Kılıçdaroğlu‘nu çok kızdırdılar

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Ve Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu’na, emirle “kürek mahkumu“ muamelesi çekildiğinde kükrediğinde, “işte şimdi“ diye düşündük. “Şimdi demokrasi için sokağa çıkacak” dedik. Ama, o İstanbula gitti ve ayaklanmış CHP’lilere “sükunet ve köle suhuleti” önererek, bir kere daha tiranlığa hizmetkar durdu.

Bugün, “Bijî Amerika“ başlıklı bir yazı yazmaya niyetliydim. Amerika’nın, Kobanê’de Türk-IŞİD (DAİŞ) koalisyonuna direnen Kürlere yardımı zamanında ilk defa böyle bir başlık altında yazı yazmıştım.

Bu kez, Rojava‘da “halkların karması bir hayat” inşa eden Kürtlere, ekonomik katkıyı serbest bırakması nedeniyle, Amerika’ya “yaşa“ diyecektim.

Nitekim sabah baktım ve gördüm ki Türk ırkçılığı, Amerika’nın Rojava Kürtleri’ne her türlü yardımında olduğu gibi, bu kararına da ateşler yağdırıyor. Mesela, Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri Tımarhane Tiranı’nın Amerika’ya savaş ilan edeceğini değil ama çok kızacağını haber veriyordu. Beşli çete havuzundan yiyenler ise Amerikan kararı için, “Skandal” diyorlardı.

“Skandal“ sözünü görünce önce tımarhane mahkemesinin, Kuran kursu öğrencisi çocuğa tecavüz eden “Türk İslam imamlarından birini” mahkum ettiğini sandım. Meğer değilmiş. Başlığın dibini okuyunca, skandal olanın Amerika‘nın Kürtlere ekmek kapısı aralaması olduğunu öğrendim.

Ama yine de, bu konuda yazmaktan vazgeçtim. Çünkü, tımarhanenin adliye memurları aldıkları emir üzere, Tiran’a karşı çıkan CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu’unu hapse mahkum etmiş, ek olaraktan da sırtına siyaset yasağı bindirmişlerdi. Ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu hallere çok, pek çok ağır şekilde kızgındı. O kadar kızgın ki, “bütün CHP milletvekillerini İstanbul’da” toplanmaya çağırıyordu.

Öfke ateşi kesilmesi karşısında, çok kişi gibi, “bendeniz” de endişelendim ve korktum. Kendi kendime “Eyvah ki, Kemal bey aslanlaşan fare gibi kükrüyor. Elinden bir sakatlık çıkaracak” dedim. Ve de öfkesini yazmaya karar verdim.

Çünkü İsmet Paşa (İnönü) en has örnektir ki, CHP’de liderliğin öfkesi, asla hayra işaret değildir.

Paşa, çiftlik sahibi misali tek başına “efendi”yken, “demokrasi“ demiş ve 1950 yılında, ülkeyi sandıktan birinci çıkan Celal Bayar-Adnan Menderes ikilisine teslim etmişti. Onlar da “Görülmemiş kalkınma” naralarıyla işe koyulup borç para betona yatırım yaparak, paraları tüketmişlerdi. Bu yüzden, iktidarlarının ikinci evresinde ekmek ve akar yakıt kuyrukları başlamıştı. Onlar da şaşkaloz halde, bugünküler gibi Anayasa’yı bırakıp günlük, anlık emirlerle idare eden “Tirancılığa“ soyunmuşlardı.

Sonuç olarak, karşı çıkanlara suçlar icat edip yasaklar ilan etmiş, aydınlar ve gazetecileri hapse doldurmuş, “Tahkikat Komisyonu” denilen bir komitenin kararlarını yürürlüğe koymuşlardı. Türk adaletini temsil eden komisyon, baskı çemberlerini işletip muhalefeti dar yerde sıkıştırmış, dönemin etkin liderlerinden Osman Bölükbaşı’yı hapse atmış, siyasi faaliyetleri kısıtlamıştı.

