Kürtleri öldüre öldüre...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Ve bunlar, kendi ülkelerini yağmalayıp soymak için, "Kürtleri öldüre öldüre bitireceğiz" narasını kitlesel göz bağı olarak kullandılar, konullanıyorlar. Gözleri, beyinleri bağlayarak gerisinde, kürsülerde kutsadıkları devlet ve "ülkemiz" dedikleri topraklarda Osmanlı’nın talancı ruhunu gezdiriyorlar...

Bunlar, en alttakilerin çocuklarıydı. Kendileri gibi olmayan, herkese karşı içleri kin dolu. Kürtlerden söz ederken, kan ve ölümün diliyle konuşmaları, ağızlarını doldurup zevkini çıkara çıkara "öldürdük" demeleri bundandır. Katil ruhun dışa vurumudur, yani...

Ve bunlar karnı aç ve karınları doysa bile, gözleri daim aç tiplerdir. Görgüsüz, cahil değil, zırcahil ve kindar...

Gıdaları insan kanıdır bunların.

Bu yüzden insan soyu insanlığa katkılarıyla meşgulken, bunlar övünmek için, "Kılıcımızın pasını kanla temizledik" manzumesini haykırıyorlardı.

Günün diktatörü bir Kürt kanlısı. Halkına insanca bir hayat yerine insan kanı vaadediyor. "Sonuncu Kürt’ü öldürünceye kadar" diyor.

Tıpkı öncekiler gibi, bunlar da kullanılışlı kalabalıkların ruhunu kanla besliyorlar.

Ahmet Davutoğlu’nun Osmanlı ruhuna dönüş için "stratejik derinlik" tezi gereğince, Kürdistan’ın üç parçasında, "düşmanı bitirme savaşı" açtılar. Diğer parçaları işgal atağına geçtiler. Mafya deyimiyle, Kürt topraklarının nimetlerine çökme atakları tazelediler.

Bu çağda işgal, çökme, gasp, haraç, fidye toplama ile Osmanlı ruhunu diriltip yaşatıyorlardı kendilerince. Ve Kürtlerin, özgürlük için direnme ruhunu köreltiyorlardı.

Dün, Şêx Seîd’in büyük direnişinin 97’inci yılıydı. Onu, satın alınan Kürtlerin eliyle esir aldılar. "Kürt özgürlük ruhunu öldürüp bitirdik" demek için onu astılar. Oysa yanıldılar. Torunları ordulaştılar.

Erdoğan, Fetullah Gülen’in köküne kibrit suyu stratejisini bugün, "sonuncusunu öldürene kadar" diyerek devam ettiriyor.

Oysa savaş pahalı, bedeli ağırdır. Vietnam, Cezayir, Tunus, Habeşistan (Etyopya), İrlanda tarihsel örnektir ki, bugüne dek dünyanın en güçlü orduları bile, gönüllü ulusal kurtuluş savaşçıları karşısında tutunamadılar. Sonunda yenildiler.

O nedenle gelecek, yaşanmışlıklar ve tarihlerinden dersler çıkararak, kendini yenileyerek savaşan Kürtlerindir.

Habeşliler, Cezayirli, İrlandalılardan farkı yoktur onların. Enininde sonunda kazanacaklardır...

Ve bunlar, kendi ülkelerini yağmalayıp soymak için, "Kürtleri öldüre öldüre bitireceğiz" narasını kitlesel göz bağı olarak kullandılar, konullanıyorlar. Gözleri, beyinleri bağlayarak gerisinde, kürsülerde kutsadıkları devlet ve "ülkemiz" dedikleri topraklarda Osmanlı’nın talancı ruhunu gezdiriyorlar...

Kendi ülkelerinde düşmanın bağ, bostan ve bahçesine girmiş Osmanlı’nın köle ordusunu (Yeniçeri) andırıyorlardı.

"Kürt öldürdük" haykırışlarının arka planında, yandaşlarıyla paylaşmak üzere, yüzyılın birikimi Fabrika ve tesisleri, limanları, yolları, köprüleri, baraj ve santrallerle değerli toprak parçalarını sattılar. Dağlarda orman bırakmadılar.

