Korsan İbo ile 46 yılın anıları
Dosya Haberleri —

14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu şehitleri
Kürt Özgürlük Hareketi’nin çekirdek kadrosuyla tanışan ve onlarla birlikte çalışma yürüten İbrahim Kasakoğlu, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu şehitlerini anlattı...
- Kemal Pir, Bolşevik Parti tarihini okumamı istedi. Bir hafta süre vermişti. Arkadaşlar Kemal Pir arkadaşın beni aradığını söyleyince yanına gittim. Kitabı okuyup okumadığımı sordu. Okumadığımı söyleyince ‘bir devrimci söz verdi mi, verdiği sözü tutar’ dedi.
- Faşistlerin saldırısı sonucu Fevzi Aslansoy şehit edilmişti. Bu arkadaşın cenazesi Suruç’a gidecekti. Her geçtiğimiz güzergahta Kürdistan Devrimcileri'ni alıyorduk. Suruç’ta inanılmaz bir kalabalık vardı. İşte o zaman Kürdistan’ın sömürge olduğuna en çıplak haliyle orada tanık oldum.
- Suruç’tan çıkmak istedik. Kamyonun plakasından ötürü hepimizi karakola götürdüler. Kaba işkence gördük. Kulağımızı duvara verdiğimizde sadece sopa sesi geliyordu. Hayri arkadaşa işkence yapıyorlardı. O kadar işkenceye rağmen Hayri’nin ‘ax’ dediğini bile duymadık.
DENİZ BABİR
Büyük bedeller ve onbinlerce şehit veren Kürt Özgürlük Hareketi uzun bir mücadele geçmişi ile kolay oluşturulamayacak bir gelenek yarattı. Bir avuç insanın bir araya gelerek oluşturduğu grup zamanla Apocular olarak tarihe geçecekti. Kürdistan Devrimini kendilerine yol eyleyen kendilerine çoğu yerde talebe de denenler, Türkiye ve Kürdistan metropollerinde aydın-öğrenci bir grup olarak bu mücadeleye girişti. 1972 yılından itibaren ortaya çıkan bu yapının her bir ferdi, her gittikleri kente örgütlenme yapıp Kürdistan devrimine bir adım daha yaklaşır. Kürdistan Devrimcileri olarak adlandıran bu grubun ilk komün yeri Antep olur. Haki Karer öncülüğünde bir ilki gerçekleştirerek halk arasında Apocular olarak tanınmaya başlarlar. Böylelikle devrime giden yolun ilk temel taşları da böylelikle döşenmeye başlandı.
İlk çekirdek kadro
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’da dahil o sürecin öncü kadroları Haki Karer’den Kemal Pir'e, Hayri Durmuş'tan, Cemil Bayık’a kadar birçok öncüyü yakından tanıyan ve onlarla çalışma yürütme fırsatı bulan İbrahim Kasakoğlu (Korsan İbo), 1976 yılında Apocu grup çalışmalarında yerini alır. Şimdi 66 yaşında olan ve Pazarcıklı olan Kasakoğlu, 1981 yılında tutuklanır ve 15 yıl cezaevinde kalır. 1996’da tahliye olan Kasakoğlu, 2001 yılına kadar Halkın Demokrasi Partisi’nde (HADEP) görev yapar. 2001 yılında Avrupa’ya, sürgüne çıkmak zorunda kalan Kasakoğlu, şimdilerde Heyva Sor a Kurdistan yardım örgütünde hizmet etmeye devam ediyor. Kasakoğlu'dan, ilk çekirdek yapılanmanın hangi şartlar altında örgütlendiğinin kısa bir kesitini dinlendik.
Kemal Pir ile mücadeleyi tanıdı
Kemal Pir aracılığıyla Apocuları 1976 yılında tanımaya başladığını söyleyen Kasakoğlu, “O zamanlar Antep’te liseye gidiyordum. Kürdistan devrimcileri de bu süreçte yeni yeni Antep’e gelmeye başlamıştı. Kemal arkadaş o süreçte Antep’teydi. Bir gün Tevfik adında bir arkadaş evimize gidip beni soruyor. Annem okulda olduğumu söylüyor. Bunun üzerine arkadaş ‘döndüğünde bizim eve gelsin’ diyor. O zamanlar Halkın Kurtuluşu'ndaydım. THKO’da İlhan vardı. O, Kemal Pir diye birinin geldiğini ve ulusal sorun üzerinden ayrı bir örgütlemeden bahsettiğini söyledi. Bize de bunu kabul etmemizi belirtti. Daha sonra Tevfik’in evine gittim. Tevfik bana bir şey söylemeden beni başka bir eve götürdü. İçeri girdiğimizde Kemal Pir’i ellinde Diyalektik Materyalizm kitabı ile gördüm. Odada çok kişi vardı; Kemal heval onlara bir şeyler anlatıyordu” diyerek Kemal Pir ile ilk karşılaşmalarını anlatıyor.
