak kalmıştır.

Bugünkü diktatörlüğün şefleri de, dünün çetecilik alanlarından gelmedir. Başat iki ortak, 1970’lerin ölüm tarlalarında “kötülükte“ ortaktı. Kendilerinden olmayan herkes düşmandı. Ve onlar çetecilikten ilhamla düşmanla savaş halindeydi.

İkilinin bağlı olduğu partiler, 1970‘lerdeki ırkçı ve dinci ittifak, “Milliyetçi cephe“ (MC)’nin, en hoyrat iki kanadını teşkil ediyordu.

Bunlardan biri, kendince Milli görüşü (ağa babaları Hitler ve Mussolini’den beri, faşizmde her şey milli kılıflıdır) temsil ediyordu. Öteki, kurtla sembolize ediliyor ve ırkçıydı.

İki partinin de “iç düşmanla savaş“ halinde olan milis güçleri vardı. Dincinin milis gücüne Akıncı, ırkçınınkine de “Ülkücü“ deniyordu. Günün Recep Tayyip’i, o günlerde Akıncıların liderlerden biriydi. Ortağı Devlet Bahçeli de kendi çapında bir “ülkücü“ şefti. Arabası, solcu Türkleri öldürmede kullanılan silahların nakliyatı hizmetteydi.

Kendi halkının solcu kesimini temizlemek için, taraflardan biri “kanımız aksa da zafer İslamındır“ diye bağırarak, öteki kurtlar gibi uluyup “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar müslümanız“ naraları atarak, sokaklarda kimlik yoklaması ile düşman tesbit ediyor, geride ölüler bırakarak ilerliyorlardı.

Kısacası arı kan Türk ve hakiki Müslüman bulmak için katliam yapıyorlardı. 1980 darbesine gelindiğinde, 6 bin öğrenci, işçi, aydın, sanatçı ve yazar yerde kanıyordu.

Günün faşist cephenin üçüncü ortağı Doğu Perinçek, o zamanlar Maoculuğa adamış bir “solcu“ kılığındaydı. Çorum’da, Sivas’ta, Malatya, Maraş’ta, kanlı 1 Mayıs, insanların diri diri yakıldığı ikinci Sivas’ta, faşistlere karşı “görüntü“ rolündeydi, Maocular...

Öte yandan Doğu Perinçek, Sadık Perinçek’in oğluydu. Sadık Perinçek, eski savcı ve Milliyetçi Cephe lideri Süleyman Demirel’in partiden yardımcısıydı. Babası, her sabah işine giderken o da, “işçi köylü ayaklanması“ mesaisine başlıyor, toprak işgallerini organize ediyordu.

Bir ara Kürtlere bile dosttu.

Bu Perinçek şimdi, Kürt düşmanlığı üzerinde inşa olmuş faşist rejimin en vahşi unsurudur.

Bu rejimin birinci destekçisi, ABD Başkanı Donald Trump’tı. İkincisi de kendini “İkinci Çar Petro“nun gölgesi sanan Rus Vladimir Putin’dir. Trump bunları faşizan zevkinin tatminde, Putin de Karabağ ve Suriye’de olduğu gibi koç başı veya kurşun asker olarak kullanıyordu, kullanıyor.

Kullanımın ücreti olarak da, Kürtlerin hayatı ve yurt parçalarını, Gürcü Recebin önüne attılar. Türk ordusu ve Türk ordusu üniformalı IŞİD’çiler, yıllardır Rojava’yı talan ediyorlar.

İçeride ise herkes el ve ayak altı. Ama Kürtler yerine göre esir, zamana göre de rehinedir. Onlar için, hukukun “h“ harfi bile olmadı, yoktur. Seçimle kazanılmış belediyeler tanklar, toplarla çevrilerek gasp edildi. Kürtlerin oy verdiği partinin lideri Selahaddin Demirtaş başta olmak, seçilmişler ve öncü kadrolarının tamamına yakını hapishanelerde. Kürtler, önce köyleri, kentlerinde katlediliyor, “terörist“ denilerek dosyalar kapatılıyor.

Kürt medyasından, onlarca gazeteci tutuklu. Her Kürt gibi gazeteciler teröristtir. Yazdığı haber veya çektiği kareler de terör eylemidir.

Mesela, Nedim Türfent: Bir polisin şefinin 2016 yılında, Yüksekova’da arkadan kelepçeleyerek yere yatırılan Kürtlerin tepesinde, “Türkün gücünü göreceksiniz, lan“ diye tepinmesinin görüntüsünü yayımladığı için 8 yıl 9 ay hapse mahkum ve 4,5 seneden beri tutukludur.

Gazeteci Abdurrahman Gök, Kemal Kurt adındaki gencin Newroz alanında, polisçe kurşunlanmasını fotoğrafladığı için iki yıldır, gazeteciler Nazan Sala, Şehriban Abi, Adnan Bilen ve Cemil Uğur da Vanlı iki köylünün helikopterden atılamasını yazdıkları için aylardır tutuklu.

Kürtlerden başlayarak, bütün bir ülkeyi cehennemine çevirdiler, ülkeyi. Yandaş ordu, emir eri polis ve adliye yaratmak için kıyım yaptılar. Ahmet Altan gibi büyük biz yazarı, Osman Kavala katında bir entelektüeli gerekçesiz hapiste tutuyorlar. İşkence gırla gidiyor.

Ama karşı ses yok. Muhalefet partisi görümündeki CHP ve İyi Parti onlardan daha ırkçı, milliyetçi görünme adına, parlamentoda el kaldırarak, dışarıda ses vererek Kürt kıyımına onay verdiler.

Sıra Türklere geldiğinde, artık herkes sahipsizdi. Ve dahası faşizm yaşama biçimine dönüştürdü.

Gülmeyin ağlanacak hallerine. Ve de ironi değil, Türk-IŞİD Faşizmi Amerika’ya itidal ile hukuka bağlılık tavsiye ediyordu. “Ört ki ölem“ sözünün tam zamanı, insan evladı!…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.