Kaos ajanları
Toplum/Yaşam Haberleri —

Nazi Liberalizmi
- Artık sol ortadan kayboluyor ve ortaya çıkan yeni rejim, klasik faşizmle pek az ortak noktaya sahip. Ben buna "Nazi Liberalizmi" diyorum.
- Hitler’in düşmanı Yahudilerdi, bugünün ırkçı üstünlükçülüğünün düşmanları ise göçmenler ve küresel eşitsizliği sorgulayan sömürgeleştirilmiş halklar.
FRANCO 'BİFO' BERARDİ / Çeviri: Tijda YAĞMUR
Dünyanın en zengin adamı olarak tanımlanan Güney Afrikalı ırkçı Elon Musk, yakın zamanda yeni bir sıfat kazandı: "Kaos ajanı." Guardian, 20 Aralık’ta bu ifadeyi kullanarak, New York Times’ın 2022’deki benzer tanımını yineledi.
Ancak bu, eksik ve fazla basit bir tanım. Musk'ın tarihi bir kaos yaratma misyonu olduğunu düşünmüyorum. Twitter'ı satın aldıktan sonra yürüttüğü siyasi faaliyet, modern devlet ve kamusal yapıların yok edilmesine yönelikti. Bu açıdan bakıldığında, Musk’ın projesi, Steve Bannon ve Trump Yönetimi’nin projeleriyle örtüşüyor.
Ancak Musk’ın çok yönlü faaliyetleri, sadece modern düzenin kesin yıkımını değil, aynı zamanda yeni bir düzenin inşasını da içeriyor: Küresel telekomünikasyon sisteminin (Starlink) tam kontrolünü sağlamak ve biyolojik ile dijital arasındaki arayüzleri oluşturarak akıllı otomatonların ortaya çıkmasını mümkün kılmak (Neuralink).
Sömürgeleştirilmiş halklar
Birkaç gün önce, Musk, Welt Am Sonntag’ta yayımlanan bir yazısında yaklaşan Almanya seçimleri hakkında yorum yaparak, aşırı sağcı AfD’yi destekledi. AfD’nin Nazi partisi olmadığını iddia ederek şu ifadeleri kullandı: “AfD’nin aşırı sağ olarak tanıtılması açıkça yanlış, çünkü lideri Alice Weidel’ın Sri Lanka kökenli bir kadın partneri var. Bu Hitler gibi mi görünüyor?”
Bu noktada, Trump gibi figürler veya Almanya’daki AfD gibi partilerle Hitler’in partisi arasında doğrudan bir benzerlik kurmanın yanıltıcı olacağını kabul etmeliyiz. Ancak bu, Trumpçılığın küresel bir gerici hareket olarak beyaz Batı üstünlüğünü yeniden tesis etme işlevini yerine getirdiği gerçeğini değiştirmez. Hitler’in düşmanı Yahudilerdi, bugünün ırkçı üstünlükçülüğünün düşmanları ise göçmenler ve küresel eşitsizliği sorgulayan sömürgeleştirilmiş halklar.
İsrail’in işlediği savaş suçları, estetik ve politik açıdan Hitler’in SS’lerinden farklı görünse de, Batı medeniyetinin "düşmanlarını" yok etmek konusunda aynı işlevi yerine getiriyor. Bu kez hedef, hayatta kalma ve toprak hakkı talep eden sömürgeleştirilmiş halklar.
"Nazi Liberalizmi"
Batı'da hızla yükselen rejim, 1980’lerden itibaren ekonomik liberalizmin bir sonucu olarak ortaya çıktı ve Avrupa solunun da bu sürece aktif bir katkısı oldu. Liberal demokrasi yok olurken, en temel kural "maksimum kâr" haline geldi. Ancak bu özgürlük, yalnızca efendilerin özgürlüğüydü.
Sol, işçi hareketinin tasfiyesi için liberalizmin bir aracı olarak işlev gördü ve bu yüzden sonsuza dek küçümsenecek bir pozisyonda kalacak. Fakat artık sol ortadan kayboluyor ve ortaya çıkan yeni rejim, klasik faşizmle pek az ortak noktaya sahip. Ben buna "Nazi Liberalizmi" diyorum.
Bu rejimin amacı, kamu hizmetlerini (sağlık, eğitim, ulaşım vb.) tamamen yok etmektir, çünkü bunlar sosyal dayanışmanın temel taşlarıdır. Bunun sonucunda, hızlanan bir sosyal yıkımla karşı karşıyayız. Ancak bu yıkım, yalnızca Batı’nın iç meselesi değil; aynı zamanda küresel düzeyde devam eden bir soykırımın parçasıdır. Bunun kanlı simgesi de Filistinlilerin maruz kaldığı kitlesel katliamlardır.
