Kaybeden devlet, zamanı da öldürdü

Midyat, Jitem davası

Midyat, Jitem davası

  • Onlarca delil, müşteki ve tanık beyanlarına; faillerin kimlikleri, öncesi ve sonraki suçlarına rağmen Midyat'ta gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan 9 kişiyle ilgili soruşturma, zaman aşımından kapatıldı.

Mêrdîn’in Mîdyad (Midyat) ilçesinde  1994 ile 1996 yılları arasında Şehmus Eroğlu, Hüsni Çankaya, Nihat Aydoğan, Abdüllatif Şahin, Tevfik Ay, Mehmet Emin Atuğ, Şükrü Demir, Hizni Bilmen ve Abdülkadir Demir’in kaybedilmesine dair 2012'de dönemin Karakol Komutanı Hilmi Kahraman, astsubaylar Mehmet Ziya Odabaş, Metin Çetin, Murat Sevim ve Adem Kılıç hakkında açılan soruşturmada “zaman aşımı” kararı verildi. ileleriyle dalga geçer gibi "PKK'ye katılmışlardır" diyen, Türk yargısı, sonrasında bundan da vezgeçti, 20 yıllık sürenin tamamlanmasıyla üzerini örttü.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, 27 Kasım 2023'te “yetkisizlik” kararı vererek dosyayı Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Başsavcılık, 5 Aralık 2023'te soruşturmaya dair “zaman aşımı” kararı verdi. Kararda, 9 kişinin öldürüldüğüne dair “herhangi bir delilin olmadığı” savunuldu. Savcılık kararında, “Şahısların yaşayıp yaşamadıkları hususunda kesin bir bilginin olmadığı, şahısların terör örgütünün dağ kadrosuna katılmış olabileceği ya da terör örgütü tarafından öldürülmüş olabileceğinin değerlendirildiği” gerekçesine yer verilmesi dikkat çekti. Savcı, daha önce verilen “yetkisizlik” kararını hatırlatırken, 9 kişinin askerler tarafından katledilmesine ilişkin şikayet ve beyanları dikkate almadı. Savcı, 9 kişinin PKK tarafından öldürüldükleri yönünden yürütülen soruşturmaya dair, “PKK/KCK silahlı terör örgütleri tarafından öldürüldüklerine veya kaçırıldıklarına ilişkin kamu davasını açmayı gerektirir somut bir delil elde edilemediği” diye kaydetti. Soruşturmanın 20 yıllık zaman aşımı kapsamına girdiğini savunan savcılık, “765 sayılı yasanın daha lehe olması sebebiyle uygulanması gerektiği, dosya kapsamında zaman aşımını durduran veya kesen bir durumun da meydana gelmediği, bu kapsamda 765 sayılı yasa kapsamında eylemin 2015 tarihinde zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla” gerekçesini öne sürerek, dosyanın düşürülmesine karar verdi. 

Cezasızlık politikasının sonucu

İnsan Hakları Derneği (İHD) Mêrdîn Şubesi adına dosyayı takip eden avukat Erdal Kuzu, soruşturma sürecinde ortaya çıkan tanıklar, elde edilen deliller, müşteki beyanları, mağdur beyanları, faillerin kimlikleri ile faillerin daha sonrasında işledikleri suçların dava açılması için yeteri kadar somut deliller olduğunun altını çizdi. Daha önce savcılık tarafından hazırlanan bir fezlekeyle gözaltında kaybedilen 9 kişinin PKK’ye katıldıklarının iddia edildiğini hatırlatan Kuzu, savcılığın kendi iddiasına somut bir delil bulamadığını itiraf ettiğini söyledi. Kuzu, 9 kişinin kaybedilmesinde dönemin karakol komutanı ve beraberindeki askeri görevlilerin sorumlu olduğunu ifade ederek, “Bu yönde onlarca delil var, müşteki ve tanık beyanları var. Ancak savcılık soruşturmayı başka yöne çekmeye çalıştı. Baştan beri söylediğimiz noktaya gelinmesine rağmen soruşturma kapatılmıştır. Türkiye’nin 100 yıllık Kürt politikası ve cezasızlık politikasının bir sonucu olarak bu kararın verildiğini düşünüyorum. Dosyayı takip etmeyi sürdüreceğiz. Gerekli itirazlarımızı üst mahkemelere sunacağız” dedi.

