“Öldürmekle iftihar eden bir millet...“

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Erdoğan, Kürt öldürmekle iftihar ediyor. Argo deyimle “kafa buluyor“ Kürt cinayetleriyle. Mutlulukla ağzını doldura doldura “öldürdük“ diyor. Başarılarını, cinayetler serisi ile sunuyor halkına. Kiralık katiller, kafa kesen cellat taburlarından oluşan İslamo Faşist IŞİD’çilerle ortaklaşa yürüdükçe, geride bebekler, ihtiyarlar kanıyor...

Tarihçi Ayşe Hür, geçenlerde sosyal medyada, Birinci Meclis'ten yükselen seslerden örnekler yayımladı. O zaman İngiltere ve Fransa’nın öncülüğündeki Avrupa, “Türk devleti tapusunu“ henüz teslim etmemişti. Lozan'dan tapu teslimini bekleyen Atatürk, son derecede “hoş görülü“, hatta inançlı bir “liberal“di.

Kurduğu, üyelerini kendi seçtiği Meclis, renkli sesler forumuydu. Kendisi bile eleştirilmekteydi. O da dişlerini sıkma pahasına tahamül etmekteydi. “Bu liberal iklimde“ Atatürk’ün Koçgiri Kürtleri üstüne saldığı Sakallı Nurettin Paşa ve resmi haydut Topal Osman bile Meclis'te yargılanıp mahkum edildi.

Aynı Meclis, 1922’de Ermeni kalıntılarının “temizlenmesine” hız verilmesini, Ermenilere yapılanların aynısının Karadenizli Rumlara (Pontuslular) uygulanmasını görüşmeye açtı. Kürsüye çıkan Mersin Mebusu Selahattin Adil Bey, katliamın çıkmaz olduğunu, katliamla dünyanın parçası olmanın mümkün olmadığını da söyleyerek, Moralıları, Giritlileri, Kepir, Bosna ve Bulgarları örnek gösterip kırıma uğrayanların kazandığını vurguluyordu.  

O süreçte tahammül edilen, daha sonra afaroz edilip İzmir Suikasti gerekçesiyle idam edilmek istenen Erzurum Mebusu Kürt Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, 11 Şubat 1922 tarihli toplantıda, Rum kırımını anlatırken şöyle diyordu: “Biz, niye imha siyaseti ortaya koyuyoruz (uyguluyoruz)? (...) Efendiler, hangi milletin tarihinde, öldürmek, ne derece medarı fahr (övünme vesilesi) olabilir?“

Tarihte, insan öldürüp soy kurutmakla övünen halklar olabilir, çünkü yamyamlık tarihi eskidir ama Türklerden başka insan öldürüp katliam yapmakla övünen herhangi bir halka rastlamadım. Ben araştırdım; literatürde yok, hatta Hitler’in bile şu kadar Yahudi, bu kadar Polonyalı ya da Çek öldürdük diye övünmesine rastlamadım. Kuzey Afrika'yı istila eden İtalyan Musolini, kendi halkına savaş ilan edip kırıma geçen İspanyol General Francisco Franco bile katlettiği insan ve sayısıyla övünmedi. Türkler ise okul çocuklarını “düşman kanıyla sildik palamızın pasını“ diye bağırtıyor. Yaralarını kaşıyacak tınakları var mıydı, bilmiyorum ama  “bizi arkadan vuran düşman“ deyip Ermeni sivilleri tabur tabur ölüm yolculuğuna çıkardılar. Sonra düşmanı yok etmekle övündüler. Rumlar, Süryanilerden sonra Kürtlere sıra geldi.

Kürtler, Türk devletinin dibacesiden (temelinden) beri düşmandır. O günden beri kırıyorlar. Kürtleri bitirmek için ta başından beri Rusya, İran ve Irak'la iş birliği yaptılar. Anlaşmalara imzalayıp paktlar kurdular. O tarihten beri seçim veya darbeyle gelen her diktatör, en hızlı ve en birinci saf kan Türk olduğunu kanıtlamak için Kürt düşmanlığına sarıldı. Kan göllerine, yeni baştan ivme verdi ve veriyor.

Erdoğan, iktidarının ilk aşamasında Güneyliler yapılanma çabasına bakıp verdiği bir demeçte, “Kürtler, Arjantin'de de devlet olsalar biz karşı çıkarız“ demişti. Aynı Recep Erdoğan, has Türk görünme çabalarını, Kürtler üzerinden sürdürdü. Onları, kesintisiz kan ve yıkım çemberinde tuttu. Öldürdüğü Kürt sayısıyla övündü.

Türk ve IŞİD ortak orduları, 17 Nisan'dan beri  işgali daimileştirmek için çağın tüm teknolojisinin yanı sıra kimyasal zehirli gazlar da kullanarak Güney Kürdistan‘ın Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine saldırıyor. Barzaniler, gururla Kürtlerin Türk zehirli gazlarına karşı kullanılmak üzere, temin ettikleri maskelere el koyduklarını açıkladı. 

Bu arada Recep Erdoğan, ölü seven ve öldürmekle gururlanırcasına, iki gün önce “öldürdük“ diyordu. Aynısı ile “64 terörist öldürdük“ diye naralanıyordu. (Atatürk öldürürken, Kürtler eşkıya idi. Çağın söylemiyle şimdi, terörist) Erdoğanın dilinde, yer yüzündeki tüm Kürtler teröristtir. Hüseyin Avni Ulaş'ın deyimiyle Erdoğan, Kürt öldürmekle iftihar ediyor. Argo deyimle “kafa buluyor“ Kürt cinayetleriyle. Mutlulukla ağzını doldura doldura “öldürdük“ diyor. Başarılarını, cinayetler serisi ile sunuyor halkına. Kiralık katiller, kafa kesen cellat taburlarından oluşan İslamo Faşist IŞİD’çilerle ortaklaşa yürüdükçe, geride bebekler, ihtiyarlar kanıyor...

Bu, eşitlerin savaşı değil. Bu yüzden insanlık hukukunda "cinayet" deniliyor. Bir tarafın eli altında, son sistem savaş araçlarına ek olarak zehirli gazlar, öteki tarfta paslı kalaşnikof tüfekler. Cinayet, orada başlıyor işte. Kanayan insanlar, kimilerinin gönlünde gül olarak açılıyor. Onlar işledikleri cinayetlerle mutlu oluyor, övünçle ortalıkta geziniyor.

Dünyanın gözü önünde, işleniyor bu cinayetler. Kürt halkı bütün olarak katilin hedefidir. Nitekim, Irak’ın eski başbakanlarından Nuri el Maliki de Barzanilerin Kürtlere giden gaz maskelerine el koymasından sonra verdiği demeçte, şöyle diyordu: “Türkiye, hiçbir şekilde Kürtleri ayırmıyor. Kürtlerin de bunu anlaması gerekiyor.“

Maliki, bu sözleriyle birilerini uyarıyordu. Ayı ile aynı mağarayı, yılanla da aynı yatağı paylaşmanın tehlikesini anlatıyordu, bu iki cümlecikle. Bunu anlaması gerekenler, anladı mı, sanmıyorum, çünkü çıkarları gözlerini kapatmış, kulaklarını tıkamış durumda. Kürt öldürmekle iftihar eden yılanın, sırası gelince gırtlağına sarılacağından habersiz. Ayı ile yoldaşlığın sonuçlarından da...

Hey, insan öldürerek, kök kazıyarak ocak söndürmekle gurur duyup iftihar edenler için bir vuruşluk canın var senin; uyan!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.