Jiyan Erlenbach’ta doğdu

Dosya Haberleri —

  • Asi, inatçı, mert Kürt kızı. Sözü ve eylemi arasında zerre kadar boşluk bırakmayan devrimci… Kürdistan semalarında, yolunu kaybedenlere yol gösteren sabah yıldızı… Jiyan, metropollere teslim olmuş küçük-burjuva gevezelerine bir kelimelik yanıt…

FERDA ÇETİN

Erlenbach kaybedilmiş ülkenin karşılığı ve gasbedilmiş özgürlüğün yanıtıydı. Zikteyirj Aşireti’nin en yakışıklı erkeği ile en güzel kızının aşk öyküsünün dramatik kesitiydi. Üstelik bu öykünün buralarda bir metelik değeri de yoktu. Gelir geçer hevesler, günübirlik arzular, Jiyan’ın dinlediği Çewlik öykülerindeki sonsuz aşkları yalanlıyordu.

Bingöl dağlarının çoban öyküleri, aşiret kadınlarının ağıtları ve tanrıdan başka sığınağı olmayan köylülerin ilahileri buralarda bir hamburger pahasınaydı.

Jiyan, anasının dilindeki cevheri keşfetti ve anasının dilini sevdi. Anasının genç ve güzel yüzündeki kırışıkları merak etti.

Anası da anlattı ona:

“Irmaklarımız vardı. Bazen süt, bazen şerbet kimi zaman zemzem akardı. Şêx Said isyanında genç kızların, gelinlerin delikanlıların kanı karıştı. O günden beri tılsım bozuldu. Kaynağı balpınarları olan sularımız, acımtırak akar oldu.

Dağlarımız bulutlardan yüksekteydi. Kengerler, çiğdemler, ışkınlar, nergisler, gelincikler, papatyalar, laleler ve adını bilmediğimiz binlerce çiçek…

Aşiret çobanlarının kaval ezgileri ile şafak yıldızlarını karşıladığı yaylalar… Asilerin, eşkiyaların mekanı derin vadiler, koyaklar, mağralar…”

Jiyan, anasının dilinden Kürdistan’ı öğrendi, tanıdı ve sevdi. Dilin ve sevginin ilişkisini kavradı. Anasına:

“Keşke kanatlarım olsaydı / uçsaydım kartallar gibi / konsaydım doruklarına dağlarımızın” dedi.

Jiyan’ın anası tanrıya seslenerek yanıtladı Jiyanı:

“Çok şükürler sana tanrım / bana verdiğin dil ve dualar / bir anahtar gibi açtı kapıları / şimdi genç ve özgür çocuklarım var / onların eliyle ulaşıyorum amaçlarıma / genç ve özgür çocuklar / yeniden yaratıyor ve veriyorlar / yüzyıllardır benden çalınan ve esirgenen ne varsa.”

“Ben hüzünlü klamların çocuğuyum. Ülkemi düşlerimde yarattım, korudum, kıskandım ve sevdim. Ant içtim, ahdettim, bir gün dönmeliydim.”

Jiyan, anasının öykülerini gerçekleştiren gücü tanımaya, anlamaya çalıştı. Ülkeye kavuşmanın araçlarını, kavganın dilini ve özgürlüğün yolunu gördü. Partili oldu.

Jiyan Amed…

Asi, inatçı, mert Kürt kızı. Sözü ve eylemi arasında zerre kadar boşluk bırakmayan devrimci…

Kürdistan semalarında, yolunu kaybedenlere yol gösteren sabah yıldızı…

Jiyan, metropollere teslim olmuş küçük-burjuva gevezelerine bir kelimelik yanıt… İş yapmama, katılmama, üretmeme mikrobunun panzehiri…

Jiyan Amed, özgürlüğe ve insanlaşmaya bir çağrı.

Jiyan’ın yoldaşları hem çağrıyı, hem Jiyan’ı sonsuza kadar unutmayacak.

Not: Bu yazı, Zeynep Erdem (Jiyan) şehadetinden kısa bir süre sonra kaleme alındı.

Jiyan’sız 21 yıl

Zeynep Erdem (Jiyan), 1993 Ocak ayında daha 17 yaşındayken Özgür Mücadelesi saflarına katılır. Serxwebûn dergisinde çalışmaya başlar. 94 Eylül ayında Şam’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yanına gider. Bir yıl Öcalan’dan eğitim alan Jiyan ardından Kürdistan dağlarına gider. Jiyan, Türk ordu güçlerinin sayısız operasyonlarında çatışmalara girer. İnadına, kararlılığını en amansız koşullarda da sürdürür. Daha sonra Zagroslara gider. 5 Haziran 1999’da Başkale’de Türk ordu güçleriyle girdiği çatışmada 14 arkadaşıyla birlikte şehit düşer.

94’ün sloganı

Enver Polat (Selçuk) Serxwebûn dergisinde birlikte çalıştığı Jiyan için günlüğünde şunları yazmıştı:

Düşmanın ’94 yılının ünlü sloganı: “Ya bitecek, ya bitecek!” TC Başbakanı Tansu Çiller, hemen hemen bütün konuşmalarında sıra ‘teröre’ geldi mi, hep bu sloganı tekrarlayıp duruyor. Kendinden emin, ‘teröre’ karşı sonuç alabileceğine güveni var. Çevresini de inandırabiliyor. Önemli süreçlerde sloganlar önemlidir. Ancak sıradan, tekrarlanan değil, yeni sloganlar gerekli. Bir dönemi bu sloganın coşkusu ve ruhuyla götürüyorsun.

Topyekün bir savaş ilanıyla, mücadelemiz için “ya bitecek, ya bitecek” diyordu düşman.

Bize de topyekün direnmek ve kazanmak gerekiyordu. Başkan Apo’nun “PKK’lileşelim savaşı kazanalım” adı altındaki çözümleme serisine Aralık ’93’ten beri başlanmıştı. Çok çeşitli konularda çözümleme üstüne çözümleme yapıyordu.

Bu dönemde Serxwebûn çalışmalarında görevliydim. Ocak ’94’tü. Avrupa’da her yılın başında toplu -on günlük- eğitimlerle yapı sürece hazır hale getirilir. Gazete çalışmalarından dolayı ilk beş günden sonra eğitimden dönmüştüm. Diğer birim üyeleri eğitimlerine devam ediyorlardı. Gazete çalışmalarında yer alan Jiyan ise yoğunlaşmış eğitim devresinden yeni dönmüştü. Serxwebûn Ocak sayısını ikimiz çıkaracaktık, ’94’ün ilk sayısıdır. Yıla ilişkin hedeflerimizi iyi ifade eden ve mesaj veren bir başlık/manşet bulmalıydık. Bir ara bulunduğumuz yerden Ajans’a (Kurd-A) giderken, başlık konusunda yoğunlaştım. Hiç beklemediğim anda aklıma geldi. Amaç, “ya bitireceğiz, ya bitireceğiz”e de cevap verecek bir başlık bulmak.

Dönüşte, nasıl bir başlık atacağımızı biliyor musun? Jiyan, umursamaz bir tavırla, “Tabii: Ya kazanacağız, ya kazanacağız…” dedi. Ama o da bir anda böyle düşünmüştü. ’94 yılında bu slogan çok yaygınca kullanıldı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.