Kuran’ın ruhuna ihanet edenlerin Kuran fedailiği

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Hey! Etrafa bakın bir; hırsızlar, katiller, soyguncular, fakir fukarayı soyanlar aynı zamanda görünüş olarak en büyük Kuran dostları. Biri orada Kuran yaktı diye, İsveç’e savaş ilan etme naraları atıyorlar. Kuran kursuna giden çocukların ırzına geçiyor, din adamı yoksulların vergisiyle lükse batıyor, altına dünya kadar pahalı araba alıyor, cami fuhuş yapıyor.

Rasmus Paludan adındaki bir İskandinav politikacının, İsveç’in başkenti Stokholm’de, İslamın kutsal kitabı Kuran’ı yakması dünyada yankı buldu. En az, Alman Nazileri’nin  ”kitap yakma sefaleti” kadar tepki çekti.

Kuran’ın Müslümanların kutsalı olması ayrı mesele. Niteliği ne olursa olsun kitap yakma barbarlaşmadır. Cinayettir.

Dünya bir yana, Osmanlı hukukunda, insan beyninin yaratısı olan kitap denilen düşmanın nasıl “idam” edileceği (yakılacağı)  ve küllerinin ne yapılacağı konusunda  bir “talimname” bile vardı. Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan, Arnavutluk gibi Osmanlı’nın postundan çıkan Türk devleti de, bir süre suçlu kitaplar konusunda Osmanlı talimnamesini uyguladı. Daha sonra, ısısından yararlanılmak üzere, devlet görevlileri gözetiminde, kalorifer yakıtı olarak kullanılması kararlaştırıldı. 12 Eylül generalleri, “çok vatansever” oldukları için, suçlu kitapların ekonomiye katkı tertibinden kağıt fabrikalarına sevk edilip hamurlaştırılmasına karar verdi

Yayıncı Süleyman Ege’nin 23 bin adet kitabı, bu dönemin ilk infazına maruz kaldı. Günümüzdeki Türk- İslam faşizmi bu uygulamayı başarı ile yürütüyor.

Kitap yakmayı vatana hizmet sayan Türkler, İsveç olayı ile iktidarı, muhalefetiyle ayağa kalktı. Sırasıyla tepki köpürttüler. AKP sözcüsü, hiç kitap yakmamışların ağzıyla çok 'insani' konuştu ve “barbarlık” dedi. Eski zaptiye Meral Akşener, “şerefsizler” diye dümdüz gitti. 'Kürt' Kemal de onlardan geri durmadı. Yani, “medeniyet uğruna” Türk’ün göz yaşı sel oldu aktı.

Ve uzaktan onlara bakarken bendeniz, eski çağların kölelerini hatırladı: Ölen efendileri ardından “bizi bırakıp nereye, berxudar” diye döneniyorlardı. Evin hizmetçisi, en sadık bağımlıydı. Sahibinin kaybı acısından, canına kıymaya kalkışıyordu. İsveç’teki Kuran vakasından sonra, Türklerin hali de bu manzaraları hatırlatıyordu. Türklerin ki de bu hesap.

Oysa IŞİD veya DAİŞ denilen İslami terör çeteleriyle ilişkileri,  Kuran’ın lafzı, temeline ve ruhuna aykırı, baştan başa İslama ihanetti. Dini söylemle, günahlar “hezek”i, kısacası cehennemi bataklıktı.

Şöyle özetleyeyim: IŞİD’le ortaklık kurdular. Kuran’ın lafzıyla “Allah u ekber” diye diye Suriye’yi, Irak’ı işgale çıktılar. Bebek, çocuk, ihtiyar demeden insan kırdılar. Yaktılar. Yıktılar. Çalıntı, talan, gasp mallarını, Kuran’daki deyimle “ganimet” diye Türk pazarlarına sürdüler.

