Bir şizofreni tutsağın gerçek hikayesi

Dosya Haberleri —

İmam Çelikdemir

İmam Çelikdemir

Şizofreni hastası 30 yıllık tutsak İmam Çelikdemir'in Dersim tertelesinden adına uzanan çoğul gerçekliğinin yaralı hikayesi...

  • Babası bir gün rüyasında amcası İmam'ı görür. İmam, 1938'de Dersim Soykırımı'nda katledilen canlardan biridir. Bu rüyadan etkilenen baba, 1 yaşına kadar adını Yılmaz koyduğu bebeğinin adını İmam olarak değiştirir. Doğarken Yılmaz, Dersim'in patikalarında yol alırken İmam olur. Böylece gerçekliği ikiye bölünür...
  • Avukat olabilecekken üniversiteden ayrılır, mücadeleye katılır. 3 itirafçının ifadeleri üzerine yakalanır ağır işkence görür. O anları anlatırken bana dönüp "Tam direndim" diyor. Cezaevinde hastalığı fark edilemiyor, davranışları nedeniyle ajanlıkla suçlanıyor. Bu ağrına gidiyor, aylarca yıkanmıyor, bana "Direniş biriktirdim" diyor.
  • Abisi Müslüm Çelikdemir, cezaevindeki arkadaşlarının İmam'ın sağlık sorununun farkına vardıktan sonra kendisine çok iyi baktıklarını söylüyor. İmam, cezaevindeyken annesini ve babasını kaybediyor. Ancak ailesi bunu O'na söylemiyor. 30 yıl sonra çıktığında öğreniyor. İmam, "Annemle babam gerçekten yok, mezara gittik gördüm" diyor.

GÜLCAN DERELİ /DERSİM

O'nun gerçekliği daha doğarken ikiye bölünmüştü. Doğarken adı Yılmaz, hayata devam ederken İmam olmuştu. Babası bir gün rüyasında amcası İmam'ı görür. İmam, 1938'de Dersim Soykırımı'nda katledilen canlardan biridir. Bu rüyadan etkilenen baba, 1 yaşına kadar adını Yılmaz koyduğu bebeğinin adını İmam olarak değiştirir. Böylece gerçekliği ikiye bölünür, bir yanda geçmişin yaraları adına konarken, bugününe 'yılmaz' bir başka gerçeklik eşlik eder. Doğarken Yılmaz Çelikdemir, Dersim'in patikalarında yol alırken İmam Çelikdemir olur. O 30 yıllık siyasi tutsaklardan biri. Ama O’nun için gerçekliğin farklı boyutları var. Bu 30 yılın büyük çoğunluğunu bir şizofreni hastası olarak cezaevinde geçirir. İşte Dersim'de O’nun doğduğu merkeze bağlı Karyemez mezrasındayım. Kendisiyle röportaj yapmak için yola çıktığımda nasıl soru soracağımı, nelere dikkat etmem gerektiğini düşünürken, yapmam gerekenin sadece sohbet ile O’nun hikayesini dinlemek olduğuna karar verdim. Bir O’na, bir de ailesine kulak verdim. Böylece bölünmüş gerçekliğin arkasındaki yaralı bir hikayeye ulaştım... 

İki ayrı gerçeklik...

İmam Çelikdemir, 1 Mayıs 1975'te Dersim'de dünyaya gelir. 9 kardeşin en küçüğüdür. Müthiş zeki bir çocuktur, ilkokulu birincilikle bitirir, ortaokulda da çok başarılıdır, takdir belgesiyle okulu tamamlar. Liseyi de birincilik ile bitirir. Üniversite sınavlarında Dersim ikincisi olur ve Ankara Hukuk Fakültesi'ni kazanır. Üçüncü sınıfa kadar üniversiteye devam ederken mücadeleyle tanışır. 90'lı yıllardır. Her yerde bir uyanış, bir de zulüm vardır. İki ayrı gerçeklik çarpışıyordur. Kürdistan'da gündüz devlet zulmü, gece dağların heybeti hüküm sürer. İmam, dağların heybetini seçer. Adına konan amcasının gerçekliğini takip eder. Avukat olabilecekken okulu terk eder. Dersim'e döner ve çalışmalara katılır.

