Katil nesiller ve Kürtlerin füzesi

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Eli Ehsan, bana Amed’den Mele Eli’nin sesini göndermiş. Mele, “bunlar“ diyor ve “insan değil, Kur’an’da, insan yiyen olarak anlatılan Hecüc-Mecüc soyundan yaratıklar“ diye devam ediyor.

Mele’nin “vaazı“nı dinlerken, belleğim gerilere 1970’lerde bir güne, Washington’da Beyaz Saray’ın önündeki bir insan denizine gitti. Orta yaşın üstünde, bir kadının suçlayıp mahkum eden sesi serpiliyordu, insan denizinin üstüne:

“Ben, size temiz bir oğul verdim, siz onu, bana bir katil iade ettiniz!..“

Bu es, kısa zamanda çoğaldı. Amerikan ülkesinden dünyaya taştı ve sonunda Vietnam savaşının sonunu getirdi.

Gelin ve insan evladının vicdanı konusunda, Kürtlerin talihsizliğini görün ki, “Türk“lerin diyarında böylesine soylu, böylesine yıkanıp tertemiz edilmiş bir insani sesi, asla duyulmadılar.

“Halk“ güzellemesi olan dalkavukluğu ötelersek, aslında “halk“ olamamış bu kalabalık, 100 yıldan beri katillere methiye düzüyor. Bu sadece, yüz yıllık süreçte, en az 100 nesil katil yaratılıp toplum içine salındı.

TC daha kurulmadan, 1920 yılının bahar ağzında, Koçgiri’ye, ün yapmış katiller Topal Osman ve Sakallı Nurettin Paşa komutasında onbinlerce asker gönderdiler. Koçgirili önderlerin suçu, “temsilcilerimizi kendimimiz seçelim, siz kayyum atamayın“ demekti.

Bu sebepten, “isyan var“ deyip kılıç çektiler. Kırıma, yangın ve tecavüze başladılar. Ölü soyup hırsızlık, ve soygun yaparak elde ettikleri birer “servetçik“le geri döndüler. Öldürülmüş Kürt kadın ve genç kızların kolu, parmakları kesilerek alınmış yüzük, bilezikler, boyunlardan koparılmış kanlı altın ve gümüş “pelık“ler, katillerin ana ile karılarının boyunları, bilek ve parmaklarında süs oldu.

Bu arada Türk toplumuna yüzlerce, binlerce Kürt katili katıldı. Bu bir başlangıç. Sonrası da geldi. 1925’den, kesintisiz 1938 yılı sonuna kadar, askerlik çağına gelen her Tük genci, “vatana hizmet“ tertibinden, insan öldürmek üzere Kürdistan’a sevk edildi. Katil kuşaklar yartmaydı, bu. Bu süreçte, eli temiz genç kalmadı.

Bu arada, barbarlıkta Alman Nazilerinin lideri Hitler’e esin kaynağı oldular. Ama Hitler’in bile yapamadığı, “yakası açılmadık vahşilik“lere imza attılar. Hitler, düşmanlarını topluca gazlayarak, kurşunlayarak öldürüyordu. Bunlar, Dersim soykırımı başlangıcının yıl dönümünde, yeniden yayımlanan katil askerlerin de itiraf ettiği üzere, fişekten (mermi) tasarruf ve tüfek dipçikleriyle, kasaturaları zarardan korumak için, odun ve kalaslarla kemiklerini kırıp başlarını ezerek kadın, çocuk, ihtiyarları katlediyorlardı. Kürtleri evleri, ahırlarına kapatarak diri diri yakıyor, Geliyê Zilanê‘yi, 16 bin kişinin ölüsüyle dolduruyorlardı.

Mele Eli’nin dediği gibi onlar, “Hecüc-Mecüc“ün sülbünden böyle “insanlar“dı. Ve katillerden oluşan yeni kuşaklar yarattılar. 1980’lerin başına kadar, subayların terfide başarı notu oldu.