‘Bundan sonra bizimlesin’
İçeri girdiklerinde Kemal Pir’in kendilerine oturmalarını işaret ettiğini söyleyen Kasakoğlu, devamını şöyle dile getiriyor: “Eğitim bitince herkes çıktı. Bende çıkacaktım ancak Kemal Pir, benim kalmamı istedi. Bana hangi örgütten olduğumu sorunca THKO’lu olduğumu söyledim. Kemal arkadaş ‘bizde THKO’luyuz’ dedi. Sonra ulusal sorun üzerinde görüşümün ne olduğunu sordu. Bende birlikte örgütlenmeyi savunduğumu söyledim. ‘Ben birlikte örgütlenmeyi savunmuyorum’ dedi. ‘Sen, kimlik olarak Kürt müsün’ sorusuna evet yanıtını verdim. Sonra ‘sen ulusların kendi kaderini tayin hakkını niye okumuyorsun, savunmuyorsun’ dedi. Karşımdaki kişi çok bilgiliydi onunla baş etmem mümkün değildi. Daha sonra benden Bolşevik Parti tarihini okumamı istedi. Kitabı hangi evden alacağımı da söyledi. Kitabı almaya gittiğim evde hasta yatan biri vardı. Sonra o kişinin Ali Haydar Kaytan olduğunu öğrendim. Kemal Pir, kitabı okumam için bir hafta süre vermişti. Fakat ben o hafta kitabı okumadım. Arkadaşlar Kemal Pir arkadaşın beni aradığını söyleyince yanına gittim. Kitabı okuyup okumadığımı sordu. Okumadığımı söyleyince ‘bir devrimci söz verdimi verdiği sözü tutar’ dedi. Bu konuşma benim için çok değerliydi. Sonra bir hafta içerisinde kitabı okuyup Kemal hevalin yanına gittim ve kendisine kitapta ne anladığımı anlattım. Kemal heval, ‘bundan sonra bizimle hareket edeceksin’ dedi.”
Kürdistan sömürgedir diyenler
Ankara’da Halkın Kurtuluş üyesi olan Fevzi Aslansoy’un 2 ay önce THKO’da ayrılarak kendileriyle birlikte hareket ettiğini anlatan Kasakoğlu, “Faşistlerin saldırısı sonucu şehit edilmişti. Bu arkadaşın cenazesi Suruç’a gidecekti. Ankara’da arkadaşlar bir otobüs tutuyorlar ve Antep üzeri Suruç’a gidecekti. Kemal heval bizimde gitmemiz gerektiğini söyledi. Otobüs Antep Devlet Hastanesi'nin hemen yanında hareket etti. Her geçtiğimiz güzergahta Kürdistan Devrimcileri'ni alıyorduk. Nizip’e kadar böyle devam etti. Bu sırada otobüste Halkın Kurtuluşu’ndan birileri, Kemal arkadaşa saygısızlık yaptı ve ‘biz Ankara’da görüşürüz’ gibi sözler söyledi. Biz buna karşı çıkacaktık ki Kemal arkadaş bırakmadı. Suruç’a vardığımızda Kemal heval, Önderlik, Cemil Bayık ve Kesire Yıldırım vardı. Suruç’ta inanılmaz bir kalabalık vardı. Ben o kalabalığı gördüğümde çok duygulanmıştım. 4 yıl THKO’da kalmıştım ama böylesi bir kitleyi bir arada görmemiştim. İşte o zaman Kürdistan sömürgedir diyenlerin ne olduğuna en çıplak haliyle orada tanık oldum” diye belirtiyor.
Kasakoğlu, “Bu sırada Hayri abi bildiri dağıtırken orada yakalanmıştı. Bu esnada çok yoğun bir polis takviyesi yaşanıyordu ve adeta Kürdistan Devrimcileri'ni yakalama seferi başlatmışlardı. Biz de bir yere gidelim yemek yiyelim dedik. Cemil ve Kemal heval ile birlikte oradan ayrıldık. Bu sırada polisler Kemal arkadaşı içimizden çekerek aldılar. Cemil heval kendisini polislerden kurtardı. Biz de diğer devrimci örgütlerle beraber bir kamyona bindik ve Suruç’tan çıkmak istedik. Kamyonun plakasından ötürü hepimizi karakola götürdüler” diyor.