Katılmadığı eylemden ceza alır

İmam, bir süre sonra yakalanır. 3 itirafçı adını vermiştir. Çok ağır işkencelerden geçer ancak suçlamaları kabul etmez. O anları anlatırken bana dönüp "Tam direndim" diyor. Gözlerinde gerçekliğin derin boşluklarını görüyorum... 10 gün gözaltında kaldıktan sonra Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) yargılanır. Müebbet hapis cezası verilir. Abisi Müslüm Çelikdemir, "Cezası örgüt üyeliğinden olacaktı. En fazla 6 yıl ya da 12 yıl ceza verilirdi. İmam 6 ay kırsalda kalmıştı. O kırsaldayken Dersim Kılderesi'nde bir çatışma oldu. Askerler vurulmuştu. Bu itirafçılar o çatışmada vardılar. İmam yoktu. Kırsaldan gelmiş Dersim merkezdeydi. O itirafçılar olayı İmam'ın üstüne attılar. 3 askerin öldürülmesi eylemine katılmış diye. Avukatını da tehdit ettiler. DGM Başkanı avukata sordu, bir diyeceğin var mı diye o da bu davadan çekiliyorum hiçbir diyeceğim yoktur dedi. Tehdit etmişler. Davayı bırakıp gitti. 125'ten ceza verildi. 3 itirafçının ifadesi İmam’ın ömrünü yok etti" diyor. İmam Çelikdemir gözaltına alındığında avukatlık okuyan sevdiği kadın da gözaltına alınır, mahkemeye çıkarılır ancak İmam, onun sadece arkadaşı olduğunu, hiçbir şeyle bağlantısı olmadığı söyler, ardından sevdiği kadın serbest bırakılır.

Baskı çoktu

İmam'ın tutuklanmasının ardından aileye yönelik baskıların da artığını söyleyen abi Çelikdemir, şöyle anlatıyor: "Aile olarak çok sarsıldık. Nasıl sarsıldık? İlk başta 95'de abimi tutukladılar. Gençlerimizi tutukladılar. Bir akrabamızı tutukladılar. Onun üstüne de İmam'ı tutukladılar. Üstümüzde sürekli baskı vardı. Yani aile olarak da zor süreçler atlattık. Bilhassa en büyük zorluğu annem yaşadı. Annem çok büyük zorluklar yaşadı, her gün oğlunun hasretiyle ağlardı."

15-16 cezaevi gördüm

İmam Çelikdemir'e işkence cezaevlerinde de devam eder. Muazzam bir hafızaya sahip, sohbet ederken ara ara konu dışına çıksa da yaşadıklarını, kaldığı cezaevlerini sırasıyla hatırlıyor: "Elazığ'da gözaltına alındım. 15-16 cezaevi gördüm. Elazığ E Tipi Cezaevi, Ankara Ulucanlar, Malatya, Yozgat, İskenderun, tekrar Malatya, Antep, Karaman/Ermenek, Kandıra F Tipi, Kırıkkale F Tipi, Metris, Edirne F Tipi, Kayseri 2 Nolu, en son Konya Seydişehir Cezaevi'nde kaldıktan sonra tahliye oldum. Konya Seydişehir T Tipi Cezaevi'nde bir koğuş, bir oda vardı, başka koğuş, oda yoktu. Biz koğuş, oda değişikliği yapamadık. 3 yıl 2 ay aynı koğuşta aynı odada kaldım. Ama Kayseri 2 Nolu T Tipi Cezaevi'nde dört sefer koğuş, oda değişikliği yapmıştım. Orada dört koğuş, dört oda vardı. Çünkü sürekli aynı yerde kalınca sıkıcı oluyor. Değişiklik yapmak iyidir. Yani dışarı çıkmak iyi, güzel, ev de iyi, güzel. Dışarı çıktığıma, eve geldiğime sevindim."

