Ne vesayet ne de merkezileşme

Tuncer Bakırhan
- Kürt'ün dilinin, kültürünün, kimliğinin ve varlığının dışlanmadığı; Alevilerin eşit yurttaş olduğu bir sistem istediklerini belirten DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan, "Eşit vatandaşlık, güçlü yerel demokrasi istiyoruz" dedi.
- Kimsenin imtiyazlı yaşamı için milyonların geleceğini heba etmesine izin vermeyeceklerinin sözünü veren Bakırhan, şunları dile getirdi: "Bu ülkenin çocuklarının tabutlarını taşımak istemiyoruz. Barışı omuzlamak istiyoruz"
- "Ne eski vesayeti ne de mevcut merkezileşmeyi kabul ederiz" diyen Bakırhan, "Kimsenin yedeği ya da pazarlık unsuru değiliz. Kardeşliğimizi, eşit yurttaşlığa dayalı demokratik bir anayasa ile güvence altına alabiliriz" diye konuştu.
DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, tüm halkların ve inançların eşitliğini istediklerini belirterek, “Bu sürecin menziline demokrasi ve hukuku koyduk. Sürecin özü, eşit bir kardeşlik hukuku ve demokratik toplumsal mutabakattır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, partisinin dünkü Grup Toplantısı'nda konuştu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptıkları görüşmeye işaret ederek, görüşmenin yapıcı geçtiğini ve temaslarının devam edeceğini kaydetti.
Rota, demokratik cumhuriyet
Ortadoğu'da eski dengelerin çözüldüğünü ve herkesin gelecek yüzyılın rotasını çizdiğini belirten Bakırhan, şunları söyledi: "Gelin kendi rotamızı, yolumuzu birlikte çizelim. Bir başkası bizim rotamızı, yolumuzu belirlemesin. Bizim rotamızı Türkiye halkları belirlesin. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı bizim rotamız olsun. Demokratik bir cumhuriyet bizim rotamız olsun. Kürt'ün, Alevinin eşit yurttaş olduğu bir rota, bizim rotamız olsun."
Gerçek bir eşitlik zemini
"Kimse, kimsenin üzerinde ve gerisinde değil" diyen Bakırhan, şöyle devam etti: "Bu süreçte Demokratik Ulus mutabakatıyla gerçek bir eşitlik zemini kurabiliriz. Kendi senaryomuzu birlikte yazalım. Sayın Öcalan’ın çağrısı, rotamızı ve senaryomuzu yazabileceğimiz, çizebileceğimiz ve birlikte hareket edebileceğimiz bir kapı aralıyor. Kendi sözünü söyleyen, kendi kararını veren bir irade ortaklığı sağlamak, bu süreçte mümkün."
Tereddüt ve güven sorunu
Hem Kürt halkında hem de Türkiye halklarındaki tereddüt ve güven sorununa işaret eden Bakırhan, bir sürecin layıkıyla devam edebilmesi için güven ortamının tesis edilmesi gerektiğini vurguladı. Bu güveni yeniden tesis etmek için herkese, tüm siyasi partilere, en başta da AKP ve ortağına büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü belirten Bakırhan, "Özellikle bu süreçte güveni tesis etmek, toplumu bu konuda ikna etmek ve toplumu bu sürecin yanında konumlanmaya sevk edecek bir söylem ve pratik içerisinde olmak lazım. Sadece DEM Parti değil, herkes daha cesur olmalı, daha büyük bir sorumlulukla hareket etmeli ve bu sürece katkı sunacak söz, pratik ve eylem içerisinde olmalı" dedi.
İktidar niye sahada yok?
Yurttaşların, 'Aylardır bu süreç başladı, siz sahadasınız; iktidar neden bu konuda ürkek davranıyor, iktidar niye sahada yok, neden anlatmıyor bu süreci' sorularına dikkat çeken Bakırhan, şöyle konuştu: "AKP daha fazla sorumluluk alabilir, cesaretle konuşabilir, çözüm dilini daha çok kullanabiliriz. Güven verici adımların da atılması gerekiyor. Barışı konuşuyoruz ama cezaevlerine bakarken büyük bir acı yaşıyoruz."
Cezaevleri artık boşaltılmalı
Adalet Bakanlığının verilerine göre cezaevlerinde ortalama günde iki hasta tutuklunun hayatını kaybettiğini anımsatan Bakırhan, şöyle devam etti: "Bu dehşet tabloyu sona erdirmek, barışın ilk ve en acil adımıdır. Bir diğer adım da infaz düzenlemesine ilişkin olmalıdır. Bu sürecin odağında olan adalet duygusunu zedeleyen infaz kanunu, artık demokratik standartlara göre yeniden düzenlenmelidir. Cezaevleri boşaltılmalı, cezaevlerinde bulunan tutsakların aileleri çifte bayram yapabilmelidir. Bu çerçevede çıkacak infaz paketini destekleyeceğimizi; aksi takdirde, kendi düşüncelerimizi dile getireceğimizi ifade ediyoruz.
Kayyum belasından kurtulmalı
Hafta sonu Amed’de yerel yönetimler ara dönem konferansımız yapıldı. Kayyumların kaldırılması ve yerel demokrasinin güçlendirilmesinin sağlayacağı büyük katkıyı konuştuk. Türkiye’nin barışını aradığı bu süreçte, artık bu kayyum belasından kurtulmalıdır.