Hayri, o kadar işkenceye bir ‘ax’ demedi
Karakolda çok işkence gördüklerini anlatan Kasakoğlu, “Bu esnada Kemal arkadaş yanımıza gelerek bize moral veriyordu. Kaba işkence gördük. Ben birden uykuya daldım. Bu esnada Kemal heval beni dürterek, ‘kalk kalk’ dedi. Ben gözlerimi açtığımda ‘ne oldu’ dedim. O da, ‘kulağını duvara ver bir ses geliyor’ dedi. Kulağımızı duvara verdiğimizde sadece sopa sesi geliyordu. Gün boyu Hayri hevale işkence ediyorlardı. Hayri hevale, ‘bu bavul dolu bildiriyi, senin elinde yakaladık ve senindir, nerden aldın’ diyorlardı. Hayri heval ise tek kelimeyle ‘yok’ diyordu. O kadar işkenceye rağmen Hayri hevalın ‘ax’ dediğini bile duymadık. Ben Kemal abiye dedim abi sen kapıya vurma ben vuracağım protesto edeceğim. Kemal abi ‘yok olmaz, beraber kapılara vuracağız’ dedi. Olayı birlikte protesto ettik” diye işkence karşı direnişlerini anlatıyor.
Hayri’nin direnişi moral oldu
Gözaltında Önderliğin fotoğrafının kendilerine gösterildiğini ve kim olduğunu sorduklarını dile getiren Kasakoğlu, “Bir gün gözaltında kaldıktan sonra ertesi gün Diyarbakır’a götürmek için bir araya getirildik. Bu sırada polis bazılarına sigara ikram diyordu. Tabi diğer sol kesimden olan kişiler polisin sigarasını almayı kabul etti ve içtiler. Sıra Hayri abiye geldiğinde polisin uzattığı sigarayı elinin tersiyle itti. Aynısını Kemal abi yapınca bizlerde aynı tavrı sergiledik. Hatta Mustafa Gezgör arkadaş da vardı oda aynı tavrı sergiledi. Ben Mustafa Gezgör arkadaşı da burada tanıdım. Polis Hayri abinin bu tavrından sonra iki adım geri giderek parmağıyla Hayri abiyi gösterip, ‘Deniz Gezmiş’in ta kendisi buradadır’ dedi. Hayri abinin gece boyunca gösterdiği direniş bizler açısından adeta büyük bir moral kaynağı olmuştu. Hiç birimiz kendi gerçek kimliğimizi gözaltında bildirmedik. Hayri abinin o dönem Suruç karakolunda gördüğü işkenceler dönemin TKP’nin ‘Politika’ adlı dergilerinde yayınlanmış ve Ankara okul kampüslerinde asılmıştı. Herkes Hayri abinin oradaki polise karşı gösterdiği direnişi anlatıyordu. Bizler bir günlük gözaltı sürecinden sonra Diyarbakır Cezaevi'ne götürüldük” diyor.
Hayri çok şey öğretti
Hayri Durmuş’u tanıdıktan sonra onun yanına gitmek istediğini ifade eden Kasakoğlu, “Hayri abinin yanında kaldım, çok şey öğrendim. Oturup saatlerce sana derinlemesine mücadelenin gereklerini anlatabiliyordu. Çok sakin ve sesiz biriydi. Ama düşünsel anlamda birikimli ve dolu biriydi. Sanırım 3 ay kadar bir süre kaldık diye hatırlıyorum ve sonra tahliye olduk” diye belirtiyor.
Antep’ten Dersim’e yolculuk
Tahliyeden sonra Antep’te okuduğu Atatürk Lisesi'ne gittiğinde okul müdürü tarafından okuldan atıldığını öğrendiğini sözlerine ekleyen Kasakoğlu, “Antep’ten atılınca bu sefer Dersim’e gittik. Orada yeni bir kayıt yaptım ve çalışmalara başladık. Dersim’e gittiğimde orada Aydın Gül arkadaş Metin Beser adındaki THKO’cu tarafından vurulmuştu. Fakat THKO vurduğuna sahip çıkmıyordu. Biz Metin Beser’i vuracaktık. Fakat mahkemeye 30-40 asker eşliğinde getiriyordular. Mahkemedeki ifadesinde ‘olayın kız meselesinden ötürü geliştiğini’ söylemiş. Ama yalan söylediğini herkes biliyordu ve bilerek arkadaşı vurmuşlar. Kürdistan Devrimcileri'nin yaptığı örgütlemeyi engellemek istiyorlardı” diye ifade ediyor.
