Kapıdaki barikat
Arif ALTAN yazdı —
- Ölüm kapısını kapatacak bir yaşam kapısının aralanma ihtimaline, devletten önce nefret barikatı gibi dizilenler için aralayabilecek her ihtimal, tehlike, sapma ve tarihsel ihanet şüphesinin arazlarıdır.
ARİF ALTAN
Bir tür kutsiyet zırhı içinde makulün sesi, yeryüzünün vicdanı, aklın soğuk berraklığı… Kıraç coğrafyamızın göğünden sarkan hakaretin incelikli zarafeti hepsi de. Doğru olan ne varsa gerçeği de ezip bükerek kendi sınıfsal konforunun kıvrımlarında boğmanın öfkeli neşesi. Nuru eksik bir okumuş, okunmuş, üflenmiş, aydınlanmış bir yorumcu, mütefekkir tayfa. Muhtemel avantajlarını sezdiği günden beri Kürt meselesinde refleksleri caniler topluluğunun duygusuzluğuna, bağışıklıkları devletin eski soğuk nabzına bağlanan. Yine de kendinden önce Kürt’ü düşünen, ilerici, solcu, demokrat, özgürlükçü ve özellikle de cumhuriyetçi. Fazladan aydın, çokluktan gazeteci, yokluktan medya yüzü. Tedhişçi bir kütlesel galeyan duyargası. Varlığı, bir tür “entelektüel pus” belirsizliği; ne tam görünen ne de tam kaybolan ama ufku sürekli karartan. Kirli, bulanık bir dilin döndürdüğü demokrasi, barış, haklar ve özgürlük çeşnili uzun, süslü ve steril sözcüklerin efendileri.
Vaktiyle çözüm alameti, şimdilerde ise asıl muhatabın şöyle bir görünme ihtimalinin bile psikolojilerini dağıtmaya, ideolojik olarak hepsini bir çırpıda çıplak bırakmaya yettiği bir kudurmuşlar birliği. “Demokratik muhalefet aklının” dramatik temsilcisi, yandaşı ama ölüm kapısını kapatacak bir yaşam kapısının aralanma ihtimaline, devletten önce nefret barikatı gibi de dizileni. Anketler yansızlıkları, yoklamalar onaylayıcıları, dedikodular haklılıkları. İktidarda yalanladıkları her şey onların doğrulukları. Hile, dışlayıcılarına yasak, kendilerine hak. Başkalarına günah olan, kendilerine mubah. Çözümün kapısını aralayabilecek her ihtimal, bir tehlike, bir sapma, onlara göre bir tarihsel ihanet şüphesinin arazları. Çözüme karşı değil, çözümü getirebilecek olana karşıtlıkları. Barışa karşı değil, barışı sağlayabilecek olana düşmanlıkları. Kanın durmasına değil, kanı durduracak olana kızgınlıkları. Huzura karşı değil, huzuru sunacak olana huysuzlukları. İyi insanlar, düşünceli varlıklar, kabul görmüş canlılar, narin yaratıklar! Kürt'’ün paslı prangalarını yalayan yumuşak dokulu duyarlı tırtıllar. Uysalını okşayan, kımıldayanını ısıran. Yırtıcılıkları, asıl muhatabın ortaya çıkışı. Sözünün dolaşım gücü, sinirsel ve zihinsel bütünlüklerinin bozumu, yıllardır üzerine titredikleri kurmacanın paramparça oluşu. Devletin çekildiği yere, devletin cüssesiyle sineni. Meselenin, devletten önce bileni. Temsilin, meşruiyetin ve siyasi öznenin kim olacağını tarihin bilgisinden, günün gerçeğinden, Kürt’ün isteğinden önce belirlemek isteyeni. Aksi ihtimal, galeyan eksiğine dayanıksız yüreğin dehşeti. Çünkü bütün muhakemesi, Kürdün öznesini bölerek idare etmeye ayarlı bir mantığın yeniden üretimi.
Muhataplık ihtimali ve epistemik evrenleri
Bir şamatacılar korosu, “görüşme olmasın da…” diye ilk perdeden çığlığı basan. Yalanın katışıksız yanına, yüzsüzlüğün soğuk dokusuna, aklın şeytani kıvrımına, yıkımın derin stratejik hattına yaslanan. Çözümü isteyen ama çözümün sonsuza ötelenmiş hâlini seven. İyileşmek bir ihtimalse, yarayı tırnaklarıyla deşmeyi can çekişenin iyiliğine görülmesini bekleyen. İyiliğini isteyip yaşamasını istemeyen. Haktan görünüp haklıdan nefret eden. Özgürlüğünü isteyip bunu sağlayacak olanını gömmek isteyen. Kürt'ün oyunu, desteğini isteyip kendisini istemeyen. Bir halkın kurucu iradesi, bu karanlık zihinde bir toplumsal gerçeklik değil, yönlendirilebilir bir enerji. Yönetilebilir, tasnif edilebilir, bölünebilir… Muhataplık ihtimali, onlar için bir zihinsel kırılma, bir çözülme, yıllardır kurdukları epistemik evrenin çöküşü de ondan.
