Sisifos Sendromu

İlham BAKIR yazdı —

  • Düne göre kurgulanmış, eskimiş, çözüm üretmek bir yana bizatihi bir tıkaca dönüşmüş olan yol ve yöntemlerimizi, söylem ve pratiklerimizi baştan ayağa değişime uğratmak ve yeniden kurmak zorundayız.

Bir halkın, bir grubun, bir topluluğun özgürlüğünü hedefleyen bir öncü hareket, ancak kendini yenileyebildiği, bu yenilenmeyi içselleştirip pratikleştirebildiği oranda öncü rolünü oynayabilir, özgürlüğü getirecek olan toplumsal değişim dinamiğini harekete geçirebilir. Kürt Özgürlük Hareketi, yarım asrı geçen anti sömürgeci, anti kapitalist özgürlük mücadelesinde toplumu değiştirip dönüştürebilmenin temel esprisinin kendisini değiştirip dönüştürmekten geçtiğini derinlemesine kavramış, bilince çıkarmış ve bunu pratikleştirmiş bir harekettir. Değişen koşulları doğru analiz etmiş, dönemin ihtiyaçlarını, bu ihtiyaçların gerektirdiği yol ve yöntemleri geliştirmiş ve bütün uluslararası kapitalist ve emperyalist güçlerin cirit attığı Ortadoğu ve Kurdistan coğrafyasında bunca uzun süre mücadele edebileceği bir gücü inşa edebildiği gibi ittifak ve dengelerde göz ardı edilemeyecek, esas alınacak bir güç haline gelmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin gücünün sırrı, değişim dinamiğini kavramış ideolojik bir güç olmasında yatmaktadır.

Hangi alanda başarısızlık, yetmezlik, zaafiyet, teslimiyet, ihanet gelişmişse bilinmelidir ki orada değişim dinamiği bilince çıkarılmamış, toplumun gerisine düşülmüş dolayısıyla bir öncüsüzlük durumu pratikleşmiştir. Her gün aynı söylem ve pratikleri ezberden tekrar eden, özeleştiri yapmayan, kendini geliştirmeyen; tarzda, üslupta, yöntemde, pratikte, söylemde kendini yenilemeyen kadro, politikacı, sanatçı, aydın, entelektüel gerçekliğinin, bırakalım bir öncülük geliştirmesini, sorunlara çözüm üretmesini, bizzat bu gerçekliğin kendisi toplumun sırtında devasa bir yüke, toplumun önünde devasa bir barikata dönüşmüştür. Parlamenter mücadelenin, yerel yönetim seçimlerinin rolünü bile mücadele içerisinde doğru konumlandıramayan, buralardaki başarıları adeta nihai zafer gibi lanse eden, özgürlük mücadelesinin bütün enerjisini bu taktik alanlarda tüketen, dolayısıyla da aslında manipüle eden bir yaklaşımın son seçimlerle birlikte bir kere daha yoğun bir şekilde açığa çıktığı görülüyor. Elbette seçim sonuçları değerlidir, halkın özgürlükten yana irade beyanıdır, bir referandumdur. Ancak bütün mücadele enerjisini buraya akıtmak, diğer mücadele yöntemlerini devlet aygıtının yoğun manipülasyonu ve yönlendirmesi altında adeta kriminalize eden yaklaşımlar içine girmek, halkı gelişebilecek saldırılara karşı savunmasız bırakmak anlamına gelmektedir. İktidar kanadının bir yumuşama politikası güdeceğini, belediyelere kayyım atamayacağını, bir takım yeni adımlar gelebileceği, dolayısıyla da Kürt siyasetinin radikal söylem ve eylemlerden uzak durması, yasalar ve uygulamaları anti demokratik olsa bile yasal sınırların zorlanmaması gerektiği gibi son derece yanıltıcı söylemler Kurdistan ve Türkiye cephesinden çokça dile getiriliyor. Oysa bu söylenenlerin hiçbir gerçekliği, hiçbir temeli olmadığı gibi Kürt siyasetini, Kürtlerin en ufak bir hak kırıntısına sahip olmasını engellemek için dünyada çalınmayan kapı, geliştirilmeyen kirli siyaset yoktur. Kurdistan’ın bütün parçaları işgal altındadır, katliam, yağma ve talana tabi tutulmaktadır. Çok açıktır ki dün belediyelere kayyım atandığında nasıl bir hesabı vardıysa bugün atamadığında da bir hesabı vardır. Mesele bu hesabı bilince çıkarmak ve bozmaktır. Bunun aksi, bir takım liberallerin dümen suyuna giderek halkı mücadele dinamiğinden koparmak ve savunmasız bırakmaktır.

İçinden geçtiğimiz dönemin koşulları önceki güne göre, düne göre muazzam değişmiştir, değişmeye devam etmektedir. Yeni ittifaklar, yeni paylaşımlar, yeni ortaklıklar, yeni çelişki, çatışma ve düşmanlıklar yaşanmaktadır. Ve bütün bu pazarlıkların orta yeri ise Kürt coğrafyasıdır. Düne göre kurgulanmış, eskimiş, çözüm üretmek bir yana bizatihi bir tıkaca dönüşmüş olan yol ve yöntemlerimizi, söylem ve pratiklerimizi baştan ayağa değişime uğratmak ve yeniden kurmak zorundayız. Tüm kurumlarda, yapılarda, inisiyatiflerde, bireylerde derinlikli, kapsamlı bir eleştiri ve özeleştiri sürecinin geliştirilmesi, bir değişim çizgisinin inşa edilmesi, yeni mücadele döneminin olmazsa olmazıdır. Şu anda içinde yaşamakta olduğumuz şey, çok net toplumsal bir Sisifos sendromudur. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemenin bundan başka bir anlamı yoktur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.