Delil Doğan ile birlikte kurtulmayı başardılar
Dersim gençlik çalışmalarından sorumlu olduğunu ifade eden Kasakoğlu, “Bir gün THKO’cular Dersim’de kadın arkadaşlarımızı içeri almış ve dövüyorlar diye haber geldi. Ben de bir silah buldum. Bir mermi atıyorsun sonra tekrar dolduruyorsun öyle ateş ediyorsun. Kullanılması bir hayli zor bir silahtı. O silahla gittim. Bir el ateş ettikten sonra arkadaşları bıraktılar. Bir gün yine benzer bir olay oldu ve Delil Doğan bana ‘ya sen gittiğin yerlerde kavga etmesen olmuyor mu’ diyerek kızmıştı. Ben de heval Delil’e ‘onlar saldırıyor, mecbur biz de kendimizi koruyoruz’ dedim. Gene THKO’cularla taşlarla uzun uzadıya bir kavgamız oldu. Olaya polis de müdahil olunca bu THKO’cular kaçtılar ben ve Delil heval polislerin arasında kaldık. Bu esnada Delil heval bana ‘yere eğil’ dedi. Yere eğilmemizle beraber yerdeki taşlarla polis araçlarını xış ettik ve böylece kurtulabildik. Ancak nereye girdiğimizi öğrenmişlerdi. Sonra o evlere baskın yaptılar ve 5 arkadaş alındık. Fakat Delil yakalanmadı” diyor.
Karakolda herkesi bıraktıklarını ve kendisini tutuklarını dile getiren Kasakoğlu, karakoldan kaçmaya çalışırken yeniden yakalandığını ve işkence gördüğünü söylüyor. Kasakoğlu, "Akşama doğru savcılığa çıkarıldım. Tesadüfen savcı Maraşlı çıktı. Savcıya 6 kişi alındığımızı 5’inin bırakıldığını söyledim. Savcı neden diğerlerinin bırakıldığını benim bırakılmadığımı sordu. Maraşlı olduğum için bırakılmadığımı söyledim. Bunun üzerine ben de serbest bırakıldım” diye belirtiyor.
Gereken misilleme yapıldı
O dönemde Özgürlük Yolu’nun Öcalan’a dönük çok çirkin saldırılarının olduğunu ifade eden Kasakoğlu, ‘’Kürdistan Devrimcileri'nin örgütlemesi geliştikçe saldırılar birçok yerden gelişiyordu. Bunlardan bir kişi Dersim’de sol çevrelerin derneğine giderek bizi Hamili Yıldırım hevale şikayet ediyor. Hamili heval birinci derecede genel çalışmalarda sorumluydu. Bana kızdı. Ben de meseleyi anlatınca Hamili heval de ‘çok iyi yapmışsınız’ dedi. Daha sonra Önderlik Dersim’e geldi. Ben Dersim’de çok göze battığım için Önderliğin oturduğu çay bahçesine gitmedim. Fakat dağ evlerinin olduğu kısımlarda bir evde toplantı düzenlendi. Ben oraya gittim. Toplantı oldu ve Önderlik sorunları açtı, konuştu. Bana da düşüncemi sordu, bende söyledim” diyor.
