NATO projesi olarak İslamo faşizm!..

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türklerde Recep, oğlu Bilal ve gittikleri imam okulu da kutsal ama, henüz Allah değil. Özetin özetiyle “İslamo Faşist” canavarı, Batı (NATO) tarafından yaratıldı. Suç ve günah onun...

"İslami terör" veya Amerikan Başkanı İkinci Bush’un deyimiyle "İslamo Faşizm", yıllar süren soğuk savaşın, bir aleti. "Allahsız Komünizme” karşı geliştirilen bir NATO projesi...

Amerika Birleşik Devletleri’nin eski Ulusal Güvenlik örgütü Başkanı Branzesky’nin sözüyle, Endonezya'dan Avrupa sınırına uzanan "Yeşil Duvar"ın gelişen şekli, teröristlerin iktidarıdır.  

Uzakdoğu ülkesi Endonezya, NATO üyesi değil, ama iyi bir yandaştı. Ülkede sol olabildiğince güçlüydü. Diktatör Ahmet Sukarno’dan sonra (1967) gelen General Suharto, İslamcıları "meselenin halli" için, örgütleyip silahlandırdı. Ülkede, 1970 yılı sonuna kadar, bir milyona yakın insanı katledildi. Yani, sol sorun halledildi.

Eski Albay Alpaslan Türkeş, bir proje miydi tartışması bir yana, o eski bir ırkçı sanıktı. Sonra beraat etirip el üstünde tuttular. O da, karşılık olarak NATO’nun "kontrgerilla" kurslarını, pek iyi notuyla bitirdi.

1960’da Albay, 27 Mayıs darbesinin en hiddetli ırkçısıydı. Sonra cuntadan atıldı. O da Partisini (MHP) ve Kürtçesiyle kurtlar gibi "zur u zur eden" (uluyan) ırkçı gençleri örgütledi.

Dinci Fetullah Gülen’in de kurucuları arasında yer aldığı "Komünizmle Mücadele Derneği", bu sırada aktifti. Görünmez desteğe sahipti. Şimdilerde AKP saflarında "gazetecilik" yapan Avni Özgürel, "biz" diyordu. "Amerikan Haberler Merkezi’nden yardım alarak, derneğin Ankara şubesini kurdu.

Türkeş hareketi, "destekli" teröre hazırlanırken, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu bir dinci olan Mehmet Şevki Eygi, parasız gelip iki günlük gazete sahibi olmuş bir dinciydi. 1969 yılında, "Komünistlerle Endonezya misali mücadele" için, toplu namaz çağrıları yapıyordu.

Daha sonra, rejimin Kültür Bakanı ve AKP iktidarının parlamento başkanı olan İsmail Kahraman da, o sırada, yıllanmış bir hukuk öğrencisi ve "Kahrolsun Komünizm" naralı Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) başkanıydı. Tornadan çıkma sopalı adamları, Eygi’nin camiden çıkan kalabalıkları ile birleşip, Taksim Meydanı’nda Amerikan savaş gemilerinin İstanbul limanına gelişine karşı gösteri düzenleyen solculara saldırıyor, iki kişinin öldürüldüğü "Kanlı Pazar"ı yaratıyorlardı.  

Bu olaydan sonra, Eygi ve İsmail Kahraman sütre gerisine çekildiler. Türkeş’in uluyan ülkücüleri öne çıktılar. Üniversitelerden başlayarak, fabrika önleri, sokaklarda solcu avına çıktılar.

Bunlar Recep Tayyip ve Bahçeli’nin militan kadroları, kitle tabanıydı. Hep birlikte askeri darbeye zemin hazırlamak için, resmen ilan edilmemiş bir iç savaş yürüttüler. Uluyarak ve tekbir getirerek...

Darbeden sonra TC’de, "Türk-İslam sentezi" dönemi başladı. Darbe lideri General Kenan Evren meydanlarda, "benim babam imamdı" diye bağırıyor, bununla dindarlığını ilan ediyordu. Oysa bir Balkan göçmeni olan babası imam değil, Fransızların tütün tekelinde bekçiydi.

Körfez sermayesi, bu dönemde TC’ye aktı. Dincileri finanse ettiler. Yurt dışında Türk imamların maaşlarını ödediler. Türban bu dönemde patladı.

Öte yandan İran’da da güçlü bir sol akım vardı. Ayaklanma halindeki Kürtlerden de destek görüyordu. Çıkarı bozulan Mollalar da onlara katıldı ve genel ayaklanma başladı. Molla Humeyni, Fransa’nın temin ettiği uçakla Tahran’a indi. Ve çarkı eline aldı.

