MHP

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Bahçeli, geçmişte arabasını silah nakliyatına tahsis eden biriydi. Türk adaleti katil silahlar için, ona soru bile sormadı. Arkadaşlarına göre, o bir MİT’çiydi. Cinayet yıllarında yandaş olan Erdoğan’la bugün iktidar ve dolayısıyla nimetler ortağı. Yani gün, onu günüdür. Can alıp hayatlar bağışlıyor. Mafya babaları “dava arkadaşlarım” diyerek af çıkarıyor.

Yazıya günün konusuna, tepeden inme girmek gerekiyorsa eğer bugün Türk devletinde yaşanan ne kötülük varsa onun ilk harcını kopan Süleyman Demirel’dir. Ve kendine “Türk” diyen kalabalık ona, “Baba” diyorsa eğer bilinki bu iyilik diye diye yapığı kötülüklerin ödüllendirilmesidir.

Utançın adı olan ‘Mafya’yı devlete taşıyan da odur. Adı “mafya”ya çıkmış birini (Mehmet Ali Yılmaz) Bakan yaparak bu kavramı yıkanda oydu. Sonra yanına kendi bankasını da soyan Cavit Çağlar’ı ekledi.

Dinciliği camilere sokup dini de camileri de kirleten, kirliliği bugünlere ivmeleyen Demirel, MHP’nin de “ebesi”dir.

Şöyle: 1961 Anayasası sonrasının göreceli özgür günleriydi. Sendikacılık “Komünist işi” olmaktan çıkmış, “sosyal adalet” kavramı yargılanmaktan kurtulmuştu. Hale bakın, Tan gazetesi tahribatına emek vermiş, Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesinde “Komünizmi kahretmiş” , “çok fazla Türk ve milliyetçi” “Morrison Süleymen” lakaplı Bosnalı Süleyman Demirel, Başbakan’dı. Ama Nimet Arzık “YÖN” dergisinde, 27 Mayıs sürgünü Kürtlerin trajedilerini yazıyordu.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) lideri Mehmet Ali Aybar konuşmalarına “merhaba“ diyerek başlıyor, ırgatları, işçileri selamlıyordu. Üniversiteli gençlerin TİP’li Çetin Altan’ın “solcu olmayana adam demez” diye yazdığı, “solcu”luğun, “yüksek sosyetede” bile başını alıp gittiği moda, sokakların gürül gürül olduğu zamanlardı. Sokaklarda umut akıyordu. TİP’li üniversiteliler, “piyasa vakti” olan akşam üstleri Ankara’nın Kızılay meydanında yan yana dizilerek, “Adalet, özgürlük ve ekmek” diye diye “Dönüşüm“ dergisini satıyorlardı. Manzarayı gören eski çeteci, eski Dersim kasabı, eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, hıçkırığı tutmuş pum kuşu gibi, “bu kış, Komünizm gelecek” diyordu.

Özgürlük lafının tek başına tüyler ürperttiği bir yerde, “çok fazla vatanperver Sülü” eli, kolu koynunda durur muydu? Elbette durmadı. Ve Bir akşam üstü, Altındağ gecekondularının tozlu yollarının voltacısı özel bodyguard’ı pos bıyıklı Abdullah’ı ortalığa salıverdi. O da avanesinin başında, Kızılay meydanında görünüverdi. TİP’li gençlere kalaslarla saldırdılar. Ortalığı darmadağın ettiler.

Bu olay, MHP tarzı bir terör merkezine acil ihtiyaç olduğunu hatırlattı Türk tipi devlete. Çünkü Altındağlı Abdullah, iyi ama kalas gibi bir adamdı. Önüne gelene sallayıveriyordu, kalası.

Üniversitelilere gerektiğinde “halk galeyana geldi” denilmek üzere, resmen devlet dışı ama şöyle adabına uygun dövücüler gerekliydi.

27 Mayısçılardan Kontr-Gerilla eski subayı ırkçılıktan hapis yatmış Alpaslan Türkeş, o sıralar Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisini ele geçirmiş, yeniden yapılandırmakla meşguldu. “Vatan için terör” ihalesi ona düştü. Partinin adı, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) diye değişti. “Milliyetçi” gençler Ülkü Ocaklarını örgütledi..

