Ne acımızı ne yangını unuttuk
Toplum/Yaşam Haberleri —

Mazıdağ yangın
- “Bir yılda değişen tek şey mezar sayısı oldu. Askerler köye girmemize izin vermedi. Ambulans dahi gelemedi. Eğer erken müdahale edilseydi, bu kadar can gitmezdi. Ne acımızı unuttuk ne o geceki yangını.”
MEDİNE MAMEDOĞLU / AMED
Amed’in Çınar ilçesine bağlı Köksalan köyünde başlayarak Mardin’in Mazıdağı ilçesine kadar yayılan büyük yangın felaketinin üzerinden bir yıl geçti. 15 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce hayvanın telef olduğu ve binlerce dönüm tarım arazisinin küle döndüğü bu felaketle ilgili yürütülen adli süreç, belirsizliğini koruyor. Ne yangının çıkış nedeni açığa çıkarıldı ne de köylülerin maddi ve manevi kayıpları giderildi.
Bölgede yangının etkileri hala hissediliyor. Yangınla birlikte yok olan doğal örtü, yerini toparlanamayan bir yarılmaya bırakmış durumda. Halk ise elektrik ve su kesintileriyle karşı karşıya.
Müdahale geç yapıldı
20 Haziran gecesi saat 22.00 sularında elektrik tellerinin kopmasıyla başlayan yangın, rüzgarın etkisiyle kısa sürede geniş bir alana yayıldı. Yangın, Köksalan köyünde başladı; ardından Yazçiçeği, Bağrık ve Ağaçsever köylerine sıçradı. Alevler, Mazıdağı’nın Yücebağ, Şenyuva ve Yetkinler köylerine kadar ulaştı. İtfaiye ekipleri yetersiz kaldı. Köylüler ve bölgedeki siyasetçiler defalarca havadan destek talep etti, ancak bu talepler saatlerce yanıtsız kaldı. Havadan müdahale ise yangının devam ettiği saatlerde değil, yangının sönmesinin ve cenazelerin toprağa verilmesinin ardından, sabah saatlerinde gerçekleşti.
Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu’nun hazırladığı detaylı raporda yangının nedenine ve yol açtığı yıkıma dair çarpıcı tespitler yer aldı. Rapora göre yangın, yaklaşık 37 yıldır onarılmayan elektrik direklerinden çıkan kıvılcımla başladı ve ekili alanlara kısa sürede yayıldı. Felakette 1’i çocuk olmak üzere 15 kişi hayatını kaybetti; 302 keçi ve 622 koyun telef oldu. 100’ün üzerinde hayvan ise yaralandı.
Bilirkişi raporları birbirini çürüttü
Yangının ardından başlatılan hukuki süreçte bugüne dek herhangi bir somut ilerleme sağlanamadı. İlk etapta dört ayrı rapor hazırlandı. Amed Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı, yangının “elektrik direklerinden sıçrayan kıvılcımla kuru otların tutuşması sonucu çıktığını” tespit etti.
Çınar Cumhuriyet Başsavcılığı da yangın günü bir bilirkişi görevlendirdi. O bilirkişi de aynı şekilde, elektrik tellerinden çıkan kıvılcımın yangına neden olduğunu raporladı. Buna rağmen, savcılık ikinci bir bilirkişi heyeti oluşturdu. İlk heyette yer alan bilirkişinin yeniden dahil olduğu bu yeni ekip, önceki raporları göz ardı ederek “yangının elektrik kaynaklı olmadığı” sonucuna vardı. Heyet ayrıca yangının neden çıktığına dair somut bir veri bulunmadığını bildirdi.
Yapılan itirazların ardından dosya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Burada oluşturulan yeni bilirkişi heyeti ise “Yangının çıkış nedeni atmosferik etkiler olabilir” diyerek, farklı bir görüş sundu. Raporda, “Yangın, o günkü hava koşulları ve şimşek çakma ihtimali sonucu, elektrik taşıyan tahta direklerin altında bulunan kuru otların tutuşmasıyla meydana gelmiş olabilir” ifadelerine yer verildi.
DEDAŞ’ı aklamaya yönelik
Avukat Mehdi Özdemir, yangınla ilgili hazırlanan bilirkişi raporları arasındaki çelişkilere dikkat çekerek, ilk raporu hazırlayan bilirkişinin önceki tespitine rağmen, herhangi bir itiraz şerhi koymamasını “büyük bir tutarsızlık” olarak değerlendirdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında hazırlanan bilirkişi raporundaki yorumların bilimsel temelden uzak olduğunu belirten Özdemir şöyle konuştu: “Yangının çıkış nedeni tamamen varsayımlara dayandırılmış. ‘Şimşek çakmış olabilir’, ‘tahta direk kıvılcım üretmiş olabilir’ deniyor. Somut veri sunulmadan yapılan bu açıklamalar sadece DEDAŞ’ı aklamaya yönelik.”
Bakım ve onarım ihmal edildi
Özdemir, yangının yalnızca doğrudan sebeplerle değil, aynı zamanda uzun yıllara yayılan bir ihmaller zinciriyle meydana geldiğini belirtti. Yangının ardından Amed Kent Konseyi’ne bağlı sivil toplum örgütleriyle birlikte olay yerine gittiklerini ve yerinde incelemelerde bulunduklarını söyleyen Özdemir, “Köylerde yurttaşlar, elektrik direklerine yıllardır bakım yapılmadığını anlattı. Yerde yanmış ve devrilmiş çok sayıda elektrik direği vardı. Tahta direklerin hala aktif olarak kullanıldığını gördük. Bu yapısal sorunlar, yangının büyümesine doğrudan neden oldu. DEDAŞ, 1980’lerden bu yana bölge halkına sadece yüksek faturalarla zulmetmekle kalmadı, bakım ve onarım konusundaki sorumluluğunu da ihmal etti” dedi.
