İşte böyle bir savaş yaşandı

Kültür/Sanat Haberleri —

Danasîna filma Kobanê bêhnê li mirov diçikîne

Danasîna filma Kobanê bêhnê li mirov diçikîne

  • Kobanê, yaklaşık iki buçuk saatlik bir film. Farklı uluslardan birçok kadın ve erkekle birlikte küçük bir salonda izlediğimde daha filmin üzerinden yarım saat geçmeden nerdeyse her izleyenin filmin etkisinde nefes alıp verdiğini, içinde akıp gittiğini hissediyorsun. Savaş, sokak çatışmalarına döndüğünde her bomba patlamasında, her kurşun sesinde oldukları yerde irkilenlerin olduğunu da görüyorsun.

MORDEM ALİŞÊR

Kobanê, yaklaşık iki buçuk saatlik bir film. Farklı uluslardan birçok kadın ve erkekle birlikte küçük bir salonda izlediğimde daha filmin üzerinden yarım saat geçmeden nerdeyse her izleyenin filmin etkisinde nefes alıp verdiğini, içinde akıp gittiğini hissediyorsun. Savaş, sokak çatışmalarına döndüğünde her bomba patlamasında, her kurşun sesinde oldukları yerde irkilenlerin olduğunu da görüyorsun.

Kobanê denilen bu küçücük yerde, her yanı kuşatılmışken nasıl bir direniş sergiledi?

Şüphesiz bu önemli bir soruydu. Peki bu soruya yeterli bir karşılık verilmiş miydi? Kanımca yetersiz kalan yanlar söz konusu. Bir yığın imkansızlıktan, sinema filmi yapma tecrübesizliğinden sözedilebilir. Bu doğrudur da. Ama sanatla uğraşanların nerdeyse elli yıllık devrimsel ve toplumsal mücadele ve birikimi olan sanatçıların bu yönlü eksiklikten çok da şikayet etmeleri doğru olmaz. O zaman sorun nedir?

Belki de hiç konuşulmadan, bir tek kelime dahi söylenmeden bir film çekilebilir. Ama bütün bir savaş süreci, mesela Kobanê’ye yönelik saldırıların ilk gününden son gününe kadar kimi konuları ardı sıra anlatmaya çalışmak Kobanê’de nelerin yaşandığının tam anlatısı olamaz. Propagandası olur. Şüphesiz bu da gereklidir. Ama bir dönemin sadece ulusal değil, uluslararası ilişkilere de damga vuran bir dönemin temel konusu ve alanının sadece propaganda diliyle anlatısı onu sanat eseri kılma konusunda eksik bırakır. En büyük sanatsal değer; onu ruhta, bilinçte tarihsel kılmaktır. Görselliğin etkisi de burdan kaynaklanır. O zaman tekrar belirtelim, film ekibi yukarıda sorduğumuz soruya nasıl bir karşılık vermek istiyordu?

Komutan Zehra o cepheden nasıl çıktı?

Filmin en başındaki görüntüye bakalım: DAİŞ vahşileri birer hilkat garibesi gibi akın akın gelirken Komutan Zehra sonuna kadar direnme kararı almıştır. Destek isterken ve desteğin gelmeyeceğini bilirken dahi bu kararı tereddütsüz uygulayacaktır. Ama Zehra’nın yüz ifadesi, duruşu, sözleri bu kararı destekleyecek bir oyunculuğu sergilemekte yetersiz kalmıştır.  Film boyunca birçok sahnede görülür bu durum. O savaşa komuta edenlerin, savaşanların, direnenlerin hakiki portlerini tam aktaramaz. Ama yönetmenin karakter-oyuncu seçiminde ve sahnelemesinde belli ki yetersizlikler yaşanmıştır. Savaşın farklı cephelerini, ilişkilerini, olaylarını ve kişiliklerini ele alırken de böyle yaptığını görürüz.

Zehra ve sağ kalan arkadaşları o ilk savaş cephesinden nasıl çıktılar? Cevabı yoktur, neden?

Sanat esasta bir an’ın, bir duygunun, bir olay ve olgunun estetik bir biçimde derinleştirilerek anlatılması, gösterilmesi, yazılması veya ifade edilmesidir. Oysa filmde o kadar çok ve farklı konu, olay, karakter var ki, hiçbirinin derinleştirilmesi ne imkan dahilindedir ne de başarılabilir. Küçücük bir tümsekte birkaç kişiyle süren o direniş tek başına bir film konusudur. Arîn Mirkan, belki de onlarca kitabın ve filmin konusudur. ’Sınır’da toplanan ve telleri aşan topluluklar da, her yandan akın akın gelen gerillalar, Kobanêliler vs. her birisi öyküdür. Bütün bunları teması, anlamı, diyalogu eksik bir şekilde bir tek filme sığdırmak mümkün mü? Belli ki ekip, direnişin arka cephesini de anlatmak-göstermek istemiş. Ama kimi kopukluklar yaşanmış. Kimin öyküsü nerde başlıyor ve nerde bitiyor?

Hangimizin öyküsü anlatıldı ki?