Küresel soykırım çağı
7 Ekim’den sonra girdiğimiz yeni dönem, küresel soykırım çağıdır. Musk’ın bir ifadesi olduğu küresel gerici hareket, dünyanın farklı noktalarında kaotik çöküşler yaratıyor. Ancak bu sadece kaos yaratmakla ilgili değil; nihai hedef, Otomaton düzenini kurmaktır.
Bu hareket, insan dünyasını, yani belirsizlik, analoji ve birleşim dünyasını yok etmeye çalışıyor. Ancak bu kaotik sürecin ötesinde, belirleyici ve dijital bir amaç var: Bilişsel Otomaton'un inşası.
Musk, kaos ajanı
Musk’ı bir tür politik kaos ajanı olarak görebiliriz; ancak bu kaosun asıl işlevi, iki aşamalı bir süreçle insanlığı ortadan kaldırmaktır: Önce marjinallerin soykırımı, ardından kolektif zihnin Otomaton’a teslim olması.
Bazı programlama dillerinde, neo-pozitivist filozof Rudolf Carnap’ın kavramlarından yola çıkarak, belirli bir matematiksel dizgeye bağlı değişkenlere "fonktör" denir. Bu hesaplama metaforunun ötesinde, fonktör, küresel bilişsel otomatonla kusursuz uyum içinde hareket eden bir ajandır.
21. yüzyılın ilk on yıllarında, Otomaton bağlantılı neslin bireysel zihinlerini biçimlendirme ve senkronize etme sürecini yürüttü. İnsan zihni dijital düzene tabi kılındı; Otomaton’un işleyişine uymayan özellikler – erotik arzu, eleştirel düşünme yetisi ve bireysel ifade özgünlüğü – giderek silindi.
Bu dönüşüm, büyük acılar, disfori, depresif veya saldırgan psikolojik bozukluklar olmadan gerçekleşemezdi. Ancak insanlığın bir kısmı bu biçimlendirme sürecine uyum sağlayamaz ve üretim süreçlerinin dışında kalır.
Biçimlendirilemeyen ve senkronize edilemeyen bu kesim – adını vermeyeceğim bir bilim kurgu yazarının "papatyalar" dediği insanlar – savaş, açlık, köle emeği ve diğer yok etme teknikleriyle sistematik olarak ortadan kaldırılacaktır.
Bu süreç, 21. yüzyılın ufkudur ve bunu Trumpçılığın siyasi çizgilerinde ve Elon Musk’ın kilit rol oynadığı teknoliberal harekette açıkça görebiliyoruz.
Teknik, ekonomik ve askeri gücü ele geçiren, işlevsel olarak üstün ancak duygusal olarak köreltilmiş beyaz erkeklerden oluşan bir kast yükseliyor. Hiçbir siyasi güç bu iktidar devralışına karşı koyamaz, çünkü bu bir siyasi süreç değil, teknokognitif bir mutasyondur.
Bilişsel mutasyon ve soykırım
Bu dönüşümün iki temel ayağı var: bilişsel mutasyon ve soykırım.
Bilişsel mutasyon, insan zihnini otomaton düzenine uyarlamak için bir tür biçimlendirme sürecine tabi tutarak gerçekleşir. Bu kaçınılmaz olarak acıyı da beraberinde getirir.
Örneğin, ADHD veya dikkat eksikliği gibi durumlar aslında birer hastalık değil; zihnin, bilgi çağının aşırı hızlanmış ritmine ayak uydurmaya çalışmasının bir sonucudur.
Etik bilinç ve erotik duyarlılık, biçimlendirilmemiş insanlıktan geriye kalan izlerdir, ancak yeni bağlantılı nesil içinde hızla yok olmaktadır.
Yüzyılın ufku budur: İklim, jeopolitik ve sosyal çöküşler, bu mutasyon ve "papatyaların" yok edilmesi için elverişli bir zemin yaratıyor.
Ancak aynı zamanda – ve büyük olasılıkla – bu çöküşlerin birleşimi, insan türünün kesin yok oluşuna yol açabilir. Bu durumda, insana dair her şey silinecek ve Muskçı Düzen’in nihai ideali gerçekleşecektir: Kaotik ve öngörülemez hiçbir unsurun kalmadığı, otomatonların sınırsızca üretildiği bir dünya.
Yine de biz firariler biliyoruz ki, öngörülemez olan henüz tamamen silinmedi. Ama hakkında konuşulamayan şeyler için en iyisi susmaktır.