Karakola girdikten sonra

Abdüllatif Şahin, 18 Ocak 1996 günü Mîdyad’ın Estel (Üçağıl) köyündeki evinden ifade vermek üzere çağrıldığı Midyat Jandarma Karakolu'na gitti. Ailesinin akıbetini sormak için gittiği karakolda, “Biz serbest bıraktık. Eve gelmediyse PKK'ye katılmıştır” cevabı verildi. Dönemin köy muhtarı da Şahin’in akıbetini öğrenmek için çeşitli resmi kurumlara başvuruda bulundu. Midyat Jandarma Karakolu’ndan gelen bir telefon ile kendisine, “Bu işin peşini bırak yoksa senin de sonun arkadaşının sonu gibi olur” denildi. Muhtar resmi arayışını sonlandırmak zorunda kalırken, Şahin’in ailesi arayışlarını sürdürdü. Aile, tehditler nedeniyle Dilok’a göç etmek zorunda kaldı.

Askeri araca bindirildiler

Mîdyad’a bağlı Kerşafê (Budaklı) köyünde yaşayan akrabalar Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir, çocukları PKK’ye katıldığı gerekçesiyle 14 Mayıs 1995'te Midyat Jandarma Merkez Karakol Komutanı Yüzbaşı Hilmi Kahraman çağrıldı. Bir akrabaları, köy muhtarı Hasan Duru ve iki muhtar azası ile birlikte karakola giden dört isim, burada karakol komutanı Hilmi Kahraman, astsubaylar Mehmet Ziya Odabaş, Metin Çetin tarafından sorgulandı. Akşam saatlerinde ise Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir, resmi belgenin imzalatılmasının ardından serbest bırakıldı. Daha sonra refakatçi muhtar ve iki köylü serbest bırakıldı. Muhtar ve yanındakiler saatin geç olması nedeniyle Mîdyad’a döndü. Olayın tanığı olan köylülerin beyanlarına göre; Atuğ, Bilmen ve Demir kardeşler karakoldan bir kilometre kadar uzaklaştıktan sonra zorla askeri bir araca bindirilerek götürüldü. Ertesi gün Kerşafê köyü askerler tarafından ablukaya alındı. Evler ağır silahlarla tarandı. Askerler köylüleri darp etti ve tüm eşyalarını kullanılamaz hale getirdi. Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir eve gelmeyince, bu kez eşleri Midyat Jandarma Merkez Karakolu’na başvurdu. Kendilerine eşlerinin serbest bırakıldıkları söylendi. Dört isimden bir daha haber alınamadı. Kayıplarını arayan aileler, şiddet ve tehditlere maruz kaldı. Tanık beyanları ve tespit edilen deliller olaydan 18 yıl sonra kayıt altına alınabildi.

Hüsni Çankaya

Elih’in Kercwes (Gercüş) ilçesinde 1995'te jandarma ve korucularca yapılan ev baskınında eşi Adle Çankaya ile birlikte gözaltına alınan Hüsni Çankaya, Midyat İlçe Jandarma Bölük Komutanlığına götürüldü. Hüsni Çankaya, eşi Adle Çankaya’nın gözleri önünde Midyat Jandarma Komutanlığında işkenceye maruz kaldı. Midyat Cumhuriyet Savcılığına üç gün sonra çıkarılan Adle Çankaya serbest bırakılırken, eşi Hüsni Çankaya’nın ise 5 gün sonra bırakılacağı söylendi. Ancak Hüsni Çankaya’dan bir daha haber alınamadı. Yaklaşık bir hafta sonra Mîdyad'a bağlı bir köyde iki erkek cenazesinin bulunduğu haberi üzerine yakınları köye gitti. Köylüler, cenazelerin jandarma tarafından alındığını belirtmesinin ardından cenazelerden de Hüsni Çankaya’dan da bir daha haber alınamadı.