Direniş biriktirdim

Peki o cezaevi süreçleri, sürgünler, cezaevlerindeki yaşam nasıl izler bırakmıştı İmam Çelikdemir'de? Hayalleri olmuş muydu mesela; "Hiç hayal kurmadım. Sadece eve gitmek istedim. Cezaevine düşmeden önce burada anılarım oldu. Cezaevinde bazen hatırlıyordum Dersim'i, köydeki anılarımı. Ev değişmiş ama alışmaya çalışıyorum, uyum sağlamaya çalışıyorum" diyor. Fotoğrafların, biriktirdiğin bir şeyler var mıydı diye soruyorum, "Direniş biriktirdim. Fotoğraflarım da yok. Olanlar da cezaevlerinde kaldı" diyor. Tutsaklık sürecinde direnişlerde yer alıp açlık grevlerine de katılan İmam Çelikdemir, şöyle sıralıyor: "Malatya Cezaevi'nde 35 gün, İskenderun'da 50 gün, Antep'te 20 gün, Yozgat Cezaevi'nde 10 gün açlık grevine girdim."

Şizofreni olduğu fark edilmedi

İmam Çelikdemir, ağır işkencelerden, sürgünlerden dolayı ruh sağlığını yitirmeye başlıyor. Ancak ne koğuş arkadaşları, ne de cezaevindeki görevli sağlık personeli farkına varıyor. Sağlığı tedavi edilmediği için ruhsal olarak geri dönüşü olmayan bir yola doğru ilerler. Durumu fark edemeyen arkadaşları ondan şüphelenir, o da arkadaşlarından... Gerçeklik ikiye bölünür bir kez daha. Bu yaklaşımlar da ruh sağlığını daha fazla kaybetmesinde rol oynar. Ve yaşam O'nun için giderek zorlaşır. Kandıra F Tipi Cezaevi'ndeyken abisi Müslüm Çelikdemir açık görüşe gider. Kardeşi Çelikdemir'i görünce çok etkilenir. Abi Çelikdemir, "Kir pas içindeydi. Uzun süre banyo yapmamıştı. Tırnakları uzamıştı. Cezaevi idaresiyle kavga ettim. Yıkayabiliyorsan gir sen yıka dediler. İçeri girdim yıkamak için banyo hazırlanmıştı. Onu getirdiler, bana seni nasıl içeri aldılar sen de ajan mısın dedi. Onu yıkamama izin vermedi. İşbirlikçisin dedi. Ne yaptıysam ikna edemedim, yıkamadan çıkmak zorunda kaldım" diyerek anlatıyor yaşadığı o günü.

Arkadaşları fark etmemişler

Sohbet uzun sürüyor, abisi, ablası da ara ara sohbete dahil oluyor. Abisinin "Ciğerim" diye hitap ettiği İmam Çelikdemir, müsaade istiyor. Kapı önüne çıkıyor. O çıktıktan sonra abi Çelikdemir, "Sigara içmeye gitti. Sabah aç karna 5 tane sigara içiyor. Çok içiyor" diyor üzüntüyle. Abi Çelikdemir, sohbete kaldığımız yerden şöyle devam ediyor: "Arkadaşları bu niye böyle davranıyor diyormuş. Arkadaşları bundan şüphelenmiş, bu arkadaşlardan şüphelenmiş. Rahatsız olduğu halde anlamamışlar. Önce fark etmediler, sonra fark ettiler ki iş işten geçti."

Hastalığına rağmen bırakılmadı

Tutsaklık sürecinden birkaç yıl sonra sorunların başladığını söyleyen abi Müslüm Çelikdemir, teşhisin çok geç koyulduğunu söylüyor. Teşhis konulmasına rağmen İmam Çelikdemir cezaevinde tutulmaya devam edilir. İmam Çelikdemir 2002 yılında Adli Tıp Kurumu'na (ATK) sevk edilir. ATK, ''Kronik şizofren" teşhisi koyar ve "hapishanede kalamaz" raporu verir. Ancak buna rağmen tahliye edilmez. Kandıra F Tipi Cezaevi'nde 2010 yılında ilaçlarının verilmemesinden dolayı majör şizofreni teşhisiyle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yatırılır.

