Müzakereyle demokratik çözüme

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Mesele aday değil, mesele siyasi programdır. Bu programın asgari müşterekler çerçevesinde yapılandırılması ve geçiş sürecinde bir arada üretilmesi her alanda demokratik çözümün önünü açacaktır.

Türkiye siyasetinin içine sıkışıp kaldığı kriz sarmalı depremle birlikte yeni bir düzleme sıçradı, diyebiliriz. Seçim sath-ı mailine uzun süredir devam eden siyasi kriz içinde girilmişken yaşanan depremin politik gerilim hatlarını da tetiklemesi sonucu başlayan öncü depremler, büyük bir kırılmaya doğru yol alıyor. Seçimlere çok az bir süre kalmış olmasına rağmen bu durumun belirsizlik yaratıcı etkisi, birçok alanda riskleri artırırken en önemli gelişmeler de kuşkusuz muhalefet cephesinde ortaya çıkacak.

İktidarın her yönüyle tükenmiş halinin üzerine çöken deprem enkazı, Erdoğan için son umutların da yitip gittiğini gösteriyor. Bunca yıl toplumun kaynaklarını Kürt düşmanlığı üzerinden savaşa ve güvenlikçi politikalara ayıran, tecritle, kayyumla, siyasi tutsaklıklarla ülkeyi büyük bir adaletsizlik cenderesine alan otoriter rejimin tutunacak dalı kalmadı. Kamusal kaynakları oligarklarıyla beraber yağmalayan zihniyet, emeği, doğayı o denli sömürdü, yoksulluğu o denli derinleştirip yaygınlaştırdı ki depremin enkazı adeta bütün ülkenin üzerine çöktü, diyebiliriz.  

Türkiye siyasetinin çoklu krizlere sürüklenmesinin, son deprem felaketinin altında kalmasının yegâne nedeni, ülkenin ve bölgenin yapısal sonlarına çözüm üretme kabiliyetinden yoksun olmasından kaynaklanıyor. Başta Kürt meselesi olmak üzere, yoksulluktan ekolojik krize, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden seküler yaşama dair sorunlara, eşit yurttaşlık talebine uygun bir demokratik anayasadan yoksun olmaktan yaşamın her alanında hak ihlallerinin yaygınlaşmasına, hukuk dışılığa kadar, ekonomiden ve sosyal alandaki tüm sorunların kronikleşmesinden mülteci meselesine devasa sorunların karşısında tüm basiretsizliğiyle sahne alan hakim siyasi anlayış, devletin köhne rejimine sığınarak bugüne kadar ayakta kalmaya çalıştı. Bunun artık sürdürülmesi mümkün değildir.

Tüm Türkiye ve Ortadoğu halkları, artık değişim zamanının geldiğinin farkında. Bu altüst oluş sürecinde iktidarla beraber düzenin de değişim sancıları yaşadığını biliyoruz. Bu süreç adeta yaşanan son felaketle hızlanmıştır. Hızlandırıcı bu etkiyi siyasete havale etmek, süreci demokratik bir dönüşüme uygun yapılandırmak, siyasi ve toplumsal muhalefetin öncelikli sorumluluğu olmak zorunda. Sarsıntılar karşısında panikleyen, statükoyu koruyarak ayakta kalacağını sanan, dipten gelen dalgaların büyüklüğünü okuyamayan siyaset enkazın altına sıkışıp kalabilir. Halbuki bu enkazdan topyekûn çıkmak, yeni bir inşa sürecini başlatmak mümkün.

6’lı Masa'nın son günlerde yaşadığı kriz, aslında müzakere yoksunluğunun siyaseti nasıl sığ bir alana sıkıştırdığını göstermesi açısından önemlidir. Bu denli büyük bir değişim, dönüşüm eşiğinde tartışmaların kısır pazarlıklara sıkışması, demokratik çözümden kaçmaya yönelik manevralardan başka bir şey değildir. Statüko, halktan gelen değişim talebine, dönüştürücü dinamiğe direnmek istiyor.

Statükonun güçlü temsilcisi İYİ Parti’nin müzakereden kaçma çabası, suçüstü yakalanmış ve toplumun güçlü tepkisi sonucu kerhen de olsa masaya dönmesine neden olmuştur. Toplumun geniş kesimleri, hem bu iktidardan kurtulmak hem de bu düzenin değişmesini istemektedir. Oysa masayı terk eden Akşener, iktidarı değiştirmekle yetinmek istiyor. Masa, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla birlikte şimdilik bu krizi atlatmış görünse de meselenin toplumun beklentileri yönünde gelişebilmesi için acilen muhalif siyasetin tüm bileşenleriyle sahici bir müzakere sürecine gereksinim vardır.

Herkes çok iyi biliyor ki; HDP’siz bir demokratikleşme süreci, bir değişim süreci mümkün değil. HDP demokratik çözüm için müzakereyi önemsemekte, Cumhurbaşkanlığı adayı meselesini de toplumun içine sinecek bir mutabakat zemininde var etmeyi savunuyor. Tüm meselelerimizin çözüme kavuşabilmesi adına bir adım atılacaksa bunun yolu toplumsal müzakere zeminini besleyecek, toplumun ortaklaşmasını sağlayacak, Kürt meselesini var eden başlıca sorunlara çözüm üretecek siyasi diyalogların bu kısa sürede var edilmesinden geçiyor. Mesele aday değil, mesele siyasi programdır. Bu programın asgari müşterekler çerçevesinde yapılandırılması ve geçiş sürecinde bir arada üretilmesi her alanda demokratik çözümün önünü açacaktır. Unutmayalım ki; ülkeyi bu çöküşe masayı devirip müzakere sürecine son veren bir zihniyet sürükledi. O yüzden yeni bir başlangıç için müzakereyle demokratik çözümün önünü açabilecek samimi, sahici ve karşılıklı güvenin tesis edileceği bir yol bulmak zorundayız. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.