Katillik irsi mi?

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türk olmayan Türk ırklısı oldular. Mesela, bugünkü kötü adamlardan, hangisi Türk?  Erdoğan, Soylu, Akar, Çavuşoğlu, Fidan ve onların kapı mandalı Kılıçdaroğlu mu Türk? “En Türk” olan Bahçeli mi? Ama bir bakın Google’deki soy kütüğünde neler var?

İttihatçıların hiçbiri Türk değildi. Yöneticileri dini değiştirilmiş köle çocukları, torunlarıydı. Aralarında Kürt, Yahudi, Ermeni ve her milleten kişi var ama bir tek Türk yoktu. İdeologları da Kürt Ziya’ydı. (Gökalp)

Bu yapı, katiller kumkumasıydı. İktidarlarının açılışını gazeteci, siyasetçi ve muhalif-aydın cinayetleriyle yaptılar. Sonra işi soykırıma götürdüler. Yayılıp başkasının toprağını, yurdunu gasp ve talana, kelle kesmeye hamle ederken, vurulmuş fil gibi çöküp bertaraf oldular.

Katillik, kan sevdası irsi, soya çekme midir bilemiyorum ama boşluğu dolduran Kemal ile Kemalistler, onların kanlı devamı oldular. Yarım bıraktıklarını tamamlayarak, Ermenilerin, Rum ve Süryanilerin kökünü kazıdılar. Irkçılığı resmi ideoloji olarak ilan ettiler. Masa başına oturup, Türk tarihini, coğrafyasını uydurdular, icat ettiler. Kırılmış, yok edilmiş halkların mülküne, Osmanlıca bilen Balkanlı (Yunan, Arnavut, Bulgar, Makedon, Romen, Boşnak, Sırp v.s.) ithal edip “Orta Asyalı Türk” kimliğiyle yerleştirdiler.

Ama kıran ruhunu, her daim sürdürdüler, kötü ve kötülükler saçan, Türk olmayan Türk ırklısı oldular. Mesela, bugünkü kötü adamlardan, hangisi Türk?  Erdoğan, Soylu, Akar, Çavuşoğlu, Fidan ve onların kapı mandalı Kılıçdaroğlu mu Türk? “En Türk” olan Bahçeli mi? Ama bir bakın Google’deki soy kütüğünde neler var?

Ama her biri ayrı birer İttihatçı.  

Artı Gerçek’ten Alin Ozinian, 107’inci yılında, “Nenesi”nin tanıklığından yola çıkarak ailesinin kana bulanmış hikayesi ile Ermeni Soykırımı’nı özetliyordu. Bunu okuyan her Kürt, ailesi veya kendi başından geçenle özdeşleştiriyordu. Ayrıntı hariç, İttihatçının kanlı icraatı berdevamdı.

Bugün Talat Paşa’nın yerine, Erdoğan hükümran. Kürt kırımı uygulamaları -çağın gelişmelerine dayalı ayrıntıları hariç- İttihatçı uygulamalarla aynı. Her şey cinayet, formülleri de taklit.  

Bütün haydutlar birbirine, Türkler de İttihatçılara benzer.

 İttihatçılar 1915 yılında, 20 ila 40 yaş arası Ermenileri ayıklayıp “vatana hizmet yolunda askerliğe” götürdüler. Onlardan geri dönen oldu mu, bilmiyorum? Ama toplum dinamik unsurlardan soyutlandıktan sonra bir gece yarısı karanlığında, baskına çıktılar. Ermeni önderleri (politikacı, yazar, sanatçı ve gazeteci) toplayıp götürdüler. Halk öncüsüz, başsız kaldı. Fırsattı bu. Sonra ölüm baskınına çıktılar.

Bunlar 1920’den (Koçgirî) itibaren, 1925 ve 1930, 1937 dahil Kürtlere aynısını yaptılar. 1990’lar İttihat ve Terakki katilleri Kürdistan’ı yıkım tozuna, yangın dumanına, kana buladı.