Ben Kürdistanlıyım
Konuşmalar bitince Öcalan’ın kendisine “Sen kal İbrahim” dediğini ve daha önce aldığı eleştiri nedeniyle korktuğunu anlatan Kasakoğlu, konuşmasına şöyle sürdürüyor: “Kendi kendime kesin ben gene Önderliğe karşı bir pot kırdım ve beni eleştirecek diyordum. Ayaktayım ve o kadar terlemişim ki anlatamam. Yüzümdeki terin damla damla yere düştüğünü görünce ‘otur yanıma, rahat ol’ dedi. Önderlik, ‘İbrahim arkadaşlar Siverek’e bir arkadaş gönder dediler. Ben düşündüm seni göndereyim’ dedim. Tamam dedim. Ben oradan ayrıldıktan sonra Çetin Güngör Önderliğe ‘sen bunu bize ver. Biz Hakkari tarafına götürelim’ diyor. Ben çarşıya geldiğimde Çetin Güngör beni arayıp buldu. Beni Hakkari tarafına götüreceğini söyledi. Ben de kabul etmedim. O gün Diyarbakır’a oradan da Siverek’e geçtim. Okula giderek kaydımı yapmak istedim ama Pazarcıklı olduğum için kaydımı yapmadılar. Ben de dayanamadım ve onlara ben Pazarcıklı değilim Kürdistanlıyım. Sizlerde sömürge eğitimini destekleyen kişilersiniz dedim. O zaman Mehmet Karasungur arkadaş oradaydı ve hastaydı. ‘Beni görmeden gitmesin’ demiş. Sonra Yılmaz Uzun arkadaş vardı. O geldi beni Karasungur arkadaşın yanına götürdü. Karasungur arkadaşın üzerinde bir ceket ve şalvar vardı. Kapıya gelir gelmez bana sarıldı. Kendisine durumu anlattım. O da güldü. Oradan da Elazığ’a doğru yola çıktım.”
Okulu boykot
Bingöl’de Apocu çalışma ruhuyla okulu boykot ettiklerini söyleyen Kasakoğlu, “Karasungur arkadaş bir gün beni çağırdı ve ‘sen hemen gelir gelmez okulu boykota kaldırdın, seni hemen ihbar ederler, dikkatli ol’ dedi. Orada Mehmet Karasungur, Zeki Parmaksız, Abdullah Ekinci, Anarşist Rızo vardı. Burada da çok ciddi çalışmalarımız oldu” diye vurguluyor.
Apocular yıktırmadı
Daha sonra Kars bölgesine geçtiğini ve orada da Baki Karer’in olduğunu dile getiren Kasakoğlu, “Kars bölge örgütlemesinde başta Akif Yılmaz heval olmak üzere İdris Ökmen, Şahin Kılavuz, Azeri Abas ve Pazarcık’ta (Dağpınar) öğretmenlik yapan Hüseyin Makal yer alıyordu. Burada da genelde afiş çalışmalarımız yoğunluktaydı. Gecekondular üzerinde baskılar yoğundu. Sürekli yıkma tehlikesi ile yüz yüze bırakılmıştı. Gecekondularda oturanlar çaresiz ve kimsesizlerdi. O süreçte Kars’ta çok güzel bir gecekondu eylemimiz oldu. Belediye gecekonduları yıkmaya geldi. Fakat biz 5-6 arkadaş buna karşı koyduk ve izin vermedik, direndik. Daha sonra belediye başkanı ve beraberindeki kişiler geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu direnişimiz bir efsane gibi dilden dile ‘Apocular buraları yıktırmadı’ diye yayıldı” diye anlatıyor.
Söz ve pratik bir olmalı
“Faşistlerin kaldığı mahalleleri püskürttük. Onlarda Erzurum gibi yerlere sığındılar” diyen Kasakoğlu, son olarak şunları söylüyor: “Artık o semtler bizim elimizdeydi. Fakat baskından bir gün sonra Baki Karer, Şahin Dönmez ve Ali Çetiner oraya gelmişler ve bir toplantı yapmışlar. Bizim haberimiz yok. Birçok dinamitin patladığını duyunca kimin yaptığını soruyorlar. Bazıları ‘Korsan Memo yapmış’ diyor. Ertesi sabah hemen bana geldiler. Ali Çetiner beni görür görmez ‘sen ne yapmaya çalışıyorsun. Orada toplantı yaptığımızı bilmiyor musun’ diye kızdı. Ben de madem toplantı yapıyorsunuz neden bize söylemiyorsunuz dedim. Sonra Ali Çetiner’e ‘biz akşamdan faşistleri Erzurum’a sürdük sen kalkıp toplantımız tehlikeye giriyor diyorsun’ dedim. Kemal Pir heval bunu duyuyor ve bana ‘sen merkezdeki arkadaşları neden ciddiye almıyorsun’ dedi. Cuma, Fuat, Karasu, Abbas heval olsun kesinlikle saygısızlık etmiyordum. Ama Şahin Dönmez’i sevmiyordum. Hep konuşurdu ama eyleme gelince oralı olmuyordu. Bundan dolayı da hiç sevmiyordum. Ali Çetiner de öyleydi. Baki Karer de her ikisinden çok farklı değildi.”