Ajanlıkla suçlanmak İmam Çelikdemir'i o kadar yaralamış ki, her cümlesinde, "Direnenler vardı ama tasfiyecilik de vardı. Bizi ajanlıkla suçladılar. Ben kabul etmedim. Ben de onları ajanlıkla suçladım" diyerek yaşadıklarını anlatıyor. Abi Müslüm Çelikdemir, cezaevindeki arkadaşlarının İmam Çelikdemir'in sağlık sorununun farkına vardıktan sonra kendisine çok iyi baktıklarını söylüyor. Onlara minnettar olduklarını ifade ediyor.

 

***

Annemle babam yok artık

Sürekli sürgünlerle uzak şehirlere gönderilen İmam Çelikdemir'i görmeye sadece abisi gidebiliyordur. Ailenin diğer üyelerinin görüşe gitme imkanı pek olmuyor. Babası en son Kırıkkale F Tipi Cezaevi'ndeyken görmeye gidebilmiş. Annesi de Kayseri 2 Nolu F Tipi Cezaevi'ndeyken görebiliş evladını. Bu görüşler İmam Çelikdemir için annesi ile babasını son görüşü olmuş. İmam Çelikdemir, 30 yıl sonra 1 Haziran 2025 tarihinde tahliye olduğunda ilk olarak köyüne dönüp anne ve babasını görmek ister. Ancak annesinin ve babasının yıllar önce vefat ettiğini Dersim'e vardığında öğrenir. Annesi Mayıs 2020 yılında, babası da Kasım 2022 yılında yaşamını yitirmiş. Boğazlar düğümleniyor bu ortamda, öyle bir sessizlik oluştu ki İmam Çelikdemir, konuşmaya başladı: "Yaşamak güzeldir. Gelmişken annem babam yaşasaydı, onları da görseydim iyi olurdu ama annem, babam vefat etmiş, ölmüş. Dersim'e geldik Güllü ablam söyledi. Tepki vermedim, üzüldüm. Başımız sağ olsun. Annemle babam yok artık. Gerçekten yok mezara gittik işte gördüm."

İmam'ı sayıklayarak öldü

Ailesi, annenin evlat hasretinden kanser hastalığına yakalandığını söylüyor. Abi Müslüm Çelikdemir, "İmam için gece gündüz sürekli ağlıyordu. Akşama doğruydu ben yanındaydım. İmam'ı sayıklayarak öldü" diyor. Aile bireyleri de sağlık sorunlarından dolayı İmam Çelikdemir'den bu iki kaybı saklamış. Abi Müslüm Çelikdemir, nasıl sakladıklarını şöyle anlatıyor: "Görüşteysem selam söylüyordu. Telefonla aradığında da herkesi tek tek soruyor selam söylüyordu. Ben de onların da selamı var diyordum. Uzaktı, insanlar gidemiyordu. Dersim'den oralara gitmek zor. Nasıl götüreyim? Kendi başına zaten bir ülkeden bir ülkeye gidiyorsun mesela."

 

***

Şizofreni hastalığı

Şizofreni kelimesi, Yunanca ayrık veya bölünmüş anlamına gelen "şizo" (schizein, Yunanca) ve akıl anlamına gelen "frenos" (phren - Yunanca) sözcüklerinin birleşiminden gelir. Anlatılmak istenen kişinin iki kişilikli olması değil, aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmasıdır. "Gerçek gerçeklik" normal, sıradan bir insanın algılamasına denk düşerken, "ikinci gerçeklik" sağlıklı bir insanın anlayamayacağı, çoğu kez belli bir sisteme dayalı bir gerçekliktir. Hastalık, algılama ve düşünme yetilerinde meydana gelen bozukluklara bağlı olarak kişinin davranışlarında da değişime, bozulmalara yol açar. Bu bozulmalar, şizofreni hastasının kendisini rahatsız etmeye başlayan dış dünyadan bağımsız, kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi kendine yeni bir dünya kurmasına neden olur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.