Kimlik ve direnişin dansı: Kürt Halk Oyunları
Dosya Haberleri —

Govend kamp
- Avrupa’da bulunan Dibistana Govendên Kurdistanê 1997’den bu yana hem halk oyunlarını öğreten hem de eğitmenler yetiştiren bir okul. Geçtiğimiz günlerde de 36. Kürdistan Halk Dansları Okulu Kampı’nı düzenleyen Dibistana Govendên Kurdistanê, Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerden 150 kişiyi bir araya getirdi.
- Mîhrican organizasyonunda yer alan ve 36. Kürdistan Halk Dansları Okulu Kampı’n eğitmenlerinden biri olan Mustafa Şahin, "Kültürümüzü korumaya çalışırken, çocukları ve gençleri de koruyup yaşatmaya çalışıyoruz. Gençleri yozlaşma, madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlardan uzak tutuyor" ifadelerini kullandı.
- Halk oyunları, Kürt kimliğinin en önemli parçalarından biri olduğuna dikkat çeken Şahin, "Kürt halkı, ulusal kurtuluş mücadelesi veriyor. Kültürümüzü yaşatmak bizim sorumluluğumuz. Aileler çocuklarını bu çalışmalara yönlendirmeli, dernekler daha fazla destek vermeli ve gençler kendi kültürlerini tanımaya teşvik edilmeli" dedi.
ARAT ARARAT
Avrupa’da yaklaşık 30 yıldır Kürtler, kültürlerini ve halk oyunlarını yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için mücadele ediyor. Bu alanda en önemli kurumlardan biri de Dibistana Govendên Kurdistanê (Kürdistan Halk Dansları Okulu). 1997’den bu yana hem halk oyunlarını öğreten hem de eğitmenler yetiştiren okul, aynı zamanda diasporadaki Kürtlerin en uzun soluklu kültürel ve sanatsal etkinliği olan Mîhrican’ı organize ediyor. Geçtiğimiz günlerde de 36. Kürdistan Halk Dansları Okulu Kampı’nı düzenleyen kurum, Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerden 150 kişiyi bir araya getirdi. Kamp kapsamında Agirî, Amed, Botan, Colemêrg, Gimgim, Îdir, Qerejdax, Qoçkirî ve Riha yörelerine ait yaklaşık 100 oyun öğretildi. Bunun yanında araştırma, dengbêjlik, pedagoji, halk oyunları teknikleri, ritim ve jüri üyeliği gibi uzmanlık dersleri de verildi.
Mîhrican organizasyonunda yer alan ve 36. Kürdistan Halk Dansları Okulu Kampı’nın eğitmenlerinden Mustafa Şahin ile Kürt halk dansları üzerine konuştuk.
Dibistana Govendên Kurdistanê’nin kuruluş amacı neydi ve 28 yıllık süreçte nasıl bir gelişim gösterdi?
Bu okulun amacı, Kürt halk oyunlarını orijinal haliyle yaşatmak, eğitmenler yetiştirmek ve kültürel asimilasyona karşı bir direnç oluşturmaktı. Bugün Avrupa çapında 3 bin öğrencimiz var ve yaklaşık yüzde 90’ı kadınlardan oluşuyor. Çocuk gruplarıyla birlikte Avrupa genelinde 50 ekibimiz bulunuyor. Ayrıca, her yıl Mîhrican adıyla büyük bir halk dansları festivali düzenleyerek, oyunlarımızı sergiliyoruz.
Avrupa’daki Kürt diasporasında halk oyunlarına ilgi nasıl?
Halk oyunlarına ilgi büyük, özellikle de kadınlar arasında. Eskiden aileler sadece erkek çocuklarını gönderirdi, şimdi tam tersi. Artık erkek oyuncu bulmakta zorlanıyoruz. Mîhrican’a katılan 35 ekibin 30’u kadınlardan oluşuyor. Pandemi sürecinde bir duraksama yaşadık ama yeniden toparlandık. Örneğin, pandemiden önce Mîhrican’a 35 ekip katılırken o dönemde sadece 13 ekip gelebilmişti. Kamp için 50 kişiyi zar zor bir araya getirirken son folklor kampına 150’ye yakın kişi katıldı. Kimi kentlerde halk oyunlarına ilgi yüksek. Örneğin Hamburg örnek bir şehirdir bizim için. Oradaki folklor çalışmasına 150 kişi katılıyor. Köln kenti yine öyle.
