Küllerinden doğan halk

Forum Haberleri —

PKK/foto:AFP

PKK/foto:AFP

  • PKK’nin Kürt kültürüne, edebiyatına ve ulusal bilincine katkısı, bir örgütün ötesinde, bir halkın yeniden doğuş destanıdır. Bu katkı, salt siyasi değil; çok katmanlı, çok dilli, çok sesli bir varoluş biçimidir.

MEM ARYAN

Tarih, yalnızca iktidarların yazdığı bir metin değildir; aynı zamanda halkların sessiz çığlıklarının, bastırılmış kimliklerin ve yasaklı dillerin gölgesinde oluşan görünmeyen bir metin daha vardır. Kürt halkı, yüzyıllarca bu görünmeyen metnin yazarı oldu. Yasaklanan diliyle, inkâr edilen kimliğiyle, parçalanmış coğrafyasıyla… Ancak bir gün, tarihin unuttuklarına kendi adını kazımaya karar verdi. İşte o gün, Kürdistan İşçi Partisi (PKK), sadece silahlı bir örgüt olarak değil, bir halkın yeniden doğuş projesi olarak sahneye çıktı.

PKK’nin 1978’de kuruluşuyla birlikte Kürt toplumu için başlayan süreç, yalnızca politik bir başkaldırı değil; aynı zamanda köklü bir kültürel ve edebi uyanışın da habercisiydi. Çünkü PKK’nin ideolojisi, sadece sınıf çelişkilerine değil, Kürt halkının tarihsel travmalarına, kimlik kaybına ve kültürel asimilasyona karşı da bir hesaplaşmaydı. Kürt kimliği, ilk defa bu kadar örgütlü, bu kadar iddialı ve bu kadar çok katmanlı biçimde sahiplenildi.

Bir halkı yok etmenin en etkili yolu, onun dilini susturmaktır. PKK, bu susturulmuşluğa karşı dili bir direniş aracına dönüştürdü. Türkçe’nin resmi tekeli karşısında, Kürtçe’nin hem Kurmancî hem de Sorani lehçelerinde eğitim, edebiyat ve örgütlenme dili olarak kullanılması, Kürtçeyi günlük yaşamın ötesine taşıdı. Özellikle PKK’nin yayın organları olan Serxwebûn, Berxwedan gibi dergilerde Kürtçe makaleler, şiirler ve analizler yer aldı. Bu, modern Kürt yazılı dilinin gelişiminde büyük bir rol oynadı.

PKK ile birlikte Kürt edebiyatı da yön değiştirdi. Sürgün, yıkım, yas ve direniş ekseninde şekillenen “direniş edebiyatı”, kolektif acının sanata dönüşmesiydi. Bu edebiyatın dili sade ama yüreği ağırdı. Dağlarda yazılan şiirler, mektuplar, eğitim notları… Her biri, birer edebi belge olarak Kürt hafızasında yerini aldı.

Gerilla anıları, Kürtlerin tarihsel belleğini kurgusal zeminde yeniden inşa eden bir ağıt gibidir. Her bir anı, bir halkın hayatta kalma direncini yansıtır.

PKK’ye yakın isimlerin kaleme aldığı metinler, klasik Kürt edebiyatının mistik ve folklorik geleneğiyle modern devrimci bilinci birleştirdi. Bu da Kürt edebiyatına yepyeni bir damar kazandırdı. Romantik, destansı ama politik…

Kürt kültüründe sözlü gelenek hayati bir rol oynar. Dengbêjlik geleneği, tarih boyunca savaşların, aşkların, acıların ve göçlerin anlatıcısı olmuştur. PKK, bu geleneksel formu da yeniden dirilterek, modern direnişin sesine dönüştürdü. Birçok PKK’li, dağlarda söylediği stranlarla hem yoldaşlarını motive etti hem de halkına mesaj gönderdi. Egîd’in türküsü, Berîtan’ın ağıtı, Çiyager’in kilamı… Her biri, modern bir dengbêjlik biçimi olarak halk arasında dolaşmaya başladı…

PKK’nin belki de en devrimci katkısı, Kürt kadınının hem sosyal hem kültürel alandaki yeniden doğuşudur. Kadın, artık sadece ağıt yakan değil; ağıtı yazan, isyanı başlatan ve edebiyatın öznesi olan bir figür haline geldi. Sakine Cansız’ın anıları, sadece bireysel bir yaşam öyküsü değil; bir halkın kadın hafızasının kolektif uyanışıdır. Onun kaleminde hem yoksulluk hem devrim, hem kadın kimliği, hem savaş vardır.

PKK, kadını “namus”un sembolü olmaktan çıkarıp, direnişin ve kültürel yeniden inşanın asli unsuru haline getirdi. Bu aynı zamanda edebiyatın eril diline de bir başkaldırıydı.

PKK’nin öncülüğünde gelişen ulusal bilinç, sadece siyasi bir talep değil; aynı zamanda dilde, sanatta, yaşam tarzında, hatta folklorda bile bir kendini tanıma ve sahiplenme süreciydi. Kürt çocukları ilk defa dağların adını, nehirlerin şarkısını, halklarının tarihini öğrenmeye başladılar. “Kürdistan” kavramı, romantik bir düş değil; yaşanabilir bir ütopya halini aldı.

Her “şehîd” adı bir çocukta yaşatıldı. Her yazılan şiir, her okunan stran, her yürütülen gösteri, bu bilincin bir parçasıydı. Ve böylece, PKK, sadece bir örgüt değil; bir ulusun bilinç haritasını çizen tarihsel bir aktör haline geldi.

PKK’nin Kürt kültürüne, edebiyatına ve ulusal bilincine katkısı, bir örgütün ötesinde, bir halkın yeniden doğuş destanıdır. Bu katkı, salt siyasi değil; çok katmanlı, çok dilli, çok sesli bir varoluş biçimidir. Ve belki de bu yüzden, her kelime, her nota, her direniş anı; Kürtlerin yüzyıllardır beklediği “kendi sesi”nin yankısıdır.

Çünkü bazı halklar silahla değil; kelimeyle, ezgiyle, hafızayla ayakta kalır.

Ve Kürtler, o kelimeleri dağlara yazdı…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.