Kof diktatör, kağıttan emperyalistin sonbaharı

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Kürdistan’da şimdi, kereng (kenger) demleridir. Kenger, aynı zamanda “Pepo“ kuşu zamanıdır. Kürtler, ona “Pepo“ diyorlar ama, her dil ve kültürde ayrı bir adı vardır. “Guguk Kuşu“ gibi.

Ancak, Pepo gibi “Müslüman Kardeşler“ (İhvan) teşkilatının da her dil veya coğrafyada ayrı adı vardır. Misal, TC’de, Erbakan’la özdeşleşen deyimle, “Milli Görüş“tü İhvan. Afganistan’da “El Kaide“dir. Tunus’ta “Akparti“, Ortadoğu’da “Irak Şam İslam Devleti“ (IŞİD-DAİŞ) veya Recep Erdoğan’ın öteki işbirlikçileri El Nusra, Sultan Murat Tugayları, Suriye Milli Ordusu (SMO), Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) v.s.‘dir.

Kemalist ırkçılar, Erbakan’ın ağzındaki “milli“ kelimesine bakarak, “kendisi dinci değil, milliyetçi“ diye seviniyorlardı. Doğru. “Müslüman biraderler“ nasyonalist (ırkçı) ama Arap ırkçısı, başka bir deyişle Arap nasyonalistidir.

Şöyle ki: Müslüman Kardeşler (İhvan) teşkilatı, Mısır’da, 1928’de “Batı düşmanlığı“ temelinde kuruldu. Lideri bir ilkokul öğretmeni Hasan El Benna, ama perde gerisindeki “akıldanesi“, yani ideoloğu bir öğretim üyesi olan, daha sonra Nasır’a suikastten idam edilecek Seyyid Kutub’du. Kutub, bıyığını taklit edecek kadar, Hitler hayranı bir Arap ırkçısıydı. Yer yüzündeki tüm Arapların tek devlet çatısı ve bayrak altında tek millet, ülkelerinin de tek vatan olmasını hayal ediyordu.

Recep Erdoğan’ın “tek“lik üzere “andı“ ondan kalma, “tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak“ üzere, “rabia“ (dörtlü)’dır. Yani İhvan’ın yemini... Recep Erdoğan, Erbakan’ın arazisinde kendi gecekondusunun çatısını çatarken, “milli görüş gömleğini çıkardık“ demişti. Bu “İhvan’dan koptuk“ demekti. Nitekim bu dönemde, kimi Türk aydınının desteğini alacak kadar demokratı. Dersim soykırımı nedeniyle özür dileyecek, Kürt sorununun çözümü için, masalar kuracak kadar “insan“ ve “insani“ydı.

Ama her rolun, oyunun bir sonu vardı. Recep Efendi, 2010 yılından itibaren, özüne dönmeye başladı. Giderek, kapkara peçeli bir İhvan militanına dönüştü.

Suriye lideri Esad, Erdoğan nezdinde “kardeşim“ iken, 2012 yılında neden düşmana evrildiğini, “çünkü, İhvanı iktidara ortak etmemi istiyordu, kabul etmedim“ diyerek açıklıyordu.

İçerde, Kürtlerin katili, zindan bekçileriydi, artık. Erdoğan ve adamları, günde bir kaç kere, İber yarım adasının eski Faşistleri (Falanjistler) gibi öldürmeye tapınmayla, “yaşasın ölüm“ dercesine “öldürdük“ diyorlardı. Bu satırları yazarken, Savunma Bakanı Hulusi Akar IŞİD’çiyi subay yapacaklar iddiasını soranlara cevap yerine, her ne alaka demeyin, “231 terörist öldürdük“ diyordu. (Kürt öldürme alışkanlığı ve bununla övünmenin manyaklık halidir, bu.)

Ortadoğu’da törensellikle insan başı kesen, kadınları talan malı, ganimet ilan eden IŞİD, Recep Erdoğan’ın dilinde, “ılımlı muhalifleri“ idi. Muhaliflere TIR’larla bomba, silah sevk ediyor, TC’yi ikmal üssü olarak kullandırıyordu.