Kadınların halk oyunlarına ilgisinin erkeklerden daha fazla olmasını neye bağlıyorsunuz?
Kadınlar, tarih boyunca Kürt kültürünü ve dilini koruyan en önemli unsur olmuştur. Geleneksel olarak erkekler çalışmak için şehir merkezlerine göç ederken, kadınlar köylerde kalır ve çocuklarına Kürt kültürünü öğretirdi. Özgürlük mücadelesi ile birlikte kadınların kültürlerine daha fazla sahip çıktığını görüyoruz. Jineoloji’nin gelişimi ve kadın hareketlerinin öncülüğü, bu ilginin artmasını sağladı.
Eğitmen ihtiyacı nasıl karşılanıyor?
Avrupa genelinde şu an yaklaşık 50 aktif ekibimiz ve 3 bin öğrencimiz var. Eğitmen ihtiyacını karşılamak için her yıl bir eğitim programı düzenliyoruz. Eskiden yılda iki kez yapıyorduk ama şimdi olanaksızlıklardan dolayı yılda bir defa yapmak zorunda kalıyoruz. Eğitmen olmak için başvurular var, ancak hâlâ birçok kentte yeterli eğitmenimiz yok.
Diasporada halk oyunları çalışmaları yürütürken karşılaştığınız en büyük zorluklar neler?
En büyük sorunlarımızdan biri yer sorunudur. Derneklerimizde halk oyunları yeterince önemsenmiyor, yer ayrılmıyor. Odalar tanzim edilirken kültür çalışmaları ya düşünülmüyor ya da en son düşünülen alan oluyor. Kültür çalışmaları, bilardo veya dart gibi aktivitelere göre daha az önemseniyor. Bunun yanı sıra teknik ekipman eksikliği, özellikle de davul ve zurna çalabilen kişilerin azlığı büyük bir sorun. Gençler kültür çalışmaları için genellikle hafta sonları bir araya geliyor. O günlerde yapılan toplantı, taziye gibi etkinlikler kültür çalışmalarının iptaline yol açabiliyor. Ertelenme ve iptaller de performansı etkiliyor, motivasyon düşüyor ve grup parçalanıyor.
Kültür çalışmalarının daha profesyonel hale gelmesi için yeterli destek görüyor musunuz peki?
Aslında dünyanın her yerinde özelikle de Avrupa ülkelerinde bu tür çalışmaları yapan kurum, kuruluş ve bireylere yıllık fonlar, bütçeler, birçok imkan ve olanak sağlanıyor. Fakat bizler maalesef yıllardır imkansızlıklar ile bu çalışmaları yürütüyoruz. Kültürümüzü korumaya çalışırken, çocukları ve gençleri de koruyup yaşatmaya çalışıyoruz. Kuşkusuz bu tür çalışmalar gençlerin kaderini belirlemede büyük önem taşıyor. Gençleri yozlaşma, madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlardan uzak tutuyor. DAİŞ gibi dünya ve insanlık için büyük bir tehdit oluşturan organizasyonlardan koruyor.
Kürt kültürünün asimilasyona uğramaması için halk oyunlarının oynanışı ve orijinalliği nasıl korunuyor?
Merkezi yerleşim yerleri halk oyunları için her zaman tehlikedir. Esas olan kurdewarî kalan köylerdir. Bêrecûk (Birecik), Belkîs (Nizip), Dîlok hattı metropole doğru gittiği için oralarda halk oyunlarının orijinalliği bozulmuş. Xalfetî, Heweng (Bozova), Curnê Reş hattı biraz daha ortada kalıyor. Wêranşar, Serêkanî hattı sınır olduğu için ister istemez Arap kültüründen etkilenme var. Sınırdan ve metropollerden uzak köylerde ya da yerleşkelerde kültürün özünün korunduğunu görüyoruz.
Örneğin Türk Kültür Bakanlığı, Urfa il sınırları içinde kalan tüm oyunları Urfa yöresi olarak isimlendiriyor. Oyunları, müzikleri, mendilleri Türk motifli yapmış. Kırmızı ve beyaz ağırlıklıdır; ayakkabı kırmızı ise çorabı beyazdır. Fakat gerçekte öyle değil. Türkiye’de ekipler sahneye aynı kostümle, aynı baş bağlamasıyla, aynı ayakkabıyla çıkıyor. Kürtlerde böyle bir şey yok. Kadınların her biri farklı renk elbise giyer.
