Mafya rejiminde seçim

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Devirmezsen bile “zalimi yere yıkmak için bir şeyler yaptım” diyebilmek için, katledilmiş, kırılmış halkının çocukları, diri diri yakılmış kızlar, oğulların, talan edilmiş yurt parçaların için, mafya rejiminin diktatörüne atıver tokadı. Bu da bir şey...

Yalan, dolan ve kalpazanlık hep başa taç oldu. Tarihleri atmasyon üzeri gelişti. Usta yalancılar hep baş oldu.

Hayali “yedi düvelle” tutuştuğu olmamış savaşları kazanarak, vatanı kurtaran adam, kendini “Türklerin Atası” ilan edip Atatürk oldu. Gümüş tepsi içinde kendisine sunulan ülkenin diktatörü ve Cumhuriyet’in de “bani”si (kurucusu) oldu.

“Bani” tek yaşatan, tek seçici ve tek kişilik ordu ve tek karar sahibiydi. Onun “tayin” ettikleri “seçilmiş” oluyordu. Ve Cumhuriyet’in parlamentosu bu minval üzeri yenileniyordu.

Sivaslı Kürtler (Koçgirililer) artık bir ilah olan Bani’ye itirazla, parlamentoya gidecek temsilcileri seçmeye kalkışınca, Türklerin atası çok kızdı. “Kürtler isyan etti” diyerek, o sıra Pontus Rumlarını kesip biçmekle görevli eşkıya başı Topal Osman’ı oraya sevk etti. Daha sonra İzmir’i ateşe vererek, Rum izlerini silen kurtarıcı olacak Sakallı Nurettin Paşa’yı yanına yolladı. İkili kırım sesiyle işe koyuldular. Tecavüz ve talana  hırsızlıkla yürüdüler. Bölgeyi insandan arındırarak, olmamış isyanı bastırmış oldular.  

Bu kanlı bir göz dağıydı. Bir daha kimse seçimden söz edemedi. Ata, parlamentosunu dilediği gibi donattı. Sonra yerine gelen kullanışlı İsmet Paşa’sı da aynı yolda yürüdü.

Fakat Almanlar İkinci Dünya Savaşı’nda yenilince, yardım almak için galiplerin safına geçmek zorunda kaldılar. Onların da bir şartı vardı: Demokrasi...

Türk için demokrasi, hak, hukuk, adaletten çıplak, diktatörlük hukuku gereği seçim sandığı işlemeye başladı. Gücün atadığı vali ve kaymakamlar, demokrasi çarkını işleten, sonucu bildiren güçtü. Maksat ‘demokrasi var’ desinler diye başlayan sistem, bazı değişikliklerle bugünlere geldi.

Bugün vali ve kaymakamların yerine, gücün atadığı yargı memurları seçim işlerini yürütüyor. Yani, iktidarın düdüğü ötmeye devam ediyor.

Pazar günü iki adayın yarıştığı seçim ile Cumhurbaşkanı seçilecek. Adaylardan biri CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Öteki, kurduğu mafyatik rejimin başı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Ve Recep Tayyip, Türk halk çoğunluğunun bağlılığını kazanmış kişi. Kendisi, yalan, dolan ve kalpazanlıkla gelişip büyüdü. Şimdi kir, pas, elleri de kan içinde. Ama bu halleri, kimileri için iş bilen diğeri için kıyametin alametidir...

Kendisi göçmen bir Gürcüdür. Aslı ve neslini inkarla örtülü, bir Türk ırkçısı. Kürt düşmanlığı ise onun yükselme merdivenidir. Seçim meydanlarını öldürülmüş Kürtlere dair hikayelerle çınlatıyor. Kürdün üç parça yurdunda kanlı bir işgalci ve talancıdır kendisi. Kürt gençlerini diri diri yakan bir kibritçiler başı. Bu nedenle ölü kokuyor...

Öte yandan, yüzü gülen insanlara karşı nefretle dolu gibi, bir ganimet avcısıdır. Ellerinde Iraklı, Suriye ve Libyalı Arapların kurumuş kanı...

Recep, bu haliyle çoğunluğun medarı iftiharıdır. Bu yüzden seçilme konusunda, rakibinden daha şanslı görünüyor. Çünkü, toplumun yeni eliti mafyanın desteği yedeğindedir.  Mafyanın kıdemli babalarından Alaattin Çakıcı, bir kere daha “gücüm ardında Reis’im” dedi.

Mafyalaşmışı, holdingcisi, üfürükçüsü, tecavüzcüsüyle tekmil dinbazlar ve ırkçıların gücü de yanında. Başındaki fesi, yerleri süpüren kara entarisi, tapanı andıran sakalıyla, sirkten kaçmış soytarıyı andıran Cübbeli Ahmet, Kürtlerin ölümüne dair fetvalarla onun televizyon ekranını dolduruyor. Durmadan ayetler üretiyor, hadisler uyduruyor.

 Yüzme havuzlu malikanelerde ikamet eden “toplumun bayrak tutan seçkin hırsızları”, yüksek himayeye mazhar ihaleciler zaten emre amade.

Çetelere gelinde: MHP iktidar doruklarında bağdaş kurmuş oturuyor. Irkçı Ergenekon bir öncü kale konumunda. Ayrıca, Kürt düşmanlığı konusunda akıldane olarak yanında, yöresinde.

1990’ların gezgin katiller sürüsü JİTEM, utangaç gibi geride ama mezar evlerin, domıuz bağı ile biliminin insan mucidi Hizbul-Kontra (Hizbullah) yanında ölüm naraları atıyor. Recep fedakarca hizmetlerine karşılık, dört milletvekilliğini avuçlarına koyarak, onlara şükranlarını sundu.

Ve ortalıkta dönen vurgun yollarına bakan kalabalıklar bize de kırıntı düşer diye bekliyorlar. Tabii ki oyları Recep’e…

Çünkü Recep, malın nasıl götürüleceğini deneyimlerle bilen bir uzman. Bir zamanlar birlikte iş görmüş mafya babaları ve tarikat esnafı, hırsızlık, yolsuzluk girdabında edindiği serveti anlata anlata bitiremiyolar.

Ha Kürt kardeş, hangi diktatör seçilirse seçilsin senin için değişen bir şeycik yok. Sana öngörülen cehennemi azap. Kanını dökme konusunda biri ötekinden daha kararlı.

Ama, sen yine de kanına ekmek doğratmada Atatürk’ü aratmayan Recep Tayyip’e, oyunu sille olarak kullan. Devirmezsen bile “zalimi yere yıkmak için bir şeyler yaptım” diyebilmen için, bu gerekli...

Katledilmiş, kırılmış halkının çocukları, diri diri yakılmış kızlar, oğulların, talan edilmiş yurt parçaların için, mafya rejiminin diktatörüne atıver tokadı. Bu da bir şey...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.