Newroz’dan HDP’ye...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Kürt gücünün ortaya konması, oylarının belirlenmesi mi? Bunun için, HDP’ye verilen oylar yeter. Ama, Kılıçdaroğlu’na verilen destek ile kara bela diktatörün düşüşünü görmek mümkündür. Faşizm kalesinin çöküşü olur bu

Newroz (asıl anlamıyla Nuroj) Kürt halkının, öfkesini topluca ifade günüdür. Öte yandan özgürlük yolunda şenlik...

Kürtler, bu geleneksel günlerini govend kolları, kılamlarla karşılamak için ağır bedeller ödediler. Yağdırılan cezalara rağmen ırkçı rejime direndiler. Teslim olup boyun eğmediklerini gözlerine sokarcasına inatlaştılar. Gençler, şehirler yasaklanınca dağların ululuklarında Zerdüşt’ten miras kutsal ateşlerini yaktılar. Kürtler, 1992’de, bedeli olacağını bile bile barbarın kanlı dişine meydan okudular. Yasağı yırtarak, rengarenk giysileri içinde meydanlara çıktılar.

Saldırılar, Hitler ırkçılığı şiddetindeydi. Mesela Cızira Botan, Nuseybin’de bayramlık giyitleri içindeki Kürt kadınlarını, elleri kınalı azıv kızlar ve çocukları tanklarla ezdiler.

Bilge Musa Anter, “kocamı katlettiler, Apo“ diyerek haber veren Nuseybinli kadına, o gün, unutulmaz sözlerini söyledi:

“Elimden bir şey gelmiyor, sadece ağlayabiliyorum!..“

Kürt halkı, göz yaşlarını yüreğine akıtarak, kanını dökerek ulusal sorun haline getirdiği davasını sürdürdü. Ölüm govendleriyle direndi barbarlara. Bu bir savaştı. Savaşının son şehidi, gencecik müzik öğrencisi Kemal Kurkut‘tu. Bedel ağır ama kazandılar.

Kürtler, bu yıl yine dünya boyutunda meydan ve salonlardaydı. Kurdistan‘ın her yerinde ve Kürtlerin yoğun olduğu Türk şehirlerinde ateşler yakıldı. Yağmur altında govend oynandı.

Söylemek gerekir ki, bir çok yerde davullar gümlemedi. Klarnet, zurnalar ötmedi. Rojavalı dokuz seçkin Kürt savaşçısının helikopter kazasında can vermesinin matemi ve depremde enkaz altında kalan insanların anısına saygı Newroz’a yansıdı. Müzik sesi ölgün, büyülü günü kutlama sevinci sönüktü.

Ama ırkçılara rağmen, meydanlar yağmur altında doluydu. Bıji Newroz!..

Ve HDP!

Aslında HDP‘nin lideri Selahattin Demirtaş ve kadro arkadaşları esir, Kürt halkı zulme doymayan barbarın diş gıcırtıları arasında sıkıştırılmışken, eleştirel gözle bakmak istemediğim bir konu.

Kimseyi incitmek istemiyorum. Ama bağışlayın beni. Bir bakıma sözüm kendime, “HDP yeni bir süreç olan seçim arifesindeyken, vicdani görevimi yaptım“ demek adına, sözümü söylemek istiyorum.

Bu satırları yazdığım sırada, CHP lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, destek almak üzere, HDP liderleriyle görüşme halindeydi. Bu konuya girmek istemiyorum. “Kürtler, kendi Cumhurbaşkanı adaylarını çıkarmalıdır“ diyen, görüşlerini yazıya dökene saygılıyım. Ama onlara katılmıyorum.

Gerçi CHP ve onun lideri Kılıçdaroğlu, Kürtler ırkçı zulum altındayken kör bakmayı, lal durmayı geçti. Zaman zaman suskunluğunu ırkçı rejime onay için bozdular.

Ama buna rağmen CHP lideri, HDP’den destek alacaktır. Yaşanan koşullar nedeniyle bu destek yerindedir. Çünkü, Kürtlerin oyu ile Cumhurbaşkanlığı makamını almak mümkün değildir. Kürt gücünün ortaya konması, oylarının belirlenmesi mi? Bunun için, HDP’ye verilen oylar yeter!..

Ama, Kılıçdaroğlu’na verilen destek ile kara bela diktatörün düşüşünü görmek mümkündür. Faşizm kalesinin çöküşü olur bu. Kürtler açısından yeterli.

Ama ben, seçime gidilirken, kendimi frenleyip sansürleyerek HDP hakkındaki bazı düşüncelerimi söylemek istiyorum. Ha, sansürleme dedim. Yadırgayabilirsiniz. Ben Kürtler ve kurumları konsunda yansız, tarafsız da değilim. Zarar vermek istemem.

Kürtler, ana yurtlarında insan bile sayılmayan düşmandır.  Onlara düşman hukuku, yazılı olmayan köle kanunları uygulanmaktadır. İstanbul belediyesinde bir-iki Kürt çalıştı diye, Belediye başkanının kellesi isteniyor düşman hukuku gereği. Türk rejimi, yer yüzünde varlık olma çabasındaki tüm Kürtleri yok etmek, köklerini kazımak üzere efor harcıyor, paralar saçıyor ve seri katil misali Kürt öldürüyor. Ama katil, öldürürken, İslamcı sahtekarlık (takkıye), dolandırıcı kurnazlığıyla “Kürt“ demiyor. “PKK, PYD“ diyor. Bu söylemle cinayet işlemek üzere, dört yana seğirtiyor. İçeride, Kürt varlığına dair olgu ve sembol düşman unsurdur.

İşte bu koşullar altındaki Kürtlerin tek beklentisi, HDP’nin büyülü hayallerine saygılı olmasıdır. Bir yerde, bir de vicdanın sesi olması.

Kürdün ana davası mı? O Kurdistan çocuklarının sorunu...

Ha elbette, seçimden seçime, oylarının “münasebetsiz kimileri“ ile çarçur edilmesini istemiyorlar.

Baksanıza geçmişe. Seçilmeyi “malı götürme“ olarak gören kimileri buharlaştı. Ayrılıp işletmelerini kuranlar oldu.

Kürt oylarına “hayıf“ ve Kürtlere hakaret ki, bir kısmı da fırıldak kesildi. İtirafçılıktan sonra, gidip AKP’nin kapısında, “yal“ yalama kuyruğuna girdi onlar.

Yazıktır Kürtlere ve irade onurları olan oylarına...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.