Nihat Aydoğan

Mîdyad ilçesine bağlı Mizizex (Doğançay) köyüne korucular ve jandarma tarafından Kasım 1994'te baskın yapıldı. Kapı hızlı hızlı vurulunca Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan, komşuları olduğunu düşünerek kapıyı açtı. Aralarında aileyi sürekli tehdit eden Serdêfe köyünden “Sarhoş Kemal” olarak bilinen korucubaşının da bulunduğu 20-30 kişilik asker ve korucular, Nihat Aydoğan’ı çocuklarının önünde darp ederek evden çıkardı. Nihat Aydoğan’ın gözlerini ve ellerini bağlayıp diz çöktürdüler. Askerlerin bu şiddeti karşısında Aydoğan’ın 12 yaşındaki kızının dili tutuldu. Evden alınan Nihat Aydoğan, önce Midyat ilçe Jandarma Karakolu, oradan da Mardin Merkez Komutanlığına sevk edildi. Nihat Aydoğan, 15 gün Mardin Merkez Jandarma Komutanlığında her türlü işkenceye tabi tutuldu. 15 gün sonra Aydoğan’a köy muhtarını arattırıp, “Beni bıraktılar, eve geleceğim” dedirttiler. Bu telefondan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Halime Aydoğan, Mardin Jandarma Merkez Komutanlığına başvurdu. Jandarma, “Biz senin eşini serbest bıraktık, dağa çıkmıştır, onu git dağda ara” diye yanıt verdi. Halime Aydoğan, son çare olarak eşinin akıbetini ortaya çıkartmak için Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak başvuruda bulundu. ancak akıbeti öğrenilemedi. 

Şehmus Eroğlu

Şehmus Eroğlu, 1930'da Midyad ilçesine bağlı Batê (Bardakçı) köyünde doğdu. Evli ve 7 çocuk babasıydı. Yaşadığı köye sık sık baskın yapan asker ve korucular tarafından korucu olmaya zorlandı. Köye yapılan baskınların birinde, kardeşiyle birlikte gözaltına alındı, daha sonra serbest bırakıldı. Eroğlu Ailesi baskılar sonucu köyden ayrıldı. Şehmus Eroğlu, ailesiyle birlikte Batman merkezine taşındı ve birkaç yıl burada yaşadı. Korucu ve askerlerin, 21 Eylül 1995 gecesi evine yaptığı baskın sonucunda, gözaltına alınarak Mêrdîn’e götürüldü. Ailesinin haber alabilmek için tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. Yetkililer ne ev baskınını ne de gözaltına alındığını kabul etti. Aynı zamanda gözaltında kaldığını belirten kimi görgü tanıkları ise Şehmus Eroğlu'nun gözaltında tutulduğunu, ağır işkenceler gördüğünü, daha sonra da serbest bırakıldığını söyledi. Mîdyad’daki kimi görgü tanıklarının ifadelerine göre serbest bırakıldığı söylendiği tarihte, özel timlerin olduğu bir arabanın içinde görüldü. Bir daha haber alınamadı.

Tevfik Ay

Ziyaret köyünde ikamet eden bir korucubaşı Tevfik Ay, JİTEM tarafından faili meçhul cinayetler için kullanılmak istendi fakat bir iç infaz olayında yaşamını yitiren Albay Rıdvan Özden’e yakın olan Tevfik Ay, bölgedeki JİTEM yapılanmasına katılmayı kabul etmedi. Şenköy Beldesi Jandarma Karakol Komutanlığı, 17 Ocak 1995'te Ay’ı arayarak, karakola gelmesini istedi. Karakola gitmek üzere evden ayrılan Teyfik Ay’dan bir daha haber alınamadı. Ailesi, kendisinden haber alınamaması üzerine birkaç gün sonra adı geçen karakola gidip Tevfik Ay’ı sordu. Karakoldaki görevliler, “Karakola gelmedi, ayrıca biz onu karakola da çağırmadık” şeklinde cevap verdi. Karakolun karşısında bulunan esnaf, Tevfik Ay’ın belirtilen tarihte karakola giriş yaptığına tanıklık ettiğini söyledi. Bunun üzerine resmi kurumlara başvurularda bulunulsa da esnaf tanıklık yapmaktan vazgeçti. Teyfik Ay’dan ise 17 Ocak 1995’ten sonra haber alınamadı. MA/MARDİN

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.