Biz orijinali korumaya çalışıyoruz. Öğrencilerimize pratik derslerin yanında, ‘Gidin kendi yörenizi, köyünüzü araştırın, oyunlar nasıl oynanıyor, kostümleri nelerdir, stranlarınız nasıldı, otantik oyunlarımız nelerdir, hangi enstrumanlar kullanılıyordu, hangi türküler söylenirdi araştırın’ diyoruz. Bizler Türk devletinin asimile ettiği oyunlarımızı yeniden düzenliyoruz. Hedefimiz de çabamız da bu yönlü.
Farklı Kürt bölgelerine ait halk oyunları ve hikayeleri arasındaki farklılıkların kaynağı nedir?
Bazı oyunlar yöreyi temsil ediyor. Delilo deyince Amed olduğu biliniyor. Dizo deyince Riha, Semsûr, Meletî, Dîlok akla gelir. Ancak Dizo’nun her şehirde ayrı bir hikayesi var. Botan’da Xelef ve Bablekan varken Serhad’da Çepikê var ve hepsinin hikayesi başka kentlerde değişiyor. Örneğin, Varto’da aşiret kavga oyunu var. Yaşlı bir kadın kavga esnasında eşarbını yere atarak kavgayı durduruyor. Buna benzer Riha’da Kımıl oyunu var. Orada ise buğdaya zarar veren bir haşere olan kımıla karşı verilen mücadele anlatılır. Teşi-Bêri var, Şur û Mertal var, Kurt-Kuzu oyunu var. Bizim bir sloganımız var “Her govendek çîrokek e her çîrokek dîrokek e” yani "Her halay bir hikayedir, her hikaye de bir tarih".
Aslında halk oyunlarımızda halkımızın bir bütün günlük yaşamını görmek mümkün. Birçok oyun ve figür halkımızın günlük yaşamından esinlenerek sahnelenmiştir. Bazı oyunlarımız sevinci, şenliği, aşkı, sevgiyi, düğünü, kına gecelerini sergilerken, bazı oyunlarımız Kurdistan’da halka mal olmuş bazı destan, hikaye, efsane ve tarihleri canlandırır. Bazı oyunlarımız halkın acısını, feryatlarını, afet, töre ve aşiret kavgalarını dile getirirken, bazı oyunlarımız da halkımızın geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık konularını ele alır. Bazen teşî û bêrî, bazen gûr û pez, bazen kartal oyunları canlandırılır. Bazen de orak ve tırpanlarla biçilen ekin ve otların hikayelerini görürüz sahnelerde.
Kürt halk oyunlarını Avrupa’da daha görünür kılmak için ne tür projeleriniz var?
Şimdilik çalışmalarımız daha çok içe dönük. Gençlerimiz kampa geliyor, öğreniyor ve gittikleri yerlerde öğrendiklerini öğretiyorlar. Bizim imkanlarımız şimdilik haftada bir kez derneklerde birkaç saatlik ders vermeye elveriyor. Yılda bir defa da Mîhrîcan düzenliyoruz. Newroz ve festivallerde de gösteriler düzenliyoruz. Bunların dışında farklı halklarla paylaşım yapma, büyük organizasyonlarda yer alma durumumuz yok. Bu konuda eleştiri de alıyoruz; neden ‘Anadolu Ateşi’ gibi bir grup oluşturulmuyor deniliyor. 90’larda buna benzer girişimler oldu fakat pratiğe geçirilemedi. Bu tür gruplar günde 8 saatini bu işe veriyor; maaşını alıyor. Biz bu imkanlara sahip değiliz. Kimse işini bırakıp bu çalışmaya dahil olamıyor. Geçen yıl 40 kişilik bir grupla Fransa’da Cannes Halk Oyunları Festivali’ne katıldık. Bu yıl da Portekiz’den çağırdılar ama gidemedik.
Kürt halk oyunlarını profesyonel bir zemine taşıma hedefiniz var mı? Buna dair bir planlama yaptınız mı?
