Soğuk coşkunluklar
Arif ALTAN yazdı —
- Kişi gibi halkları da inanç, aşk, devrim gibi bir ateş ancak bir kez tutuşturur. Sonrası, herkesin herkese yalanıyla boğulduğu iğreti bir soğuk coşku patlaması...
Yaşanan bir kez yaşanır, sonrası bu deneyimin hep eksiğine bir anımsamayla kendini duyuran kötücül yinelemelerinden ibaret. An içinde gerçekle doğrulanmamış ama eskinin hatırasıyla doğrulanmış gibi yapan her yeni belirim, hüzün veya coşku içermeyen bir eskiyi kavrama denemesinden arta kalan solgun ifadenin itici soğukluğu. Sadece bir görüş aldanması, büyüme ile çarpılmaya uğrayan bir duygu bozumu değil, zamanı geriye döndürmenin imkansızlığı yüzünden kaybolup gitmiş olanın ilk canlılığına ait bilgiyi de bir daha duyumsanmayacak şekilde kendi içinde soldurmuş olmasıyla ilgili. Arada geçersiz kılınmış olan yaşanmışlıkken, diri bir coşku biçiminde yansıyan, deneyimin kendisiymiş gibi arsızca sürdürülen aynı yalanın biteviye tekrarı. Yaşanan bir kez yaşandıktan sonra, geçmişin yeniden canlandırılma çabası hangi güçlü kanıtlar, hangi göz ardı edilmez başarılarla desteklenirse desteklensin, ilk deneyimdeki içsel bütünlük, zamanı geri aldırmanın imkansızlığı nedeniyle korunmayacağından, içgüdü ve bilinç hiçbir şekilde tam olarak örtüşmeyecektir.
Tertemiz inanç ve sonrası
Kişi gibi kitleler de ancak bir kez inanır; tertemiz bir inançtır bu. Uzun ve yorucu tarihsel süreç içerisinde yalnızca bir kez bu lekesiz inancın buyruğu yerine getirilir; sonrası istemsiz bir yineleme, aykırı bir yılgınlığın yalanlarla coşturulmuş itirafsız bir çözülme gayretinin insafsız sürekliliği. Bütünlüklü görüş, ancak bir kez gerçekleşme eğilimindedir. Birleştirici kuvvet, yalnızca bir an olarak ve ancak bir kez dağılmadan kendisini olduğu gibi kabul ettirebilir. Mucize bile tüm gücünü gerçekleştiği ana borçlu ama bu, artık ne bir gücünün ne de bir hükmünün kaldığı andır da aynı zamanda. Zira, tekrarlanmayacaktır bir daha!
Geçmiş anın imkansızlığı
Uzun ve gereksiz bir doğrulama çabasıdır, umutlu bekleyiş ve korkular içinde bir geçmiş anın yeniden canlandırma girişimi. İlk haliyle olduğu gibi bu deneyimin yeniden belirme hayali, sadece bir hayaldir, umutsuzluğa süreklilik kazandıran bir hayal. Gerçekleşme bir unutuştur, anın başlangıcına belleksiz ve sonrasına eylemsiz kalışının ödülü. Kıymetli bir hatıra olarak yâd edilebilir böylece geçmiş. Yeter ki, geçmişi geleceğe bağlayacak bir sürekliliğin sorumluluğu yüklenmesin ana. Gerçekleşme durulma değil, sarsılmadır; oluş, bir kırılmalar devamlılığı. Daha isabetli bir zamansızlık öngörülemez, düş kırıklığı, eylemle aynı anda geliverir hemen her zaman. Olan, daha önce olmayan ve daha sonra var olmayacak olandı. Öncesi bir düş, sonrası kırılmaya uğramış çağrışımlarla, bütünlüğünü yitirmiş bir anımsayış.
Bağlayıcı dokunulmazlığın hali
Bütünlük duygusuna bir kez kapılır, sonrası çözülüştür. Meydanları dolduran kalabalık, az önce kendilerine seslenenlerce üç kuruşa satıldığını bilir bilmesine de sesleneni ve dinleyeni ortak coşkuda buluşturan gururdan yoksun sahiplenme, yitirilmiş ilk ritmi yeniden bulma rüşveti karşılığında. Coşku, herkesin herkese bulaştırdığı yalanken, bütünlük yanılsaması, geri alınamayacak her şey karşısında duyulan bir korku olarak içinde bulunulan anı, geçmiş ve gelecekten kopmuş bir duygulu sağalma süresi biçiminde yansıtır. Oysa zamanı başa sarmanın herhangi bir yolu olmadığı gibi bir imkânı da yok. Kitleyi birbirine bağlayan başlangıçtaki ilk dokunaklı duygunun dokunulmazlığı, araya giren zaman yüzünden ortadan kalkmıştır; üstelik her türlü ılıklığı ve sakınmayı vaat eden inancın birleştirici kuvvetiyle birlikte.
Hissiz ve belleksiz düşme
Başlangıçtaki son, eylemle birlikte gelen düş kırıklığından önce de sezilir. Başlangıçtaki yaşanmışlık, öyleyse daha ilk gerçekleşme anından itibaren tecrübe edilmemiş bir bilgiymiş gibi kalmaya mahkûm. Düzeltme, bir bozulma çabası olarak hakikatten boşalan bölgeyi yalanla dolduracaktır. Kişi gibi artık kitleler de kendi biçimine uygun bir ruhun, kendi içinde körü körüne kımıldadığını pek az sezecektir. Eşyanın etkileri onun düşüncesine gelmeden önce büyük bir kırılmaya uğradığı halde sürekli bir görüş aldanması, sayısız muhakeme hatası değil de gerçek bir aldanmazlık ve hatasızlıkmış gibi kıymetlendiren bir sesle yankılanacaktır içinde. En hafif şeyler bile bir kez kendi ağırlıklarıyla yol almaya başladıktan sonra kendi başlangıcına hissiz ve belleksiz düşmeye yazgılı. Çünkü zaman geriye sürülmüyor ve kişi gibi halkları da inanç, aşk, devrim gibi bir ateş ancak bir kez tutuşturur. Sonrası, herkesin herkese yalanıyla boğulduğu iğreti bir soğuk coşku patlaması…
