Kiralık asker, İhvan fırtınası ve yangın

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türk tipi gestapo SS kontrolü altında olduğu anlaşılınca, IŞİD’çilerden 60 bin kişilik ordu kuranların, Afganlılardan da benzerini yaratmaya çalıştığını anladılar. Gelenler, bu ordunun neferleriydi. Afgan ordusuna ihtiyaç var. Çünkü, AKP dinciliği “cihat” halinde ve “Allah u ekber” diye diye kana boyanıp soyulacak o kadar çok ülke var ki...

“Türk”ler, İttihat ve Terakki Cemiyetinin çatısı altında, 1908 yılında Osmanlı İmparatorluğunda ilk defa ortaya çıktılar. İktidar oldular. İttihatçılar ırkçısıydı. Garip ama, Türk ırkından tek kişi yoktu, aralarında.

Onlar, yaşamak için orduyu pazarladılar. Çarlık Rusyasından beslendiler. Sonra 200 milyon altın karşılığında, orduyu Alman generallerinin emir ve komutası altında, kiraya verip Ruslara cephe açarak, Birinci Dünya Savaşını başlattılar. Sonuçta, ordularını bitirdiler. Osmanlı İmparatorluğunu da batırdılar.

İttihatçıların B takımı Kemalistler, aynı yolu takip ederek, Lenin Rusyasından, ardından Nazi Almanyasından beslendi. Onlara krom, demir cevheri satarak, yardımlar alarak yaşadılar. Sonra “Amerika’nın efendilik” güneri başladı. Amerikalılar, “Amerikan traşı”, “Amerikan salatası” ve naylon gömleklerle ülkeye girdiler. Para, kredi yardımında bulundular. NATO ile ordusunu donattılar. Onlara yaranmak için, aydınlarına eziyet, işkence edip darağaçları kurdular.

Özetlersek, siz Arnavut Mehmet Akif Ersoy’un Türk istiklal marşındaki “ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım” palavrasına bakmayın. Hiç bir zaman bağımsız ve hiç bir devirde hür yaşamadılar. “Bağımlı, kiralık” olarak parasını ödeyen ve besleyenin emrinde, oturup kalktılar.

Son zamanlardaki Rusya ile flört, “daha cazip bir efendi” edinme çabasıydı. Ancak “kazanç müemmen” olmayınca, tekrar Amerika’ya döndüler. “Hizmette sadakat” olarak, Türk ordusu Afganistan’daki Amerikan dükkanına bekçi, bodyguard, fedai oldu.

Medyaya yansıyan bilgilere göre, bu hizmete karşılık oradaki askerlerini donatıp besleyecek, onlara maaş bağlatacak. Ayrıca “asker kirası” alacak. Bu arada, Amerika “Harun Reşid benzeri Sultani bir hayata çöken” Recep Tayyip ve aile bireylerinin mal varlığını araştırıp soruşturmayacak.

 

Türk ordusu Afgan çocuklara

şeker dağıtacak

Kafa, kol kesen, kadınları kamçılayarak linç eden, kültürü, sanatı yasaklayan Taliban, Türklerin bekçiliğine karşı çıkıp “savaşırız” açıklaması yapınca, Recep Tayyip “Taliban nasıl ki ABD ile bazı görüşmeleri yaptıysa, Türkiye ile çok daha rahat yapması lazım. Çünkü Türkiyenin, Taliban inancıyla alakalı ters bir yanı yok” demiş, aynı yolun yolcusu olduklarını açıklamıştı.

Bununla gerginliği azaltmış, IŞİD’le olduğu gibi onlarla da kaynaşabileceğini açıklamıştı. Nitekim, Türk ordusu NATO neferi olarak, yıllardır Afganistan’daydı. Öteki NATO akerlerinin aksine, “bir Taliban’ın ve bir de karşıtlarının evini ziyaret” ile ikili oynadılar. Ayrıca herkesi idare babından sokaklarda Afgan çocuklarına kağıtlı şeker dağıttılar. Kağıttan kuyruk takılmalarına bile ses çıkarmadılar. Yani askerleri, Kabil sokaklarında şeker ağacı olmaya devam edeceklerdi.