Dosya cezasızlıkla sonuçlanabilir!
Köy halkının maddi zarar gördüğünü, bazılarının da yaralandığını hatırlatan Özdemir, adaletin sağlanamamasının mağduriyetleri katladığını vurguladı. Savcılığın yeni bir bilirkişi heyeti oluşturmadığını, kusur tespiti yapılmadığını, herhangi bir gözaltı ya da yargı süreci de başlatmadığını belirten Özdemir, “Soruşturma, failleri aklayan bir yargı pratiğine dönüşmek üzere” dedi. Dosyanın bu gidişle takipsizlikle kapanabileceği uyarısında bulunan Özdemir, “Eğer DEDAŞ’ın sorumluluğu ortaya konulmazsa, hem failler cezasız kalacak hem de zarar gören ailelerin tazminat alma hakkı elinden alınacak” diye konuştu.
Özdemir, DEDAŞ’ın doğrudan ya da dolaylı sorumluluğunun mutlaka yargı önünde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Sorumlular cezalandırılmalı ve mağduriyetlerin giderilmesi için süreç etkin biçimde işletilmelidir” dedi.
4 ayrı soruşturma açıldı
Yangının ardından, mağduriyet sadece yangınla sınırlı kalmadı. Olayın çıkış nedeni olarak elektrik direklerini işaret eden Köksalan köyü sakinlerinden İbrahim Eren hakkında Diyarbakır Valiliğinin ilk açıklamasında yer alan “Anız yakılmış olabilir” iddiasına tepki gösterdiği için DEDAŞ tarafından suç duyurusunda bulunuldu. “Ekili arazide anız olmaz, yangın elektrik direklerinden çıktı” diyerek duruma itiraz eden Eren hakkında 4 ayrı soruşturma açıldı.
Delilleri kararttılar
Yangının ertesi sabahı DEDAŞ ekiplerinin olay yerine gelerek yangının çıktığı bölgedeki tüm elektrik telleri ve direklerini değiştirdiğini anlatan Eren, yapılan bu müdahalenin delil karartma amacı taşıdığını belirtti. Eren, “Yangının çıktığı noktadaki telleri erkenden değiştirdiler. Delil kalmasın diye alelacele hepsini toplayıp götürdüler. Normalde arıza olduğunda günlerce elektriksiz kalırdık. Ama bu olayda sabah 6’da gelip hemen müdahale ettiler” diye aktardı.
Tarlalara bir yıldır elektrik yok
Aradan geçen bir yıla rağmen hem kendisinin hem de köydeki yurttaşların mağduriyetlerinin devam ettiğini aktaran Eren, tarlalarındaki kuyulara bir yıldır elektrik verilmediğini, bu yüzden ekili alanların kuruduğunu söyledi. Köylülerin geçici olarak kurduğu güneş enerjisi sistemiyle günde yalnızca 6-7 saat sulama yapabildiğini ifade eden Eren, “Yangının yaraları sarılmadığı gibi, DEDAŞ tarafından daha da mağdur edildik” dedi.
Sulu tarım yapamıyoruz
Yangının ardından devletin sınırlı bir ödeme yaptığını belirten köylüler, zararın yalnızca üçte birinin karşılandığını, asıl kayıplarının karşılıksız kaldığını söyledi. Yangında sulama sistemlerinin de yandığını belirten yurttaşlar, “Yenisini alamadığımız için sulama yapamıyoruz. Bazı köylüler güneş paneliyle çözüm üretmeye çalışıyor ama bu sistem pahalı ve yetersiz. Yangından sonra çekilen yeni enerji hattı da kısa sürede kesildi. Şimdi eski hatta mahkum edildik” diyerek tepkilerini dile getirdi.
Davanın peşini bırakmayacağız
Yangının ardından birçok sivil toplum kuruluşu ve yurttaşın dayanışma gösterdiğini söyleyen köylüler, hukuki sürecin takipçisi olacaklarını da sözlerine ekledi: “Savcılığın yürüttüğü soruşturma bu ay sona erecek. Ardından avukatlarımız aracılığıyla dava açacağız. Bu davanın peşini bırakmayacağız.”
* * *
Değişen tek şey mezar sayısı
Yangında en ağır kayıpların yaşandığı yerlerden biri olan Yücebağ köyünde de aradan geçen bir yıla rağmen acı hala taze. Yangına müdahale etmek isteyen köylülerden, çoğu genç 10 kişi yaşamını yitirdi. Köyde yaşanan yıkımı anlatan Perihan Demir, “Bir yılda değişen tek şey mezar sayısı oldu” diyerek, yaşanan kayıpların ağırlığını dile getirdi: “O gün çok geç müdahale ettiler. Askerler köye girmemize izin vermedi. Ambulans dahi köyün içine gelemedi. Eğer erken müdahale edilseydi, bu kadar can gitmezdi. Bu köy hem maddi hem manevi olarak büyük zarar gördü. Hiçbir zararımız ödenmedi. Bu şekilde bir yıldır bekliyoruz. Ne acımızı unuttuk ne o geceki yangını” dedi. Köydeki yaşamın da yangından sonra sekteye uğradığını belirten Demir, “Köylüler hayvanlarını sattı, çoğu korkudan arazilerini ekmedi. Geçinemeyenler yeniden mevsimlik işçiliğe döndü, yollara düştü” diyerek yaşanan yoksullaşmaya da işaret etti.