Aslında bu düzey var. Kısa bir sürede bir araya gelip sahneye çıkabiliyoruz. Bir aylık çalışmayla gösteri düzenleyebilecek alt yapıya sahibiz. Kostüm, koreografi, müzik alanında deneyimli arkadaşlarımız var. Mezun olan arkadaşlar her yöreyi biliyor; sorun bunu pratiğe geçirmekte. Profesyonellik biraz koşullara bağlı gelişebilir bizim için.
Gençlerin kültürel asimilasyona karşı korunması konusunda halk oyunlarının rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halk oyunları, gençleri asimilasyondan korumada büyük bir rol oynuyor. Örneğin, ana dilini bilmeyen gençler burada Kürtçe sayıları ve temel kelimeleri öğreniyor. Kendi köyünün oyunlarını araştırmaya başlayanlar, zamanla daha büyük bir kültürel farkındalığa ulaşıyor. Ancak ciddi bir asimilasyon tehlikesi de var. Bu bozulmada müzik gruplarının da katkısı var.
Bunu biraz açar mısınız?
Nasıl ki dengbêjler türkülerimizi bugüne taşıdıysa Kürdistan’da çeşitli isimler taktığımız, kimimizin Gevende, kimimizin mirtib, kimimizin qereçî dediği, davul-zurnalarıyla, kemençeleri ile ya da farklı otantik çalgıları ile düğünlerimizde müzik çalan insanlarımızın da halk oyunlarının bugüne taşınmasında büyük payı var. Onlar o davul zurnayı çalmasaydı oyunlarımız bugüne gelmezdi. Şu an Kürdistan’da davul zurna kültürünü yok ettiler. Yeni müzik grupları para kazanmak için orglarla her şeyin içini boşaltıyor. Buna karşı çabalarımız ve eleştirilerimiz oluyor ama yeterli değil.
Nedir eleştirileriniz?
Tüm yörelerimizin oyunları, kültür farklılıkları ve zenginlikleri var. Bunları korumak ve gelecek nesillere taşımak tabii ki biz sanatçı ve kültürcülere düşüyor. Bazı müzik grupları, ticari kaygılarla her yörede aynı müzikleri çalarak oyunları yozlaştırıyor. Örneğin Rihalı bir sanatçı Botan düğünlerinde dizoyu çalmamalı Botanlı biri Varto düğününde xelef çalmamalı. Vartolu bir sanatçı da Botan düğünlerinde çepki halayını çalmasın ki yıllardır koruduğumuz o zengin kültürümüz birbirine karışıp yozlaşmasın, tek renk, tek kültür olmasın. Hele ki Kürt halk oyunları karakteri ile alakası olmayan, Arap kültürünü taşıyan şevko halayı rüzgarı tüm düğünler durdurulmalı. Biz de bu konuda katı bir tutum sergiliyoruz: Hiçbir ekibimiz bu tür müzik gruplarının kliplerinde oynamayacak.
Peki okulunuz, gençleri nasıl etkiliyor? Değişimleri fark ediliyor mu?
Tabii fark ediliyor. Mesela ana dilini bilmeyen gençler halk oyunları sayesinde sayıları, kelimeleri öğreniyorlar. İlk geldiklerine nerden geldiklerini bilmeyenler derslerden sonra merak ederek kendi yöresini araştırıyor. Sonra bir bakıyoruz Kürdistan’a, köyüne araştırma yapmaya gitmiş. Bunların hepsi kazanımdır. Pozitif anlamda değişimdir; öze dönüştür. En büyük özsavunma da budur. Kürtler için en büyük kültürel etkinlik halk oyunlarıdır. Birçok Kürt kendi kimliğini ve kültürünü bu çalışmalarla sahiplenmeye başladı. Örneğin kampımıza katılan 150 genç Avrupa’ya dağılarak binler oluyorlar. Asimilasyon tehlikesine karşı kültürümüzün orijinalliğini korumaya katkı sunuyor.
Son olarak, halk oyunlarının daha çok sahiplenilmesi ve geliştirilmesi için ne yapılmalı?
Kürt halkı, ulusal kurtuluş mücadelesi veriyor. Kültürümüzü yaşatmak bizim sorumluluğumuz. Aileler çocuklarını bu çalışmalara yönlendirmeli, dernekler daha fazla destek vermeli ve gençler kendi kültürlerini tanımaya teşvik edilmeli. Halk oyunları, Kürt kimliğinin en önemli parçalarından biri. Onları yaşatmak, geleceğimizi korumak demektir.