 

Afganlı gençleri hucumu

Bu anlaşmadan sonra, askerlik çağındaki Afganlı gençlerin, akını başladı. Tepkiler üzerine, her şeyin Türk tipi gestapo SS kontrolü altında olduğu anlaşılınca, IŞİD’çilerden 60 bin kişilik ordu kuranların, Afganlılardan da benzerini yaratmaya çalıştığını anladılar. Gelenler, bu ordunun neferleriydi. Afgan ordusuna ihtiyaç var. Çünkü, AKP dinciliği “cihat” halinde ve “Allah u ekber” diye diye kana boyanıp soyulacak o kadar çok ülke var ki...

 

Afyon ticareti kazançlı bir iş

Beri yanda “dinci-Türkçü”, onların “yanisi” ile yerli ve milli mafya memnun ve mesuttu, bu bekçilikten. Denizleri dolanarak ve Venezuela’da sağlık maskeleri dağıtarak “mal” tedarik edip gemiye yükleyenler, Mersin limanına varmadan çok önce, dünya polisine kaptırıyorlardı. Oysa Afganistan, baştan başa Afyon tarlasıydı. Malı uçağa yükledin mi, bir kaç saat sonra, sağ ve selamet şekide elde, pazarlanmaya hazırdı. “Çünküleyin” Türk ordusu, bu nakil işine alışıktı. Bir zamanlar içerde, ordunun zırhlı savaş araçlarıyla, taşıyıp alıcısına teslim ediyorlardı.

 

Yangın var

Türk ordusu, bağ ve bahçeleri de tutuşturarak, Kürdistan’ı yaka yaka ilerlerken, Türk, uzaktan seyirci bile değildi. Kürt’ün deyimiyle, Kürtleri diri diri yakanlar, keklikleri de alevlere attılar.

Kürdistan hala tütüyor. Türk askerleri, söndürülmesine bile izin vermedi. Yandı, bitti ormanlar.

Sonra yangın, Akdeniz kıyılarına indi. Türk kamu vicdanı yasa boğuldu. Keder büyüktü. Ve Receb Tayyip'in emrindeki 9 makam uçağına karşılık, yangın söndürme uçağı bile yoktu. Recep Sultan, yangın aracı temin edeceğine, elde camide yangın söndürme duasına oturuyordu.

Kimsecik çıkıp, “bırak duayı, 9 makam uçağına karşılık bir uçak olaydı” demedi.

“Ezelden beri hür yaşamış ve hür yaşayacak” Türk, sultan efendinin kölesi misali sus-pustu. Hani ya benim hakkım diyen yoktu. Ama Recebi saraylarda oturtuyor, onu en zengin dünyalı yapıyordu...

 

Hey Türk,

Tunus’u bırak Kürdistan’a bak

Haftanın, iri olaylarının icmaline giriştik. Devam edelim: AKP dinciliği, Müslümanlık içinde, ayrı bir Müslümanlık olan Müslüman Kardeşler (İhvan) ümmetindendir. İhvan ise medeni dünyada terörist statüsündedir. İktidarları, Mısır’dan başlayarak tek tek yıkılıyor. İhvan fırtınası, en son Tunus’u sardı.

Recep Tayyip’in de ideologu olan İhvancı Raşit el Gannuşi tepetaklak oldu. Bu nedenle, AKP iktidarının doruklarını feryad-ü figan sardı:

 

‘Ah milletin iradesi, vah irade…’

Oysa, iradesine tükürdüğüm AKP iradeli günlerde, Kürdistan irade mezarlığıydı. İnsani haklar yok, özgürlük tutsak, 6 milyon kişinin oyunu almış Selahattin Demirtaş ve arkadaşları mahpustu. Kürdistan’ın tüm Belediye Başkanları esir, makamlarında ise atanmış ırkçı memurlar...

Ama “tuh” ki yüzlerine, onlar Kürdistan’a gözlerini kapatarak, İhvan’ın Tunus şubesinin yasını tutuyorlardı. Bu dolandırıcılığın bin halinden biriydi ki, lanet gelsin...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.