Kürtlere yenildin Recep T. Erdoğan

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Recep T. Erdoğan’ın aklı almaz ama, özgürlüğe adanmış hiç bir halk, tarih boyunca yenilmemiştir. Katiller erken veya geç, sonunda yenilgi ile aşağılanmanın utancıyla, kuyruklarını arka bacakları arasına kısan yaratıklar misali, başları eğik, işgal topraklarından çekip gitmişlerdir.

 

Uzak veya Güneydoğu Asya halklarının kurtuluş savaşımları ve başkaldıran Afrika’nın destansı mücadelesi öte yana, dünün tarihi, Osmanlı sömürgeciliğinin Arap topraklarından nasıl aşağılanarak kovulduğunu, ayrıntılarıyla hikaye ediyor.

Frans ve Britanya’nın öncülüğündeki Avrupa’nın ikramı ile  “insan ırkları, yani insan soyunu arındırma (yok etme) zemininde, var olma” hedefinin müdavimi Atatürk de, yok ediciliğe soyundu. Ama Kürtlere yenildi. Onları kan, ateş ve kızgın namlular çemberine almasına rağmen, sonlarını getirip bitiremedi.

Oysa, Geliye Zîlan’ın cesetlerle dolması ve Dersim Kırımından sonra, “Kürt ve Kürdistan meselesi ebediyen bitmiştir” diyen kendisiydi. Ama içi boş avunmaydı, bu sözler.

Çünkü, “bitirme” hiçliğe, yoklara karıştırmaydı. Kürtler büyük kayıplar vermiş, dayanılmaz acılar çekmiş, ama ayaktaydılar. Vardı onlar. Yaşıyorlardı. Atatürk, Kürtlerin ulusal kıyafetleri içinde, dillerini konuşup kültürlerini yaşadıklarını görerek öldü.

Bu onun yenilgisiydi...

Çünkü, onun da anlayıp kavrayamadığı bir gerçek vardı: Her halk gibi Kürtler de, kendi ülkelerine sevdalıydı. Yurt sevgisinin ne olduğundan habersiz ve sığıntı oldukları toprakları, küçük hırsız gibi “soyulacak dükkan” olarak görenlerin anlayacağı olgu değil, her Kürt uğrunda fedaidir. Bu bir palavra değil, 200 yıldan beri, bu can feda mirası kuşaktan kuşağa devrederek geliyorlar.

Onları yenilmez kılan da bu sevdadır...

Atatürk’ün hayaleti, 1980’lerin ortasından itibaren, Kürdistan’a kan, yangın ve yıkımla geri döndüğünde, tarihte eşine az rastlanan bir direnişle karşılaştı. 4 bin köy haritadan silindi. Seyyar katiller onbinlerce can aldı. 4 milyon kişi mültecileşti.

Ama, bu kitle teslim olmadı. Teslim olmayarak, barbara direndi.

Zulümde Atatürk’ün rekorunu egale etme güdüsüyle kan döken, yangınlar dolaştıran Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel ve ortağı CHP, AKP’nin babası dinci Erbakan, Mesut Yılmaz, Tansu Çiler, Ecevit sırasıyla, “zafer naraları” ile gelip başları eğik gittiler. Yenildiler. Çünkü Kürtleri teslim alamadılar.

Kürtlerin karşı insanlık suçu işleme görevini Recep T. Erdoğan devir ve teslim aldı. O çağın teknolojisi, toplu kırım silahlarıyla Kürtlerin üstüne yürüdü. Yetmedi.

Yetmedi, Ortadoğuyu kasıp kavuran İslami terör şebekesinin, başına geçti. Ordusunu bu kiralık katillerle takviye ederek, Kürt şehirlerine saldırdı. Yıkım yaptı. İnsanları yurtsuzlaştırdı. İnsan başı keserek, insanları diri diri yakarak can aldı.

Ama Kürtleri teslim alamadı. Onları bitiremedi...

Kürtleri siyasi alandan silmek için, onların oy verdiği HDP göreceli olarak açıktır. Ama gerçekte kuşatma altında. Bütün Kürt lider kadroları ve seçilmişler zindanlarda. Belediyeler gasp edildi. Hırsız girmişe çevirdiler. Belediye başkanları tutuklu. Hepsinin ortak suçu Kürt olmak...

Buna rağmen AKP’nin, yaptırdığı son ankette, HDP oyları çoğalan parti. Bu da Faşist cephenin bir başka yenilgisi...

Ama, asıl yenilgi ekonomik tükenmişlik olarak yaşanıyor. Çünkü, Sarayın harcamaları dışında kalan bütün ekonomik imkanlar, Kürtleri bitirme yolunda harcandı. Silaha, füzeye, kimyasal bombalara, son sistem buluşlara harcanarak tüketildi.

Ama bunca harcamaya karşılık, Kürtleri yenip bitiremediler. Kendi insanlarını aç ve umutsuz bıraktılar. Açlar, patır patır intihar ediyor. Hastalar ilaç bulamıyor, bulanlar satın alamıyor.

İşsizler, bir kişilik istihdam alanını kapmak için, birbirini eziyorlar. Açlıktan bedenini, satışa çıkaran kadınların sayısı rekora koşuyor.

Ülkede ekonomik hayat, dolar hesabı üstünden dönüyor. Ham ve yarı ham maddeler dolar ile ithal ediliyor, çünkü. Temel gıdalar buğday, sebze ve meyveler, et ve peynir gibi gıdalar dışardan dolarla getiriliyor. Ama ücretler sabit. Buna karşılık dolar fırlamış gidiyor. Kazançlar ise her dakika biraz daha eriyor. Dolayısıyla insanlar eriyen ücretleriyle et, peynir bir yana ekmek bile yiyemiyorlar.

Diktatörlük hali vakti yerinde olan insanları, ekmek bağışına çağırıyor. Yoksullar için bağışlanmış ekmekler, askıdaki torbada sallanıyor.

Ekonomik olarak tükenmişlik, yenilgidir.

Yenilgi salt sıcak savaş alanında olmuyor. Çağlar boyu, en ağır yenilgi ekonomik tükenmişlik olarak, insanoğlunun karşısına dikilmiştir.

Dolayısıyla Kürtleri yenme kibiriyle, babalanan Recep T. Erdoğan, bugün süngüsü baş aşağı olmuş yenik bir asker görünümündedir. Kibri çamura batık, yerlerde sürünüyor. Kibir yarasının dayanılmaz sızısıyla, sivil ve savunmasız Kürt köylülere saldırıyor. Mafya türü işkenceler uygulanıyor. Mafyanın bile onura yediremediği usulle çocukları katlediyor, eli kolu bağlı esirleri helikopterden aşağıya atıyor.

Bu yenilginin sonucu sefalettir. Ahmet Altan’ın, “katil yakalanacağını anlayınca silahına sarılır” diye bir cümlesi var. Yenilgiyi yaşayan çeteler de öyle. Onlar sağa, sola şuursuzca ateş ederler.

Bu dış bozgunun verdiği acının şuursuzluğudur. Akdenizde şaşa kaldılar. Libya'da dışlandılar. Kafkaslarda oralıkta bağırıp duran deliye döndüler. Mehmet Y. Yılmaz’ın deyimi ile mehter marşı ile gittikleri Suriye’den “dombıra marşı” ile dönmeye başladılar.

Durun bakalım, Kürtleri bitirme adına daha neler gelecek başlarına!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.