Kürtlerin daha az eşitliği ve George Orwell

İlham BAKIR yazdı —

  • Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri, CHP sözcüsünün George Orwell’in Hayvan Çiftliği eserine gönderme yapmasına ve bu eserin Stalin dönemini eleştirdiğini dile getirmesine yaptığı bir açıklamayla itiraz etti. 

CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel, bir konuşmasında bu ülkede Kürtlerin daha az eşit olduğunu, Kürt seçmenin iradesi olan yerel yöneticilerin yerine kayyum atanmasını örnek göstererek dile getirmişti. Geçen haftaki meclis grubundaki konuşmasında CHP sözcüsü Deniz Yücel de, Genel Başkanının sözlerine gönderme yaparak Bahçeli ve Erdoğan’ın Kürtlerle bir derdi olduğunu ve Kürtlerin daha az eşit olduğunu söyledi. Daha az eşit olma meselesinin de George Orwell'in, Stalin dönemi Sovyetler Birliği’ndeki eşitsizlikleri eleştirdiği ‘Hayvan Çiftliği’ isimli eserinden bir alıntı olduğunu belirtti.

Elbette CHP Genel Başkanı’nın ve parti sözcüsünün Kürtlerin daha az eşit oldukları yönündeki görüşlerinde ne kadar samimi oldukları, söylenecek çok daha fazla söz, özeleştiri, hepsinden de önemlisi atacakları pratik adımlarla doğrulanmaya ziyadesiyle ihtiyacı var. Söz konusu Kürtlerin varlığı ve hakları olunca elbette buna karşı agresif tepki bilindik saçmalıklarla dolu histerik bir tonda MHP Genel Başkanı’ndan geldi. Bu şaşırtıcı olmadı elbette. Fakat aslında son derece şaşırtıcı olması gerekirken, Kürtlere hiç şaşırtıcı gelmeyen tepki bir başka yerden geldi. Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri, CHP sözcüsünün George Orwell’in Hayvan Çiftliği eserine gönderme yapmasına ve bu eserin Stalin dönemini eleştirdiğini dile getirmesine yaptığı bir açıklamayla itiraz etti.  Kendilerince makbul bulmadıklarına, bu kişilerin yaşamlarını ve üretimlerini yok sayarak yapıştırdıkları ajan, emperyalizm işbirlikçisi yaftasını Orwell’e de yapıştırarak Stalin’e yapılan eleştiriye olan öfkesini dile getiriyor.  

Diğer yandan da CHP sözcüsüne, “Kürtlerin daha az eşit olduğunu dile getirirken neden anti-komünizme sarılıyorsunuz” diyerek de Stalin eleştirisini antikomünizm olarak tarif ederken, asıl yapmak istediğini, açıklamasının sonunda yapıyor ve Kürtlük ile anti-Komünizmi bir arada zihinlere kodluyor. Burada asıl maksat da zaten tam da bu kodlama çabasında yatıyor.  Buna göre George Orwell ve benzerleri, nasıl sol görünümlü emperyalizm destekçileri ve CIA ajanıysa, Kürtlerin verdikleri mücadele de emperyalizme hizmet ediyor, bir sömürge halkı olarak sömürgeci işgalden kurtulmak için savaşıyor olsalar da.

2. Dünya Savaşı sonrasında destekçisi olduğu İşçi Partisi, sosyalist bir partiden sosyal demokrat bir partiye evrilince Orwell’in kendisi de daha reformist görüşlere meyletmiş olsa da kendisini, hayatı boyunca liberten ve demokratik sosyalist olarak tanımlamıştır. Sovyetler Birliği’ne özellikle de Stalinizme ciddi eleştiriler geliştirmiştir. İspanya iç savaşına bir gazeteci ve milis olarak katılan, burada ciddi bir şekilde yaralanan Orwell’in sosyalist düşünceyi derinden benimseyişi, bu savaş döneminde libertenlerin ve anarşistlerin kurduğu komünlerden etkilenişi ile olur. Orwell, burada kurulan bu komünlerin, Stalinistler tarafından nasıl yıkıldığına, Stalinistler ve anarşistler arasındaki çatışmalara tanıklık eder. Bu savaştan ciddi bir anti-Stalinist olarak geri döner. Orwell’in “1984” ve “Hayvan Çiftliği” isimlerini taşıyan bütün dünyaca tanınan her iki romanı da Sovyetler Birliği’nde, özellikle Stalin döneminin totaliter Komünizmini eleştiriyor olsa da özünde anarşizmin üzerinde yarattığı derin etkiyle de bütün devlet sistemlerinin, bütün devletçi totaliter rejimlerin kurduğu düzenin nasıl bir distopyaya dönüştüğünü anlatır. 

Özellikle Stalinist cephede Orwell’in bu romanları CIA’nın desteği ile yazdığını, Orwell’in komünist aydınları İngiliz gizli servisi MI5’e ihbar ettiği iddiasını güçlü bir şekilde dile getirirler. Bunun ne kadar doğruluk payı olduğu elbette tartışılabilir. Ama böyle olması bile bu iki eserin muazzam devletçi sistem eleştirisini gölgelemeye yetmiyor. Bir Stalinist olarak TKP lideri Kemal Okutan da elbette bu doğruluğu şüpheli iddiayı, kendi görüşlerine temel kılmakta tereddüt etmiyor. Başında bulunduğu partinin lideri Mustafa Suphi ve 15 yoldaşının katili olan Kemalist rejimi sahipleniyor. Mustafa Kemal’i devrimci ve anti-emperyalist, Mustafa Kemal’in kurduğu ve Kürtlerin yurdunu emperyalist işgal altında tutan bu rejime karşı savaşan Kürtleri emperyalizmin işbirlikçisi sayabiliyor. Bu kodları kendi varlık nedeni olarak devam ettirirken zihniyetin, kendisinin emperyalizmle nasıl kucak kucağa olduğunu gizleyebilmesi günümüz koşullarında artık mümkün değildir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.