Kobanê’de yaşanan her şeyin bir gerçek olduğu açık. Canlı tanıkları hala yaşıyor ve aramızda. Şehitleri devasa ve canlı bir miras bırakmış ardlarında. Ve zaten film bunu belirterek başlıyor ve bitiyor. Sorun bu değil. Sorun, bu gerçeklik sanatın diline kavuşturuluyor mu? Asmin’in sözü belki de tam da burda ifadesini buluyor. ’’Hangimizin öyküsü anlatıldı ki!’’ Film boyunca anlam ve derinlik arayacağımız ve bulabileceğimiz en samimi, en yalın diyaloglardan biridir bu. Çokça da diyaloglar siliktir zaten, hatta yoktur. Her bir öykü mekanik bir şekilde birbiri ardına eklenir gider. Komutan ve savaşçılar arasındaki diyaloglar dahi çok yapay kalıyor. Bir savaşın komutasının savaşın unsurları, taktiği, stratejisi üzerinde tartışması, planlar yapması bu kadar sıradan verilebilir miydi? Nerdeyse dünyayı sarsan bu küçücük yerin büyük komuta ve savaşçısı bu kadar sıradanlaştırılmayı hakketmiyordu.

Askerliğin estetize edilmiş taktik-stratejik akıl ve duruş olduğu gözardı edilebilir mi? Hele de yeni bir toplumsallığın inşasının bütün özelliklerini kendinde barındıran, onun birer modeli, cisimleşen hali olan kişiliklerin hakkettikleri oyunculuğu hiç olmazsa sergilenebilmeliydi. Yoğun, derinliğine bir tartışma ve hazırlık kadar, sinema tekniğini de ustalıkla işletmek son derece önemli. Kurdistan demokratik toplumsallığının direnişi, devrimi, öyküsünün özgün dili şüphesiz oluşmak durumundadır. Devrimin birikimi, ideolojik-sanatsal dili ve ifadesi derin ve büyüktür. Batı’nın sinema tekniği ve anlatımından şüphesiz yararlanılacaktır ama ona benzemeyecektir.

Gerçeklik nasıl yansıtılacak?

Zehra, savaşın ve alanın sorumlusu, sözde komutanın yakasından tutup da ittiğinde bu ihanetin arka planını hiç olmazsa bir söz ile derinliğine ararsınız ama bulamazsınız. Direniş sahasında nice direnişlere ve kaçışlara, ihanetlere tanık olanlar bilirler bunun anlamını. Ama ya bilmeyenler, yarım bilenler ya da bilmek isteyenlere nasıl anlatılacak?

Kürt’ün savaş komutası, Kürt’ün savaşçılığı, Kürt’ün toplumsal kişiliği, coğrafyası, ihaneti nasıl ifade edilecek, gerçekliği nasıl yansıtılacak?

Bir hakikati görselliğe daha güçlü kavuşturmak gerekli. Bir ifade formu olarak sanat son derece yoğunlaşmış duygu ve düşünce ile toplumsal ve tarihsel boyutlarıyla resmedilmesidir. Kurgu, bu resmin zaman içindeki akışıdır. Birbirine bağlı yüzlerce, binlerce sözün, ilişkinin, hareketin, eylemin en estetik bir biçimde akışıdır. Toplumsal gerçeklik değil, toplumsal gerçeğin hakikatidir sözkonusu olan. Dolayısıyla Kürt sinemasının daha da büyük ihtiyaç haline geleceği yakın gelecekte senaryo kadar karakterlerin seçimi, tüm bunların estetize edilerek görselliğe aktarılması en büyük ihtiyaçlardan biri oluyor.

Çekim ve müzikler başarılı

Sonuç olarak; muazzam savaş efektlerinin ardından film bitip de birkaç dakika boyunca koltuklarından kalkamayan, bakışlarından, sözlerinden nasıl etkilendiklerini, nasıl bir duygu ve akıl anaforundan çıktıklarını anlamaya çalıştığımız her bir insana Kobanê filminin ‘işte böyle bir savaş yaşandı’ dedirttiği kesin. Sokaklardaki çatışmaların üzerinde gezinen kameranın hayli başarılı olduğu  da kesin. Aynı zamanda buna eşlik eden müziğin de. Bir enstantane olarak bir Amed ‘kırık’ının tebessüm ettiren, gülümseten hali şüphesiz bize çok yakın. Fakat elde bu kadar gerçek, bu kadar fazla malzeme dururken çok daha derinlikli ve akıcı bir kurgu ve anlatıma kavuşturulması gerektiği de açık. Bu, Kürt sinemasının ilk filmi değil şüphesiz. Ama bundan sonra çekilecek filmlere çok şey kazandıracağı da rahatlıkla belirtilebilir. Önemli bir deneyimdir.

Gelhat’ı, Zehra’yı, Arin’i, Asmin’i, Masiro’yu ve daha adı bilinen veya bilinmeyen yüzlerce, binlerce kahramanına, şehidine, savaşçısına, emekçisine sadece bir saygı ifadesi değil, yapılan ve yapılması gerekenlerin neler olduğunu da derinden idrak ederek herkesi bu filmi izlemeye davet etmekte bizim görevimiz. Yetersizliklerine rağmen büyük bir iş çıkarıldığı açık.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.