Batı, bu süreçte Mollaları kızdırmamak için, dost Şah Pehlevi’yi terketti. Dünya dar edildi. Amerika, ağır hasta olan Şah’a ülkelerinde ölme izni de vermedi.

Ama dinciler iktidara yerleştikten sonra önce Kürtler ve solcuları hedef aldı. Sonra, Recep Tayyip’in yaptığı üzere Batı’yı şeytan ilan etti. Batı, bu deneyime rağmen, Afgan dincilerine destek verdi. Darbe üstüne darbe yediklerinde ise artık çok geçti.

Recep Tayyip’e gelince, o bir bakıma iktidara yürüyüş kampanyasını Amerika’da yürüttü. Beyaz evde ağırlandı. Başkan oğul Bush’un övgülerine mahzar oldu.  Daha sonra "Büyük Ortadoğu Projesi”nin (BOP) ikinci başkanı yapıldı. O da, Çin’den (Uygur), Orta Asya, Kafkaslar’dan kiralıklar getirdi.  Onları Katar sermayesi ile besleyip silahlandırarak, düne kadar "dost ve kardeş" dediği Suriye’ye sürdü. BOP ikinci başkanı olarak Erdoğan, o arada Mısır’ı karıştırmaya, Kuzey Afrika’ya el uzatmaya başladı.

Batı uyandığında artık çok geçti. Paris’te katliam yapılıyor, Hollanda da bombalar patlıyor ve Recep "bana para vermezseniz" diye Batı sınırlarına göçmen yığıyordu.

Dinciler, (dini iktidar yolu yapanlar) böyleydi. Tümü biririne benziyordu. İlk dört Halife’den beri değişmeyen gerçektir ki, dincinin ılımlısı yok, tümü zalimdi.

İlk fırsatta, el uzatıp yardım sunanı ısırıyor, canına kıyıyordu. Ermeniler, Kürtlerin bir kısmı onlar (Türkler) için, ölümü koşan askerdi. Düze çıktıklarında ilk iş onları boğazladılar, mallarına çöktüler.

İranlı Mollalar, Şah zulmüne karşı "adalet için" yollardaydı. Türk Recep, "ileri demokrasi" diyordu. İkisi de Batı’dan destek alıyor, engelleri aşıyordu. Sonra yalan, dolan, entrikaya başladılar. Terör kementini önce, onların boynuna doladılar.

Dünün BOP İkinci Başkanı, bugün İran Mollalarıyla bir bütündür. Afganistan’a el öpme (biat) heyetleri gönderiyor. İslamcı hırsız, tecavüzcü ve katillerden kurulu orduya komuta ediyor.

Öte yandan, Kürtlere karşı yürürlüğe koyduğu “engizisyon adaleti"ni genele yaydı. Düşman bildiklerini, hayali suçlamalarla tutukluyor, sonra onlardan masumiyetlerinin kanıtlanması isteniyor. Kürt lider Selahattin Demirtaş ve arkadaşları "hayali suçlar" icat edilerek yıllardır tutuklu. Osman Kavala, Gezi Parkı olaylarının sanığı aydınlar, Tabipler Birliği Bakanı Şebnem Korur Fincancı, Fırıncılar Derneği Başkanı, İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu ve binlerce Kürt bu soysuz "adalet"in birer kurbanı...

Ancak, Türk dincilerinin esirleri, her şeye rağmen, İran Mollarının esirlerine oranla daha şanslı. Mesela Kürt müzisyenler idam edilmiyor, linçle yarı ölüye dönüştürülüyor, mahpus tutuluyor veya müzikleri yasaklanıyor.  İranlı Kürt şair ve müzisyen idam gününü bekliyor.

Türkler rejimlerine karşı çıkanları, Recep Tayyip’e hakaret ettikleri gerekçesiyle tutukluyorlar. İranlı Mollalar, karşıtlarını Allah’a savaş açma suçlamasıyla idama mahkum ediyorlar. Yani Mollalar Allah, rejimleri de Allah4ın rejimi. Polisçe öldürülen, genç Kürt kadını Jîna Amînî adına sokağa çıkan 15 bin kişi için, Allah’a isyandan toplu idam hükmü çıktı.

Gerçi Türklerde Recep, oğlu Bilal ve gittikleri imam okulu da kutsal ama, henüz Allah değil.

Özetin özetiyle başa dönersek, İslamo Faşist canavarı, Batı (NATO) tarafından yaratıldı. Suç ve günah onun...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.