CHP lideri İnönü, işte bu kertede öne çıkmış, yasaklara aldırış etmeden seyahatlere çıkmaya başlamıştı. Kayseri’de, yolu kesildiği, Uşak’ta taşlanıp başı kanatıldığı halde yolundan caymamıştı. Ankara’da hiçbir şey yapamadığı gün, sokağa çıkıp bankadan para çekmeye gitmiş ve o arada etrafında toplanan kalabalıkla, Kızılay Meydanı’nı miting alanına döndürmüştü.

Paşayı gören öğrenci gençliği ve diğer atak kesimler de sokağa çıkarak, bir demokrasi hareketi başlatmış, iktidar sonuçta askerlerin süngü dürtüklemesiyle devrilivermişti.

Sözün burasında, bir parantez açmak gerekiyorsa eğer, kadim Roma’dan beri, sokak ve meydanlar, demokrasinin kalbidir. Roma’da meydanlar, bu amacın yeriydi. 

Ama dünyada ilk defa, Kılıçdaroğlu fukarasının kulağına her kim fısıldadıysa, halkın sokağa çıkmasını kargaşa, dahası ‘terör rüzgarı’ saydı ve bu insani eylemi partililerine yasaklattı.

Oysa çağ demokrasilerinde insanlar, sokağa çıkıp isteklerini haykırıyorlar. Devlet de güvenliklerini sağlıyor. Tüm dünyada, bu böyledir. Devlet, tiranlıktaki gibi sokağa çıkanların kolu, bacağını kıran, kafa yarıp can alan terör aygıtı, polis de sokakta işkence eden değildir.

Yine demokrasilerde, muhalefet rejimin muhafızı değildir. “Nerede incelirse orada kopsun” hesabıyla, yoluna devam eden, tiranlığa kafa tutandır. Gerekirse, Latin Amerrikada olduğu gibi başkaldırıya kadar gider.

Ama Kılıçdaroğlu, İsmet Paşa’nın partisini gele gele, tiranlığın “ruh yatıştırıcı hapı” haline getirdi. Devletin terör çarkına yardımcı unsur oldu. Bu gerçeği Kürtlere uygulanan barbarlıkta da gördük. Kendi ülkelerinde köle ötesi muamele gören Kürtler üzerine düzenlenen seferlerde Kılıçdaroğlu sessiz de kalmadı. Katliama ve yıkıma sevk edilen birliklere, “sizinleyiz” diye el sallayarak, “ayağınız taşa değmesin” dualarıyla moral destek verdi.

Kürtler, evleri, iş yerleri ve dahası seçildikleri makamlardan hapishanelere sürüklenirken, CHP’den tek bir toplumsal hareket görülmedi. Türk aydınları, sözünü söyleyen sıradan insanlar hapsedilirken, açlar intihar ederken, tecavüzcü, soyguncu olmayan Aziz Nesin Vakfı muhasara altına alınırken CHP yoktu, meydanlarda. Mala, mülke el konulurken, insanlar işten atılırken de...

Ve Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu’na, emirle “kürek mahkumu“ muamelesi çekildiğinde kükrediğinde, “işte şimdi“ diye düşündük. “Şimdi demokrasi için sokağa çıkacak” dedik. 

Ama, o İstanbula gitti ve ayaklanmış CHP’lilere “sükunet ve köle suhuleti” önererek, bir kere daha tiranlığa hizmetkar durdu. Fukara sıranın kendisi ve yanında duranlara geldiğinden habersiz, önünü de göremeden 21 Mayıs’ta miting düzenleneceğini söyleyerek öfkeleri tırpanladı. Mücadele umudunu söndürüp köreltti.

Hukuk katliamı başlangıcında da böyle yapmıştı. Kitleler, sokağa çıkmaya hazırlanırken, O tek kişilik gösteri ile Ankara’dan İstanbula yürüyerek, karşı koyma isteklerini öldürmüş, sesleri bastırmıştı. Aslında bunu hep yapıyor. Kitleleri itaata sürükleyip sürüleştirerek, kötü adamın kötülüklerine ortak oluyor. Milletvekili dokunulmazlığını yok etmek, O’nun tiranlığa yol taşlarıydı.

 Ha, konuyla alakasız ama kiralık asker Hulusi’nin palavralarına bakmayın siz. Tarzan, Güney Kürdistan işgalinde zorda!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.