Türk beslemesi IŞİD’liler masum ve mazlum insanları kesme ayinlerini düzenlendi. “Allah u ekber” demeyi ağızlarından eksik etmeyerek bebek yaştaki çocukların ırzına geçtiler. Kadın, hayata dair büyülü hayaller kuran genç kızların dünyalarını yakıp onurlarını kanatarak, tecavüz ettiler. Bunu yaparken, yer yer Kuran’ın ruhuna uygun olsun diye yarım saat süreli nikahlar kıydılar. Bir ayağı Türk’ün başkentinde olan köle kadın, çocuk pazarları kurdular.

Ve IŞİD’in Kuran’a ihanet ortağı Türk egemenler, İsveç’teki saygısızlığın en öfkelileriydi!..

Aynı Türkler, yüz yıldan beri, farklı bir ırktan ve farklı bir dil konuşuyor, değişik bir yaşama biçimini sürdürüyor diye, çoğunluğu Müslüman da olan Kürt katlediyor. Oysa, Allahın kelamı kabul edilen Kuran’da, “insanları kabile kabile”dir. Dilleri, kültürleri, yaşama biçimleri farklı.

Ve Kuran’a göre, Allah’a karşı sürekli suç halinde, Kürt dili yasak. Kürtçe konuşanlar kurşunlanıyor, linç ediliyorlar. Mahpussa cezasına ek ceza biçiliyor, hastaysa diyaliz makinesi bağı sökülüp sokağa atılıyor. Ekmeğini kazanma imkanı verilmiyor. Ve bunlar sıkılıp utanmadan çıkıp “Ah, İsveç’te Kuran’ımı yaktılar” diye diye göz yaşı döküyorlar.

Bu sahtekarlığı da geçelim. Kuran’a ilk ihanet, doğduğu topraklarda başladı.Kuran ilkin orada güç olma, iktidarı ele geçirme entrikalarına kurban edildi.   

 “Allah ve onun fısıltısı Kuran yolunun en sadık kulu benim” deme adına kan döktüler. iİk dört Halife’nin üçünü iktidar yolunda katlettiler.

Halife olmak isteyen Muaviye, bir başka entrikayla rakibi Ali’nin ordusunu hareketsiz kılmak için, kılıçların ucuna Kuran sayfalarını takarak karşısına çıktı.  Bu yakmadan daha korkunçtu.

Kaldı ki yazılı gelmedi. “Vahy” yoluyla geldi. Vahiy, “kalbe doğma” veya rüyada görmedir. Kuran, Muhammed’den sonra ilk Halife Ebubekir tarafından yazıya dökülmeye çalışıldı. O da sonra yakıldı. Daha sonra yenisi yazıldı. Yani, İsveç’teki ilk yakılma değildir. Oysa en büyük ihanet de orada baş gösterdi.  

Hey! Etrafa bakın bir; hırsızlar, katiller, soyguncular, fakir fukarayı soyanlar aynı zamanda görünüş olarak en büyük Kuran dostları. Biri orada Kuran yaktı diye, İsveç’e savaş ilan etme naraları atıyorlar. Kuran kursuna giden çocukların ırzına geçiyor, din adamı yoksulların vergisiyle lükse batıyor, altına dünya kadar pahalı araba alıyor, cami fuhuş yapıyor.

Oysa, Kuran’a göre para karşılığında kıldırılan namaz namaz değil, haramdır. Bunlar İslam’ı  geçimin de ötesinde, soygun yolu yaptılar.

Ve Kürt, sözüm sana. Bu sahtekarlara bakma sen. Hiç bir dine, inanca, kısacası insana saygısı olmayan, Kuran’ı bile çıkarına araç, pepırık taşı, köprü yapandan uzak durmalısın sen. Senin bu ırkçılarla yolun, yönün zaten ayrı.  

Büyük bilge Şeyh Sait yıllar yıllar önce nasihatini söylemişti sana:

“Bizim bunlarla tek müştereğimiz (ortak noktamız) dindi. O da kalmadı...”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.