Sonra mı? Sonra, 1980’lerde sağcı, solcu, laik ve dinci diye gırtlaklaşanlar, Kürt sorunu başkaldırıya evrilince, kavgalarına ara verip bir ve beraber oldular. Hep beraber insanlık suçları işleye işleye, günümüzde ırkçılığı, “beka“ sloganı haline getirip etrafında toplandılar. Kürt olmayı suç saydılar.

Katiller, bu kez anneleri, karılarına, kesik parmak veya bilekten alınmış yüzük, bilezik yerine, Kürt gençlerinin kulak kıkırdağından yapılmış yüzük, bilezik, küpe sunmaya başladılar.

İnsanların diri diri yakılması ise bir “Türk ordusu klasiği“ idi. Bu zevklerinden asla vazgeçmediler. Mesela, 3 Ekim 1993 gecesi Muş’un Vartinis köyünde, hamile annenin karnındaki bebekle birlikte 10 kişilik Öğüt ailesine yaptıkları gibi, Kürdistan boyunca, sayısız yerde insanları evlerine hapsedip diri diri yaktılar. Yakılan dört bin köyün pek çok enkazında, katillerin “şeref künyesi“ olarak yanık insan bedenleri tüttü.

Özetlersek, TC’nin kuruluşundan önce, 1920’den beri katil nesiller yaratıyorlar. Dünün en alttakileri, yani tetikçi ve kibritçiler, bugün “çok Müslüman“ olarak su başlarındalar. Onlar, katillikte aşama yaptılar. Uçaklarla sınır boyu çocuklarına saldırıp, füzeler, tank ve toplarla Kürt şehirlerine hücum ettiler. 177 Kürt gencini diri diri yakarak, katillerin anıtı, heykelini dikenlerin kalbinde, taktiren taht kurdular. Sonra, Moğol sürüleri ruhunu, Rojava ve Irak Kürdistanı Başûr‘a yaydılar.

Bu arada, Roboskî ile “en büyük Kürt katili“ yarışında birinci çıkan Çerkez Çerkez Hulusi Akar, onlara karşı direnen Kürtlerin füze edinmelerinden yakınıyordu, geçenlerde. Bu kertede, en başta İnci Hekimoğlu ve Fehim Taştekin ile tekmil Çerkez dostlardan özür dileyerek bir parantez açmak istiyorum. Kürtler gibi düşmüş Çerkezleri, hep kullana geliyorlar. Ermeni, Rum ve daha sonra Kürt kırımında başı çeken, bugünkü MİT’in çekirdek oluşumu “Karakol“ ve daha sonra “Mah“ adını alan gizli Teşkilatın şef takımı, büyük ölçüde Çerkez’di. Onları kullanarak Çerkez ve Çeçenleri sahaya sürdüler. O Çerkezler ki, dün köleydi. Bugün dilleri de yasak.

Ama Hulusi Akar, ortalıkta dolaşan bir zebani ve Kürt direnişçileri, her kimse birilerine ihbar ediyor. Halbuki Kürtler, çağın teknolojisi ürünler olan silahlar ve bu arada füze kullanmadıkları, artık tabanca tesirli olan Kalaşnikofla yetindikleri için, Kürtlerce eleştiriliyordu.

Bu silahlar sağlamak ise kolay, pazar dolu. Her neyse, bu konuyu uzatmadan başa dönersek, Türk toplumu katillerle doldurdular. Sadece ölen ve öldürülenlere güzelleme yapıldığı için, insani değer ölü. O nedenle, “ben size temiz bir oğul verdim, siz bana bir katil iade ettiniz“ diyen hiç bir Türk annesi çıkmadı. Tersine, Türk anneler oğullarını, tabur tabur “kiralık asker“ olarak yazdırıyorlar. Ölüleri geldiğinde de, ellerine geçecek para mı (tazminat), her neyse sebep, “oğlum şehit düştü“ diye diye, el açık Allaha “şükrediyor“lar.

Bunlarınki, böyle bir “toplum“ yani. Oysa ülkesi ve halkının ırzı, onuru uğrunda can verenler şehittir. Kiralık askerden, cinayete, hırsızlığa çıkandan “şehit“ olmaz. İsterlerse, bizim Mele Eli’ye sorsunlar...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.