Mülteci politikası öldürüyor

Dosya Haberleri —

Mülteci / Foto:AFP

Mülteci / Foto:AFP

Avrupa'da mülteci intiharları ve ırkçılık-3

  • 2016 ile 2022 yılları arasında en az 245 mülteci intihar sonucu hayatını kaybetmiş. Bu da ortalama olarak her ay en az üç kişi ölmüş demektir. Ayrıca aynı dönemde, en az 15 kişi doğrudan polis şiddeti sonucu ve 14 kişi ise yardım sağlanmaması nedeniyle hayatını kaybetmiş. 1993 yılından bu yana en az 803 mülteci hayatını kaybetti.
  • Mesela sınır dışı etme işlemleri genellikle sabahın erken saatlerinde gerçekleştirilir; böylece kişiler savunmasız olurlar. Bir trajik örnek vermek gerekirse; 19 Şubat 2018’de Rüsselsheim’da, 35 yaşında Pakistanlı bir erkek odasında polisi görünce pencereden atlayarak ağır yaralandı. Oysa polisler onun için değil oda arkadaşı için gelmişlerdi...
  • Almanya'da mevcut mülteci siyaseti, caydırıcı bir etki yaratacak şekilde düzenleniyor. Bu çarpıtılmış gerçeklere dayanan alaycı bir stratejidir. Siyasetçiler ve basın, insanlık dışı hedeflerini gerçekleştirmek için yıllardır ırkçı üslup ve tavır kullanıyor. Ortak talebimiz; herkes için eşit haklar, herkes için kalma hakkı ve sınır dışı edilmelerin derhal durdurulması.

GÖZDE GÜLER

Berlin’de 1994’ten bu yana sosyal ırkçılık araştırması ve belgelemesi yapan Antirassistische Initiative (Irkçılık Karşıtı İnisiyatifi) 30 yıldan bu yana ülkenin her yerinden mülteci ölümlerini takip ederek arşivliyor. Kurumun kayıtlarına göre sadece 2016 ile 2022 yılları arasında en az 245 mülteci intihar sonucu hayatını kaybetti. Bir başka raporları da 1993-2022 yılları arasında en az 443 mültecinin yaşamını yitirdiğini ortaya koyuyor. Ulaşılamayan veriler de dahil edildiğinde bu sayı çok daha artıyor. Almanya’da mevcut mülteci politikasının mültecileri ölüme sürüklediğini belirten kurum yetkilileri, siyasetçilerin ve basının mültecilere yönelik ırkçı üslup ve tavrı yıllardır sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Irkçılık Karşıtı İnisiyatifi ile çalışmaları hakkında konuştuk. 

Mülteci ölümlerini takip etmeye ve arşivlemeye nasıl başladınız? 
Eylül 1994'te Irkçılık Karşıtı İnisiyatifi e.V. (ARI) olarak oğlunu arayan bir babadan kayıp ihbarı almıştık. Baba en son Polonya’dayken haber aldığı oğlu Sutharsan Kanthasamy'ı arıyordu. En son oğluyla görüştüğünde Polonya’dan Almanya'ya kaçmaktaydı. O zamanki ARI ekibi, Kanthasamy ve en az sekiz diğer Tamil mültecinin 26 Ağustos 1994 tarihinde Almanya'ya kaçtığını ve Polonya-Almanya sınırındaki Neisse Nehri'ni geçmeye çalışırken hayatlarını kaybettiklerini öğrenmişti. Sınırlardaki ölümler daha önce sadece söylenti olarak biliniyordu. Ancak Neisse'deki bu ölümler basına düştüğünde kuzey Avrupa sınırında yaşanan korkunç gerçekler de gün ışığına çıkmıştı. Kaçarken ölen ya da yaralanan insanların asıl sayılarını duyurabilmek için vakaları takip edip arşivlemeye başladık. Olaylar çoğaldıkça araştırmalar da genişletildi. Böylece yerel araştırma hızlı bir şekilde bireysel olayların kapsamlı bir araştırması ile sonuçlandı. Almanya bağlamında çeşitli kökenlerden mültecilerin ölüm ve yaralanmalarının belgelendiği bireysel vakaların dosyası oluştu. ARI, 30 yıldır “Alman mülteci politikası ve ölümcül sonuçları” başlığı altında olayları belgeliyor. Bu belgeler iltica prosedürünün yanı sıra geçerli ikamet belgeleri olmayan ve fiziksel zarara uğrayan insanların hikayeleridir. 
 