Sola karşın bayrak açmış Ödemişli toprak ağası Fahri Tanman en başta, Ege’li büyük toprak ağaları yanındaydı. Demirel hükümeti de işsiz milliyetçilere iş, ekmek veriyordu. Ege’de komando kampı açıldı. Türkeş’in ülkücüleri eğitimden geçti. 1969 yılında Ankara Dil Tarih ve Coğrafya fakültesinde silah çektiler. Sonra işçi ve öğrenci hareketleriyle, TİP’lilere “halk galeyana geldi” eylemleri başladı. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, devletin örtülü teröristlerine “milliyetçi gençler” diyordu.

12 Mart 1971’de ordu, tırpan gibi geçti, Türk solu ve Kürtler üstünden. 1975’de, Demirel liderliğindeki “Milliyetçi Cephe” (MC) iktidarından itibaren, terör dönemi başladı. Sokaklarda kimlik ve din yoklaması yapılıyor, sınavı geçmeyenler orada öldürülüyor, yazarlar, aydınlar, gazeteciler, sendikacılar kurşunlanıyordu. “Bizim çocuklar” diyordu “Milli silahları, Komonostler (o böyle diyordu) Rus silahları kullanıyor” diye demeçler veriyor, MC’nin başı Demirel: “Bana milliyetçilerin cinayet işlediklerini söyletemezsiniz beyler” diyerek gazetecileri azarlıyordu.

Oysa, bu süreçte 6 bin kişi öldürüldü. Yakalanan katillerden biri (Veli Can Oduncu) sorgusunda, “karşıdan biri geliyordu, solcu sandım ve tabancamı çekip vurdum” diyordu. Bir başkası, Adanalı Ayhan’dı. O sipariş üzere şehir şehir gezip solcu vuruyordu. Gazeteci Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca askeri hapishaneden kaçırıldı. Savcı Doğan Öz’ün katili tanıklarca teşhis edildi. Yedi kere ölüme mahkum oldu, sonra beraat etti. O şimdi MHP büyüğü. Yedi üniversite öğrencisinin yaşadığı evi basıp onları boğarak katledenlerden biri Abdullah Çatlı, daha sonra uyuşturucu kaçakçısı ve devlet tetikçisi çıktı. O şimdi bir anıt mezarda yatıyor.

Binlerce kişinin öldürüldüğü bu sürecin Ülkü Ocakları başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, bir kazada öldü. Mezarı, şimdi bir Türk büyüğü olarak tavaf ediliyor. Türk tipi hayat işte...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçmişte arabasını silah nakliyatına tahsis eden biriydi. Türk adaleti katil silahlar için, ona soru bile sormadı. Arkadaşlarına göre, o bir MİT’çiydi. Cinayet yıllarında yandaş olan Erdoğan’la bugün iktidar ve dolayısıyla nimetler ortağı. Yani gün, onu günüdür. Can alıp hayatlar bağışlıyor. Mafya babaları “dava arkadaşlarım” diyerek af çıkarıyor. Günde beş vakit Kürtlerler başta olmak üzere, herkesin mahfını istiyor. Türk tipi adalet işte...

Ülkücüleri, yol kesip onlardan yolunu ayırmış gazetecileri, siyasetçileri linç ayinleri düzenliyor. Ülkücü mafya ortalıkta kol geziyor. Dünyada ilk defa bunların Türk devletinde mafya meşru devlet adamı mertebesine çıktı. Saraylarda ağırlandılar. Sarmaş dolaş oldular. Hep birlikte utanca boğuldular. Haydutlar adaleti, ne diyeyim ki...

MHP günün muktediri. Ve bugün utanılası olgu ve olaylar kıvanç, iftihardır. Erdemli olmak ayıp bu düzende. MHP’nin utanç ve suç dökümü olan geçmişini, durup dururken değil bu yüzden özetledim

Hukukun “h“ diye bir kırıntısı olsaydı, bugün MHP olmazdı. Hayatlara kasdeden, can isteyen bir güç, asla olamazdı.

12 Eylül darbesinden sonra, bugünkü İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer, ilk defa MHP hakkında soruşturma açtı, Türkeş ve adamlarını tutuklattı. Ama her şey bir anlıktı. Sonra “onların şenliği” yeniden başladı. Salındılar. Geçip su başlarına oturdular.

Çünkü MHP, Türk anayasa ve partiler yasasına göre bir suç örgütü, terör yuvasıdır. Ama dünlerden bugüne önünden geçen, soru soran bile çıkmadı. Onun için o topraklara suç ve suçular egemendir. Urfalı 16 yaşındaki çocuk Muharrem Aksam bu yüzden, polis talimlerinde nişangahtır. Kürtlere, her türlü ölüm serbest ve haktır, MHP mutlak muktedir çünkü…

Haydut devlette, haller hep böyledir yani...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.