Eski dille yeni yüzyıl olmaz
Güven artırıcı adımlardan biri de medyada kullanılan dildir. Eskinin diliyle yeni bir yüzyıl kurulamaz, demokratik bir zemini oluşturamayız. Medyanın dili en başta acilen değişmelidir. Hala sürece uygun olmayan zehirli, tahrik edici bir dil kullanılıyor. Sabah akşam bize, değerlerimize hakaret edenlerin dili, çözüm zeminini zehirliyor. Biz de tabanımız da oldukça rahatsızız. Süreç en başta dille başlar. Medya çözüm dilini ne kadar benimser, ne kadar konuşursa barışın toplumsallaşması da o kadar güçlü olur.
Endişeli Türkler için tekrar
Bu süreçte kaygıları olan insanlar da var. 100 yıllık algılar, tekçi, inkarcı yaklaşım, kabul etsek de etmesek de insanların kafasında kimi soru işaretleri ve endişeleri de yaratmış durumda. Defalarca söyledik ama yine söylüyorum: Türkiye'nin başkenti, dili ve bayrağıyla hiçbir sorunumuz olmadı; hiçbir zaman da tartışma konusu değil. Derdimiz Türkiye’nin değerleriyle değil.
Kürtlerin taleplerini de tekrar
Rejimin Kürt'ü kabul etmeyen, Aleviyi eşit yurttaş olarak kabul etmeyen karakteriyle derdimiz var. Devlet artı demokrasi formülünü savunuyoruz. Kürt'ün dilinin, kültürünün, kimliğinin ve varlığının dışlanmadığı; Alevilerin eşit yurttaş olacağı bir sistem istiyoruz. Demokratik eşit vatandaşlık istiyoruz. Var mı burada kimseyi rahatsız edecek bir şey? Ülke demokratik olsun; Kürt de, Arap da, Çerkez de, Alevi de, Azeri de, Sünni de eşit olsun. Demokratik eşit vatandaşlık, güçlü yerel demokrasi istiyoruz. Batman iradesine kayyum atanmasın, yerel yönetimlerin yetkileri artırılsın, yerele daha rahat hizmet sunsun istiyoruz."
Barışla demokratik topluma
Eşbaşkan Bakırhan, 'Demokrasiyi hedeflemeyen de barış mı olur?' sorusuna dikkat çekerek, yanıtlarının şöyle olduğunu söyledi: "Bizler bu sürecin menziline demokrasi ve hukuku koyduk. Bu sürecin özü, eşit bir kardeşlik hukuku ve demokratik toplumsal mutabakattır. Barış, demokratik topluma ulaşmamızı sağlayacak yegâne köprüdür. Barış köprüsüyle demokrasiye ulaşacağız. Bu köprüyü hep birlikte inşa edeceğiz. Barış, solcuların, sekülerlerin, sağcıların, muhafazakârların, milliyetçilerin hepimizin ortak hakkıdır; sadece bizim değil. Bu ortak hakkı birlikte savunmalı ve bu köprüyü birlikte inşa etmeliyiz. Net söyleyelim: Barış ve demokrasi bizden de Cumhur İttifakı’ndan da büyüktür. Doğru bildiğimiz yoldan vazgeçmeyeceğiz."
Artık tabut taşımak istemiyoruz
Kimsenin imtiyazlı yaşamı için milyonların geleceğini heba etmesine izin vermeyeceklerinin sözünü veren Bakırhan, şunları dile getirdi: "Kim ne der ne hesabın peşine düşerse düşsün biz artık omuzlarımızda bu ülkenin çocuklarının tabutlarını taşımak istemiyoruz. Biz barışı omuzlamak istiyoruz. Ortak vatanda demokratik bir yaşam için dün de hazırdık bugün de hazırız. Varız ve çalışacağız. Türkiye’nin yeni yüzyılda barış misakına ihtiyacı var. Barış misakının kaynağı da toplumdur. Barış misakı ile ölümlerde ayrışarak değil, yaşamda birleşerek bir arada olacağız. Barış misakı, Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir yüzyılın kapısını aralayabilir. Bu misak sadece bugünün değil, gelecek yüzyılların da refahını, huzurunu ve kardeşliğini garanti edecek taahhüttür.
Demokratik anayasa ile güvence
Bin yıllık kardeşliğimizi, eşit yurttaşlığa dayalı demokratik bir anayasa ile güvence altına alabiliriz. 27 Mayıs’ın yıl dönümünde bir kez daha seslenmek istiyorum; askeri vesayet ve darbe kültürünü demokratik bir sözleşme ile tamamen kapatabilir ve bu topraklardan kaldırabiliriz. Darbenin panzehiri özgür siyasettir, evrensel hukuktur, demokratik uzlaşıdır. Siyaseti kişisellikten arındırıp kurumsal çözümlere odaklanma zamanıdır. Siyasetin, kişisel hedeften ortak gelecek eksenine kayması anayasal dönüşümü hazırlar. Anayasa tartışması tabu değildir; demokrasi, adalet ve özgürlük ekseninde samimi bir müzakere alanı olmalıdır.
Kimsenin yedeği değiliz
Ne eski vesayete sığınırız ne de mevcut merkezileşmeyi kabul ederiz. Biz 3. Yol’uz. Biz demokratik zeminiz. Biz 86 milyon insanın barış içerisinde, kardeşçe yaşamasını savunan bir yoluz ve öyle olmaya devam edeceğiz. Biz kimsenin yedeği ya da pazarlık unsuru değiliz; biz DEM Parti’yiz. Arkasında yüzlerce, binlerce arkadaşımızın yaşamını yitirdiği, 40 yıldır bütün zulüm ve acılara rağmen ayakta durmayı bilen Türkiye’nin en temel zemini haline gelen bir partiyiz." ANKARA