Kürtler ve CHP masalı

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türk ırkçılığını dışarıya taşıyan, “bölgedeki bütün Kürtlere savaş tezkeresi“ne onay verdi, CHP. Kılıçdaroğlu Rojavayı işgal seferine çıkan Türk ordusuna zafer dileğiyle el salladı.
  • Doğrudur. Türk devleti ırkçı, ırk esası üzerinde kuruludur. HDP ise insanlık suçu olan ırkçılığa karşı, insanlığın, adaletin avazıdır. Bu durumda, rejim bekçileri olan partilerden birinin iktidarına payanda, ayıplı ve suçluluğuna yama olmaz, olamaz. HDP bir ideal ve insanca hayallerin büyülü çatısıdır.

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “eğer iktidara gelirsek, Kürt sorununu çözeceğiz“ gibi bir laf etti. Ardından, “sorunun çözüm yeri de parlamentodur“ diye ekledi.

CHP Başkanının sözlerinde, somut bir durum yoktu. Ortada bir niyet vardı. İhtimal yani. Her şeyi “eğerli“ olan bir ihtimal söz konusuydu. CHP başkanı hayali, niyetini açıklamıştı. O kadar...

Eğer, maganda diktatörlüğü seçime gider, CHP bu seçimde, Cumhurbaşkanlığı ve parlamento çoğunluğunu ele geçirirse, Kürt sorunununu hal yoluna koyup yüz yıldır ana yurdunda esir muamelesi gören Kürt’ün hak ile özgürlüklerini iade edecek görüşmeleri başlatacaktı. “Eğer“ ama...

Gelgelelim, seçim yapılmış ve CHP muktedir olmuş gibi, Türk “yüksek seviyeli siyaseti“nin doruklarında,  bir fırına burgaçlandı. “Çakma Türk“ bu vesiyle bir kere daha, “en has Türk benim ulan“ naralarıyla ortalığı tozuttu. Televizyon ekranlarında, geceler boyu Kürtlere “yaşasın ölüm“  edalı tehditler savruldu. Kılıçdaroğlu’na verilip veriştirildi. En büyük Türk olan Recep Tayyip, Kürt ve Kürt sorunu var mı mugalatasını alevledi. Görüşmelerde, Kürtleri kimin temsil edeceği de, tartışmanın odağına oturtuldu.

Bu noktada, bir parantez açarsak, diktatörlüğün çok partili süreci boyunca, iktidara heveslenen tüm Türk siyasi partilerin oylarını yedeklemek için, “diktatörlüğün ırkçı, tekçi ilke ve inkılaplarına bağlılık yemini“ ile doğrudan ya da dolaylı yoldan giderek, sorunu çözme sözü verdiler.

Yüzü, gözü, ağzı Kürt kanı ile sıvalı Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisinin Demokrat partisi, o kadar “çözücü“ idi ki, Şehit Şeyh Said’in yakını Melik Fırat’ı, Ağrı başkaldırısının liderlerinden biri olan Halis Öztürk’ü bile mebus (milletvekili) yaptı.

Kürtler, CHP lideri Ecevit’in 1970’lerdeki “ne ezen, ne de ezilen demokratik Türkiye“ sloganından bile kendilerine pay çıkarıyorlardı. Süleyman Demirel de 1990’da, “Dersim bir daha  tekrarlanmayacak“ diye diye ortalıkta dolaşıyordu. CHP, ona karşı, diktatörlüğün tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Kürt temsilcileri, kendi kimlikleriyle parlamentoya taşıdı.

Bütün bunlar birer yaltaklanma, oy dilenme olarak Kürt’ün belleğindedir. Ama her defasında, vahşet ateşinin daha da gürleştiği de, Kürt’ün hafıza arşivindedir.

Parantezi kapatacak olursak, Kılıçdaroğlu CHP’si, Kürtlere kinle bakan ve onlara esir muamelesi yapan bu düzenin, kurucu muhafızıdır. Kılıçdaroğlu, CHP tarihinde kimsenin yapmadığını yaparak, ilk defa “Türk ırkçılığının en has temsilcisi benim“ göstersine çıktı ve eliyle “it, köpek“ başı işaretiyle ırkçılık eylemine katıldı.  Irkçı rejimin bütün icraatlarına destek sundu. Türk ırkçılığını dışarıya taşıyan, “bölgedeki bütün Kürtlere savaş tezkeresi“ne onay verdi, CHP. Kılıçdaroğlu Rojavayı işgal seferine çıkan Türk ordusuna zafer dileğiyle el salladı.