Artık, her yer Faşizmdi. Kürtlerin yok edilmesi, Türklerin var olması için İhvan farzıydı. Recep, Kürtlerin gözleri içine bakarak, “tek millet, tek bayrak...“ naraları atıyor, meydanlarda, “tek terörist kalmayana kadar“ diye ahtediyordu. Sonra, yer yüzündeki tüm Kürtleri, (Çünkü onlar, saf kan Arap devletine engeldi) hatta emrinde “gurka“ olanları da “terörist“ ilan edip yurtlarını işgal ediyor, IŞİD’i yedeğine alıp Rojava’ya dalıyordu.

Bu, onun kendince vardığı “emperyalist“ aşamaydı. Oysa Kürt öldürmek, sadece insanı katil ediyordu. Emperyalist değil. Nitekin çetecilikten öteye gidemedi, emperyalist de olmadı.

Kürtlerden sonra sıra, “Küfar“ (Batı) ellerindeydi. Ancak, doğrudan savaş açmaya gücü yetmediği için, 2017 yılında, “propaganda ile istilası“ üzere, Avrupa kapılarına dayanıyordu. Fakat Avrupa, Şilili Faşist Pinocthe’ye bile yapmadığını yaparak, onu aşağıladılar. Ülkelere girişini yasakladılar. Hava sahası da kapattılar. Recep Tayyip’in kişiliğinde, TC‘yi aşağılamaktı, bu.

Ve Recep, bundan sonra “ayağı yanmış şey“ gibi “Naziler“ diye bağırmaya başlıyordu. (Nazi dediklerinden biri de, bugünkü koruyucusu Angela Merkel’dir)

Öte yandan Recep emperyalist ama, İhvan tarzı, işgal yoluyla emperyalizm 1990’lar öncesinde kalmıştı. Çağımızda, emperyalizmi artık başka yerdeydi. Silahsızdı. İhvan’ın diliyle fetihçi değildi. İhvan gibi Kürt malı, mülkünü talan etmiyor, esir pazarı kurmuyor, kafa kesmiyordu. İhvancının haberi yok ama, emperyalizm artık güler yüzlüydü. Ve Recep, çağ öncesinden gelen çağrıya uyarak, Libya’ya, işgalci güç olarak kiralık IŞİD‘çiler ihraç ediyordu.

Oysa, onun bilmediği bir başka gerçek vardı: Emperyalist olmak için güç gerekliydi. Para dilenerek, başkasından silah alarak emperyalist olunmuyordu. Olursa bunlar gibi, “Libya’dan çık“ denilince, “aman abi kızma, ver elini öpim“ diye yaltaklanıyorlardı.

BM, Amerikan kurumları ve AB, bunların Rojava’daki hırsızlıklarını, gasp ve cinayetlerini rapor ederek, yüzlerine karşı dolaylı bir dille, katil, hırsız diyor ve ekliyorlardı: “Oradan çekil!..“

Aynı ses, Libya’ya ihraç edilen haydutlar için de tekrarlıyordu.

Fransız kaynaklar dün, ihraç malı kaynakların geri çekilmeye başladığını haber veriyordu. Karabağ’dan, daha önce çekmişlerdi.

Kendi halkını da soyan diktatörlük, koftu. İçerde çöküyor. Hitler çöküşünü görmemek için başına sıkmıştı. Saddam kuyuya saklanmıştı. Bu ne yapacak veya sonu ne olacak bilemiyorum.

Ama hırsızlar imparatorluğu çöküyor. 128 milyar Doların akibeti ise meçhul. Çalındıysa kim çaldı, o da belli değil...

Kendini Emperyal güç, fatih sanan çeteciler Libya’dan, Osmanlı ordularının bir zamanlar Arabistan’dan kovulması misali, süklüm püklüm ricat ediyor. Sıra, Rojava’nın kurtuluşunda...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.