Asıl korkularının sebebi; Kürt'tün tarif etme gücü
“Solun” içinden, “cumhuriyetçi muhalefetin” içinden, “liberal demokrat” çevrelerin içinden, “göçmen cemaatin” içinden olsun, hiç fark etmez, hepsinin ortak özelliği, meseleyi çözme iradesi göstermeden çözüm üzerine konuşabilme becerisi. Tarihsel bir yüzleşme değil, böyle bir girişim, onların dilinde konumlarını koruyacak, kendilerini de daha iyi hissetmelerini sağlayacak bir lütuf düzlemine çekilmesi gereken bir şey. Talepleri, Kürt halkının temsil hakkının sadece oyalanabilir bir talebe indirgenmesi. Verdikleri yıkıcı tepki, asıl korkularının sebebi: Kürt öznesinin kendi tarihini yeniden tarif etme gücü ve yeterliliği. Bu güç ortaya çıktığında, yıllardır topluma bir üstünlük duygusu sağlayan “akıl dağıtma” pozisyonlarının çökmesi. Agresif ve kendi kendilerini yeterince aşağılayan ırkçı refleks oradan. Basit bir gerçeği herkesten iyi bilirler: Görüşme, devletin “meşru muhatap” tanımını yeniden kurar. Bu ise onların yıllardır inşa ettiği “makul muhalif” pozisyonunu hükümsüz kılar. O yüzden hırçındırlar. O yüzden köpürürler. O yüzden küfre sığınırlar. O yüzden Kürt halkını kendi öncüsüne isyana çağırırlar. O yüzden bugünkü tüm iktidar karşıtı ekran söylevcileri “demokrasi” adına birleşip Ümit Özdağ’ın hastalıklı söyleminin daha ileri evresini yeniden üretirler.
İdeolojik konfor alanını yitirmenin telaşı
İlk günden beri asıl sorun onlardı, sefaletin asal kaynağı hep onlardı. Yığınların ve iktidarların isteksizliği hep konumlarını pekiştiren bir bahaneydi. Bu isteksizliğin pazarlayanı onlardı. Irkçı güruhların ateşleyicisi, zulmün damardan besleyeni, hilenin derinden gideni, yıkımın kökten dileyeni. Bugün en büyük tehdit, açık devletçi siyasetten önce, devletten bağımsızmış gibi davranıp onun tarihsel reflekslerini “gazeteci”, “yorumcu”, “entelektüel” tınılarla yeniden üreten, sorunun çözülmesini değil, yönetilmesini; barışı değil, barışın denetlenmesini arzulayan; Kürt halkının şartlı ve gözetimli hâlini çıldırasıya savunan bu güruh ve onun biriktirdiği korku kapasitesi. En büyük engel iktidar ve devletten önce, iktidar ve devlet gibi düşünmeyi özgürlük diye sunan bu karanlık ruhlar yığını. Meselenin muhatabı ile müzakere edilmesi, onların “Cumhuriyet’in kurucu kurgusundaki merkezilik” duygusunu zedeler; bu onlar için bir ideolojik konfor alanının yitimi.
Bu onursuzlar tarikatı dağılacak, aşılacaktır
Gerçek çözüm, “entelektüel pozisyon” almayı değil, tarihsel risk almayı gerektirir. Risk alan herkesin “yanlışlanabilir” olduğu bir sahaya girmek; bu da sorumsuz ama her şeyin belirleyeni olmak isteyen bu karanlık tarikatın tarihsel dehşeti. O yüzden her ihtimal anında “demokrat” ambalaja sarıp satışa çıkarabildikleri tek şey, en rezilinden bir “teorik ahlakçılık.” Görünüşte demokratik, özünde etik değerden yoksun bir ahlakçılık, en hesaplısından yüklenici bir ahlaksızlık.
O yüzden masumiyeti yok, tarihsel olarak suçludur. Kuralları yok, ilkesizdir. Her damla kanda diş, her cinayette parmak izleri vardır. Sözleri yalan, konumu yalan, hayatı yalan. Bir çıkar tarikatı, bir uğursuzlar tarikatı. Güçlü politik hafızaya, onun temsil gücüne saldırıp etkisine alabileceğini düşündüğü bir başkasını öne itmesi, küfürler eşliğinde kendince tercihler uydurması, bir halkın onurunun ihlali. Hayasız bir ihlal, hayasız bir hayal. Aşılacaktır, bu onursuzlar tarikatı dağılacaktır.