Oysa, o sırada topyekün savaş, yani ölüm çığırtkanlığına karşı, bir tutam insaniyete  ihtiyaç vardı. Geleceğe en büyük hizmet buydu. Azgınlaşıp sıram sıram kafa kesen, insanları diri diri yakan, Kürt kadınlarını esir pazarlarında satışa çıkaran IŞİD’le bütünleşmiş Türk Faşizminin, Cizre ile simgelenen büyük Kürt kırım ve yıkımına “hayır“ diyecek, hayır diyecek bir sese...  

Kürtlerin seçilmiş lideri Selahattin Demirtaş ve arkadaşları ile Belediye Başkanları hapishaneye sürüklenirken, insanlığın var olduğunu gösteren bir mum ışığına ihtiyaç vardı. Kürtler, sürek avının kurbanları gibi avlanırken, ırkçı saldırılara kurban giderken, vahşete “dur“ diyecek bir insani sese ihtiyaç vardı. Kürt şehirleri, kasaba ve köyleri muhasara altında. Yollarda kurulan barikatlar ve adım başı Kürdü aşağılayan, işkence uygulayan aramalara kör bakıyor, bütün kesimlerin toplamı ırkçı kamuoyu...

Ha, yaşanan gerçeklere rağmen CHP‘nin, başına odunla vurulmuş gibi aniden uyanıp çözümden söz etmesi, elbette ötelenemez. Kürt, ihtiyatı elden bırakmadan benzeri tüm ışıklara,  “ser serê mın, ser çavê mın“ (başım, gözüm üstüne) diye alkışlar. Bu ayrı mesele.

Yalnız Kürt sorunu, artık daha çetrefillidir. Türk İslam Faşizmi ırkçılığı, yeni büyük açmazlar yarattı. Sorunu bölgeselleştirdi.

O nedenle, HDP daha ihtiyatlı davranmak zorundadır. Ahmet Türk’ün deyimiyle, Kürt halkı ve halkın tüm kurum ve aktörleri, sorunun muhataplarıdır. İlişki kurma, diyaloğa girme veya müzakere söz konusu olduğunda, kendi temsilcilerini belirleyeceklerdir. Türk tarafı huzur içinde, kendi işine baksın. Kürtlerin, parlamento dahil temsilci diye bir sorunları yok.

Kürtler, bu konuda da eski durumda değildir. Müzakere kültürüne sahip sayısız aydın ve entelektüele sahiptir.  

Bu satırların yazıldığı sırada, HDP’nin yayımladığı deklerasyon, Kürtlerin hayal ve  ön görülerini kapsaması bakımından önemlidir.

HDP deklarasyonuyla, her türlü ve herkesin hak savunucusu ve özgürlükler avukatı olduğunu, ama Türk rejimini beslemek, ona payanda olup ayakta tutmak, yaşatmakla ilgili olmadığını açıklıyor.

Doğrudur. Türk devleti ırkçı, ırk esası üzerinde kuruludur. HDP ise insanlık suçu olan ırkçılığa karşı, insanlığın, adaletin avazıdır. Bu durumda, rejim bekçileri olan partilerden birinin iktidarına payanda, ayıplı ve suçluluğuna yama olmaz, olamaz. HDP bir ideal ve insanca hayallerin büyülü çatısıdır.

Ha, Kürt ve Kürdistan sorununun çözümü mu? Yukarda da dediğimiz gibi, tarihinde hiçbir soruna çözüm kapısı aralamamış, yalan, dolan ve entrikacılıkla oyalamaca oynayanların, her seçimde tekrarladığı Kürt masaldır.

Kürtler  sabırlı ve yüz yıl boyunca yüzlerce yalana tanık olmuş bir halkın çocuklarıdır.  Kanacak halleri yok. Sadece ve yalnız gerçeğe inanıyor, onlar. Ama anlatılan masallara hayır demezler. Dinler, masalsı oyunları seyreder ve büyülü gerçeklerinin izinde gitmeye devam ederler...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.