Tüm bu satışların parasına ek olarak, halktan aldıkları vergilerin akibeti de meçhul. "Yatırım" diye, övündükleri köprü, hastane ve havaalanları "yap ve işlet" yöntemiyle yandaşlara sunulan armağan.

Ortada görünen birşey varsa, Erdoğan’ın Sarayları, köşkleri, uçak filosu ve altuni ışıltılı koltuklarıdır. Miktar, kapsam ve hacmini kimsenin bilmediği serveti.

Oğlu Burak, sıfır sermaye ile gemi filoları yüzdüren bir armatördür.

Bilal, devlet ve belediyelerin bağışıyla, halka ait olan emlak kralı.

Berat damadın her şeyi sırdır. Sadece ilk zenginliğini Suriye petrolüyle elde ettiği konuşuluyor.

Erdoğan, küçük damadın dronelerini satın alması için Ukraynaya kredi açıyor, o paralarla damadın kasası doluyordu.

Osmanlı’nın Lale devri varsa, bunların eksiği neydi? Onlar da eğlenmek için 800 milyon dolar harcayarak, plastikten dinazor ithal ediyorlardı.

"Ben bir Türküm, soyum uludur" naralı Türk, ağzı açık plastikten dinazora bakıyor, sonra ötede, rakinin elinden pazar yeri artıklarını kaçırıyor, çöplük eşeleyip haşlanacak kemik, ekmek parçası, çürük sebze, meyve arıyordu.

Kar da, yağmur da ucuz ekmek kuyruğu kilometreleri buluyor, yağ bardakla satılıyor ama görgüsüz Osmanlı mukallitleri, sadece görkem olsun diye 170 milyon dolar harcamayla Moskova’da altın varaklı cami inşa ediyorlardı.

İnsanlar açtı. Açlıktan bunalıma giren gençler arasında intihar salgını...

Özel günlerinde birbirine çiçek sunan insanlar, artık bir tane domates, iki biber, bir patlıcan, bir demet maydanoz, bir hıyardan oluşan paketler sunuyorlardı.

Ama Erdoğan, görgüsüz İspanyol emperyalistini oynuyordu. Batının yüzyıl önce terkettiği Afrika’yı yeniden keşfediyor, yayılmak için ön rüşvet olarak Somali’nin borcunu üstleniyordu.

Somalilerin birbirini daha çok öldürmesi için silah gönderiyor, Cibuti’de deniz doldurarak ortasında cami inşa ediyor, Burkina Faso’da uzayan iftar sofraları kurduruyordu, çağın görgüsüzü.

Bir zamanlar İspanyol ve Portekizlilerin boncuk, ayna, tarakla kandırıp dolandırdığı Latin Amerika çıkartmasında, Kokain cenneti Kolombiya ve "büyük dost" Venezuella’dan yüklenen kokain kolileri, Akdeniz kıyılarında karaya vuruyordu.

Eski Başbakan ve AKP’nin ikinci adamı Binali Yıldırım, oğlu Erkam’ın Venezuella’ya iş bağlama seyahatini, "çanta içinde korona maskelerini dağıtmaya gitmişti" diyerek, sorgu kapılarını kapatıyordu.

Sarayda ise mafyöz adamlar geçidi. Mafya ile mücadelede diye bilinen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, onlarla iyi günlerde çekilmiş mutluluk fotoğraflarıyla Türk halkına arzı endam ediyordu.

Her neyse, başa dönersek; dağdaki Kürt çobanı öldürerek Kürtleri bitirmek için savaş uçağı filoları havalanıyordu. Bir savaş uçağının havalanıp tek bir bomba atmasının maliyeti, en az 50 bin dolardı.

Oysa uçak zürbeleri, her gün vızır vızırdı. Erdoğan, "açım" diyen Türk’ü, "bir kurşunun fiyatını biliyor musun?" diye azarlıyordu.

Ve "Kürtleri öldüre öldüre bitireyim" derken, kendi ülkesini bitirdi, açlık bataklığına dönüştürdü çağın despotu.

Özetle, Kürtlerle savaş harcamalarına, talan ve hırsızlıklar eklenince, böyle oldu...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.