 

Geçen 30 yılın ardından bilanço nedir? Rakamlarda artış gözlemliyor musunuz? Artış olduysa bunun nedenleri nedir?
Yayınladığımız yıllık ölüm ve yaralanma rakamları asıl rakamlar olarak varsayamayız çünkü asıl sayı muhtemelen daha yüksek. Çünkü biz haber ve bilgi aldığımız kuruluşları, bireyleri ve ekibimizin aktardığı vakaları kayıt altına alıyoruz. Keza mültecilerin durumları da haklarında bilgi sahibi olmaya pek imkan vermiyor. Olan biten her şeyi öğrenemiyoruz. Sığınmacılar veya müsamaha gösterilen kişiler Almanya'da diğer insanlara göre çok daha az hakka sahip. Bu kişiler genellikle yıllarca toplu konaklama yerlerinde yaşamaya zorlanıyor; geçimlerini sağlamak için çok az destek alıyor; çalışmaları yasaklanıyor; daha az tıbbi bakım ve diğer ayrımcı yasalar ağıyla karşı karşıya kalıyor. Birçoğu politik nedenlerden dolayı gelmesine rağmen sığınma talepleri reddediliyor ya da sınır dışı edilmekle, sefalete geri gönderilmekle tehdit ediliyorlar. Mülteciler bu yaşam koşullarına karşı kendilerini savunduğunda ise kriminalize ediliyorlar ve yasal olan haklarından mahrum bırakılıyorlar. Örneğin, birçok mülteci kamusal alanlarda ırkçı saiklerle yapılan saldırıları bildirdiklerinde, çağrılan polis memurları tarafından ciddiye alınmıyor. Polis tarafından uygulanan şiddet ise genellikle inkar ediliyor, önemsizleştiriliyor ve şiddet mağduru olan mülteciler zanlıymış gibi gösteriliyor. Bu durumdan şu sonuç çıkıyor: Birçok suç duyurusu ya mağdurlar tarafından yapılmıyor ya da polis tarafından kabul edilmiyor; kabul edilse de dava düşürülüyor. Medya kuruluşları Basın Yasası kapsamında intiharların taklit edilmesini önlemek amacıyla intiharları hiç ya da mümkün olduğunca az ayrıntıyla kamuoyuna duyuruyor. Dolayısıyla intiharları basın üzerinden araştırmak daha da zorlaşıyor. Her yıl Alman Eyalet Parlamentoları ve Federal Meclis’teki bazı gruplardan parlamenterler, konuya ilişkin araştırma önergeleri sunuyor. Genellikle anonimleştirilmiş cevaplar alıyoruz. Bu nedenle rakamlarımızı ancak güvenilir bir alt sınır olarak görüyoruz.
Örneğin, 2016 ile 2022 yılları arasında en az 245 mülteci intihar sonucu hayatını kaybetmiş. Bu da ortalama olarak her ay en az üç kişi ölmüş demektir. İntihar girişimi ve kendine zarar vermede toplam 3 bin 706 vaka belgelenmiş. Bu da ayda 44 yaralı demektir. Ayrıca aynı dönemde, en az 15 kişi doğrudan polis şiddeti sonucu ve 14 kişi ise yardım sağlanmaması nedeniyle hayatını kaybetmiş.