Türk, İslam Faşizmi 2014 yılından başlayarak, Ermenilere yaptıkları gibi önce aydınları, önder politikacıları, toplumun dinamik gücü gençleri saf dışı etti, sonra parçalar boyunca kırım saldırılarına başladılar.

İttihatçılar, Ermenileri, Potunya (Pontus) Rumlarını, Süryanileri yok ederek aidiyetten doğan sorunlarını “yok” saymışlardı. 1920’den beri Kürtlere uygulanan bu.

Ama ötekilerden farklı olarak, Kürtleri bitiremediler. Avukat Çiğdem Toker, 23 Nisan vesilesiyle müvekkili Ahmet Altan’dan bir alıntı yayımladı, sosyal medyada. Sevgili Ahmet Altan, 14 yaşındaki Ceylan Önkol’un katledilmesi üzerine şunları yazıyordu:

“Benim umrumda değil, bu ülke bölündü mü, bölünmedi mi? Bu ülkenin vicdanı var mı, yok mu, benim umrumda olan bu. Ceylan’ı öldürüp böyle sustuktan sonra, ülke ‘bütün’ kalsa ne olur…”

Sevgili Ahmet Altan’ın sözünü ettiği vicdanı, bu topraklarda hiç yaşatmadılar ki. 1920’de Koçgiri Kürtlerinin üzerine haydut çetelerini sevk ettikleri gün, vicdan katledildi. Bir daha da yaşatılmadı.

Son kırk yıldır Kürdistan yakılıp yıkılıyor. Topluca, tek tek can alıyorlar. Katiller, esirleriyle keyiflenip mutluluklar yaşıyorlar. Sevinçlerine kalabalıkları da ortak ediyor, insanlık adına büyük utanç, ama cinayet işleyerek oylarını artırıyorlar.

Ama Ahmet Altan ile benzeri bir kaç vicdanın dışında, dal kıpırdamıyor. Vicdanın sesi kesik, bu topraklarda.

Yine Koçgiri ile büyük yarılma başladı. 1925 ve 1930, 1937’de derinleşti. Sonra iki toplum birbirinden koptu. Bitti, her şey tükendi.

Ha tecavüzcüsüne, katiline aşık işbirlikçi Kürtler yok mu? Elbette var. Ama onları adamdan sayan kim?

Kuzey’de kurulan seçim sandıkları, sözünü ettiğim bitişin simgesidir. Sandık sonuçlarına baktığımızda, her iki toplumun ayrı ayrı yöne baktığını görüyoruz. 

Şeyh Said’in bir zamanlar dediği gibi “dinde ortak görüşte değil”ler. Kürt’ün dini hırsıza, katile yol, yaratılmış değerler ve olguların inkarına cevaz vermiyor.

 Ortaklaşan hiçbir değerleri yok. Tuttukları futbol takımları bile ayrı.

Kendini, İttihatçı Talat Paşa’nın, ortalıkta dolaşan hayaleti sanan Recep Erdoğan, katlettiği Kürtlere ilişkin rakamları gururla açıkladığında, başka ırktan, soydan devşirilmiş çakma Türkler sevinçten deliye dönüyor. Onların sevinci seçim sandıklarına da yansıdığı üzere milyonlarca Kürt’ün yası, ocaklarını saran matemdir.

Bugün Kürtler Bakur’u, Rojavası, Efrîn, Şengal ve Başûrê Kurdistan’ı ile beş parça, bir kaç cephede İttihatçı ırkçılıkla savaşıyor. Her Kürt’ün gözü, kulağı oralarda. Ruhlarıyla oralarda savaşan çocuklarının yanında ve lanetleri de can almaya çıkmış katillerin üstünde...

Sahi, katillik de irsi, soya seçim, genetik mi? İttihatçı ruh, berdevam da...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.