Kırmızı halıda yürüyen haydut

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • “Sisi’ye katil” diyene bakın ki Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi’nin kararıyla alnına “katil” ibaresi kazılı Colani’yi, özel uşağıyla Ankara’ya getirip ayağı altına kırmızı halı seriyordu.

Mesleksiz, işsiz, aylak, avare, Kürtçe söylemle Suriyeli “gewende” bir genç adamdı. Türklerin silahlandırıp eğittiği, lojistik destek verip Suriye’ye saldığı uluslararası İslamcı terör teşkilatı olan “Müslüman Kardeşler Teşkilatı”nın terör kolu IŞİD saflarında, Ebu Muhammed el Colani adında bir haydut olarak görev kaptı…

 “İşinde mahir” olmalı ki, asker, polis, sivil ayırımı yapmadan yollarına çıkan insanları kurşunlayan, hırsızlık, soygun, talan, tecavüzcülükle iştigal eden, en başta Kürtler, düşman bellediklerini yere diz çöktürüp kasap bıçağıyla kesen haydutlara komutan oldu.

Hemen hemen her Müslüman değil, çakma müslüman olan, İslamın ticareti ile geçinen “her İslamcı gibi” yalancı, kindar, gammaz ve oturduğu çulu alttan alta kesen zalim bir ihanetçiydi. Onun da ilk işi, önünde iki büklüm eğilerek biat ettiği IŞİD’in halifesi Ebubekir el Bağdadi’nin saklandığı yeri ihbar etmek oldu.

Bundan sonra IŞİD’den ayrıldı. El Kaide’ye biat edip İdlib merkezli “El Nusra” örgütünü kurup başına geçti. Pazar yeri sivillerini bombalama ile adını duyurdu. Sivil kırımlar ve düşmanlarını yüksek binalardan aşağıya atarak işlediği cinayetlerle, kendi dünyasında göz doldurdu. Kürt düşmanlığı karşılığında, içli dışlı olduğu Türk istihbaratının şefi Çavuş Hakan Fidan aracılığı ile Erdoğan rejiminin himayesine girdi.

O arada El Nusra adı, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) olarak değişti. Türklerden kuvvetlice beslendi. Silah yardımı aldı. Türkler açlık çıkmazında seri intiharlara giderken Erdoğan rejimi, İdlib’te “bin konut” projesini başlattı. Evlerin ilk dağıtımını da Hitler’in terör polisinden mülhem, SS olarak anılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptı.

O arada Birleşmiş Millet Güvenlik Kurulu HTŞ’ı terör örgütü, Colani’yi terörist ilan etti. ABD, Colani’nin başına 10 milyon dolar koydu.

Türk devleti de BM kararına uyup teröriste terörcü diyor, ama beslemeye de devam ediyordu. Erdoğan, bununla da kalmıyor, Şam rejimine yardım için, Suriye’de üslenmiş Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putun’le, alış veriş pazarında can-ciğer ve ihaleler karşılığında onu kullanıyordu. Putin’in birinci hediyesi Efrîn ise eğer, ikincisi de Şam’a karşı Colani’yi korumasıydı.

Oysa Erdoğan, borçlu olduğu herkese ihanet ede geliyordu. İlk kurbanı “yaratıcısı” da Necmettin Erbakan’dı. Sonuncusu Putin oldu.

Öte yandan “Müslüman Kardeşler” tarikatından “kardeşi” olan Mısır Devlet Başkanı Mursi’yi koltuğundan devirdiği için, general Sisi’yi “katil” ilan etmişti.

Ama aynı Recep Erdoğan, o sırada Arnavutluk’tan, Bosna’dan, Çeçenya, Özbekistan, Pakistan, Afganistan, Çin’in Uygur bölgesinden gelen katilleri, hırsız ve tecavüzleri silahlandırarak IŞİD bayrağı altında Suriye’ye sürüyor, onlardan kurulu “SMO’ adıyla bir kiralık ordu kurup Kürtlerin üstüne salıyordu.

Mısırlı generale katil diyen o Erdoğan Haramilerin başında, BM kararıyla egemen, sınırları dokunulmaz Suriye’ye saldırıyordu. Saldırıları boşa çıkınca Colani’yi silahlandırarak amacına ulaşıyor ve Şam’ın işgalini “devrim” ilan ediyordu. Aynı Erdoğan Ahmet eş Şara adını alan Colani’yi düzenlenen “zafer” toplantısı ile terör çete başlarının onayına sunarak, Cumhurbaşkanı ilan ediyordu.

“Sisi’ye katil” diyene bakın ki Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi’nin kararıyla alnına “katil” ibaresi kazılı Colani’yi, özel uşağıyla Ankara’ya getirip ayağı altına kırmızı halı seriyordu.

Colani Ankara’da görgüsüzce kırık kırık gülümserken, çalıntı veya soygun malı mı bilinmez, Suriye enkazıyla alay edercesine, bizlere kolundaki 100-130 bin dolarlık saatini de gösteriyordu.

Bir sahtekara yakışan buydu, zaten. Sahtekar çünkü, Cengiz Çandar’ın da Türk parlamentosunda söylediği gibi, Colani Kürt’ü, Arab’ı, Dürzi’si, Alevi ve Hristiyanıyla Suriye halkının seçtiği cumhurbaşkanı değildi. O, çete başlarının seçtiğiydi.

Efendisi, onu Ankara’da karşısına oturtup Kürtleri göstererek, ilk emrini veriyor, “apart” diyordu.

Bu emirle dünyaya da “Suriye’nin efendisi benim” diyordu. “Parmaklarımın ucundaki ipte sallanıp eğilen ise kukladır” diye homurdanıyordu.

Ve doğrusu, bu ikili birbirine yakışıyordu…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.