IŞİD‘leşmeden Rojava’ya...     

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • IŞİD’i silahlandırıp besleyerek, Kürtlere saldırttılar. Kürtler canfeda direndiler. Sonra müttefiklerinden aldıkları yardımla onları yenilgiye uğrattılar. Aslında yenilen Türk devletiydi.

"Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, daima çağdaş medeniyet ufuklarına ileri" naralı Türk rejimi, nihai atağında İslamcı faşizm durağında demirledi. Her şeyleri yapay; tarihleri, coğrafyaları da yalandı, çünkü.

Evinde, entariye bürünüp yer sofrasına oturan, sonra çağdaşlık olsun diye smokin veya frak içinde, yaşmaklı, baş örtülü eşi de "asortik" giyimli olarak balo salonlarında sallanıyordu, bu yalan. Yapaydı bu hayat. Bir ara sosyal demokrat bile oldular. Ama sahtekarlık sürmedi. İflas etti.

Yüz yıl sonra, ellerindeki Kürt kanıyla, orta yerde kaldılar.  Sonra, asıllarına döndüler. Çeteler ve faşizmle birleşip bir bir kalpazanın ardına takıldılar.  "İslamcı terör" durağı Faşizme demir attılar.

Afganlı Hikmetyar’ın, kayalara kazılı binlerce yıllık Buda heykelini dinamitleyen çocuklarıyla bütünleştiler. 2011 yılı kışında, "bizim neyimiz eksek" dercesine, Afganlı Talibanlara özenti olarak  güç denemesine giriştiler. Mehmet Aksoy‘un Kars kırsalına diktiği "İnsanlık Atı"na hücum ettiler. Heykelin kafasını uçurdular.

Sonra Mısır çıkışlı Müslüman Kardeşler teşkilatının yan örgütü, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) üzerinden giderek Suriye’ye saldırdılar. Bu, insan oğlunun tarihsel izlerini de hedef alan bir yıkımdı. Kendileri gibi olmayanların kafalarını kopardılar. İnsanlığın gelişimini sergileyen açık hava müzesi Ninova’daki (Nemrut) ve Humus’daki Pallmira antik şehrine saldırdılar. Tapınakları, heykel ve anıtları balyozla kırdılar, iş makinalarıyla yok ettiler.

IŞİD’i silahlandırıp besleyerek, Kürtlere saldırttılar. Kürtler canfeda direndiler. Sonra müttefiklerinden aldıkları yardımla onları yenilgiye uğrattılar. Aslında yenilen Türk devletiydi.

Bu yenilgiden sonra, Arapçası DAİŞ olan IŞİD’i kendilerine bağlayıp Kürt güçlerine karşı ordularına destek gücü yaptılar.

Bütün bunlar, deyim açıksa "Türk tipi cici muhalefetin  sefaletidir. Çünkü, yüz yıllık çırpınıştan sonra Türk devleti, tümüyle devlet olmaktan çıktı. Mafya ve IŞİD karışımı bir çete oldu.

Öyle bir çete ki, Türk ordusunun, IŞİD ile "gaza"ya, yani ganimet avına çıkmadan önce, gereken yasal destek muhalefetin katkısı ile sağlandı. Muhalefet Kürt kanı için iki elini birden kaldırıyordu. Türk ordusu IŞİD benzeri, şafak vakti camilerden yükselen sela sesleriye katliama, yıkıma yollandı. Muhalefet, 'bu ne haldir' diye sormadı. Tersine destek çıktı. Ta sınıra gidip el sallayarak, halkların kanı, kırım ve gözyaşında zafer arayıp kutsadılar.

Ama yarattıkları canavarın bir gün gırtlaklarına sarılacağını asla düşünmediler. Kendilerince, Kürt kanı ile Türk bekasına hizmet ediyorlardı. Bu nedenle, Kürtlerin "hawar" sesine kulaklarını tıkadılar.

Ancak sonunda onların da gırtlağına sarıldılar. CHP ve belediyelerini kuşatma altına aldılar. Buna rağmen, CHP Başkanı Kılıçdaroğlu Erdoğana itaatkarlığıyla, Antik Roma’dan beri demokrasinin bir entrümanı olan sokağı Türk tip Faşizme karşı,  "terör" olarak gördü ve görüşünü ilan etti.  

Oysa İslamo Faşizm yakıyor. Ağızlara kilit vuruyor. Afganlı Talibanlar meydan gösterisi ile müzik aleti parçalayınca, bunlar da bizim neyimiz eksik dercesine müzisyen Sezen Aksu’nun kapısına dayandılar.

Talibanı da geçerek, camileri miting alanı olarak kullanan Erdoğan, Çamlıca da minbere çıkıp Aksu’yu dilini koparmakla tehdit etti. Gazeteci Sedef Kabaş ise gece yarısından sonra evine düzenlenen baskınla tutuklandı ve yargıç kararı ile hapishaneye kondu.

Özetle, sadece Kürtleri boğacak denilen Faşizm, yaratıcılarının da gırtlağına sarılmaya başladı. CHP de muhasara altında.

Kürtlere gelince, onlar yüz yıldır direniyorlar. Mafya ve soygun ile talan çeteleri koalisyonu, IŞİD saldırılarına da direcekler.

Kürtler, son yılların büyük taarruzlarıyla ağır yara aldılar. Ama buna rağmen, şimdi daha güçlüler.

Çünkü tarihlerinden çıkardıkları derslerle "yalnızlık dolambacı" çarkını kırdılar. Belli mesafeler alıp bazı konularda tarihi "kader"lerini yendiler. IŞİD (DAİŞ) ile bütünleşmiş vahşi karanlığa karşı, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa’nın başını çektiği Batı dünyası ile ittifak kurdular.

Bu yüzden onlar şimdi, daha güçlü.

Bu ittifakın faydası, Türklerin 20 Ocak 2022 tarihinde, IŞİD kılıklı olarak Haseki, Dêrazor ve Minbîç’i hedef alan saldırı sürecinde bir kere daha vahşi cepheyi püskürttüler.

Sırası gelmişken, Kürtlerin artan gücü, salt askeri ittifaktan değil. Diplomatik ve politik gelişmelerle de güç takviyesi yaptılar. Onlar artık "dünya boyunca" vardır. Rojava yönetimi ise pek çok ülkede temsilcilikleri ile ses ve görüntüdür.

Çok önemli ve değerli gelişmelerdir bunlar. Türk devleti, onca çaba ve ortalığa döktüğü paraya rağmen, dünyadaki realitesini kıramadı. Varlığının fiili olarak tanınmasını önleyemedi.

Seîd Rıza’nın sözüyle, bu da düşmanlarına dert olsun!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.