Orklaşmak

Aykan SEVER yazdı —

  • Yoluna kaybetmişlere kısa bir not: Geçmişten çok BUGÜN bir kurumun, bir insanın, bir eylemin ne anlam ifade ettiği ve ne yaptığı daha önemlidir, belirleyicidir. Orklaşmanın alemi yok!

Çoğumuz eski dünyanın iyiyle kötünün rahat ayırt edilebildiği filmlerini, hikâyelerini daha çok seviyoruz. Çünkü aklımız böyle düşünmeye daha yatkın ve tembel. Daha da önemlisi işimize öyle geliyor. Yaşadığımız dünyanın gerçekleri ise zihnimizi kör edecek ölçüde farklı. Kolay değil Orklaştığımızı kabullenmek.

Bu Orklaşma lafı nereden çıktı derseniz işin doğrusu bir kaç hafta önce Putin’in doğum gününün kutlandığı bir videoya denk geldim. Sahne Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de sergileniyordu. Binlerce asker homurtularla, kendi dillerindeki farklı coşkunluk sesleriyle kara gözlük ve maskelerin arkasında bu temaşaya katılıyorlardı. Bir kısmı Ukrayna’da bir süre sonra hayatını kaybedecekti. Bu aklıma Yüzükler’in Efendisi'ndeki (J. R. R. Tolkien) kötülerin askerleri olan Orkları getirdi. 

Oklaşmanın Putin’in ordusundan ibaret olduğunu elbette düşünmüyorum. Bu hislerini ve düşünme yeteneklerini genel olarak kaybetmenin eseri olan bir tür ruh hali. Maalesef aynı zamanda bugünün popüler olmuş neo-faşist akımı içinde bulunmanın da billurlaşmış bir biçimi. Mesela tepemizde militarist-emperyalist iktidarlar birbiriyle tepişirken ve bizi ezerken, biz kendi kendimize söylediğimiz hangi yalanla onların ordularında saf tutuyoruz? Hani sermaye ile savaş arasında çözülmez bir bağ vardı ve bu yüzden sermayeyi devirmeden savaşı sonlandırmak mümkün olmayacaktı?

Bugün dünyanın birçok yerinde neo-faşist iktidarlar var ya da güçlü bir biçimde iktidara adaylar. Bunun en temel nedeni mevcut kapitalizmin dinamiklerinin sıradan sağ politikalarla sürekliliğini sağlayamaması ve 3. Dünya Savaşı dahilindeki hegemonik çatışmanın boyutuna yanıt verememesi. Özeti bugün TC, ABD, İtalya, İsveç, Norveç, Fransa, Şili, Brezilya vb birçok yerde neo-faşist akımların iktidar adayı ya da iktidar olmaları tesadüf değildir ve bu giderek artmaktadır. Neo-faşizme karşı mücadeleyi mevcut egemen sağ siyasal anlayışlardan beklemenin herhangi bir karşılığı yok zira neo-faşizm onların adeta ikiz kardeşi.

Türkiye örneğine baktığımızda rejimin militarizm ve emperyalist hedefler alanında aldığı yolun post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşının ritmiyle uyumlu olduğu görülebilir. Bu süreç aynı zamanda yönetim biçimi olarak diktatörlüğün tesisi için geliştirilen politikalarla desteklendi. Şimdi de toplumun bütününe hakim olabilmek için muhtarlıklardan, aileye ve tek tek insanların zihnine kadar uzanan bir esaret zinciri örülmeye çalışıyor.

Elbette başta Kürt halkının önemli bir kesimi olmak üzere toplumun genelinde ciddi bir direnme eğilimi var. Fakat çeşitli sol kesimlerin bu direnme potansiyelini dinamiğe dönüştürerek rejimi yıkmayı önüne koyan bir politika geliştirmek yerine bunun tam tersi nihai kademede rejim/devlet tarafından sahiplenilmeyi ufuk haline getirdiği görülüyor. Rejimin acımasız baskıları elbette tek tek insanları buralara sürükleyebilir. Fakat sol adına hareket eden siyasal akımların kapitalist-Türk-Sünni-erkek egemen bir devletin varlığını kutlamaları eğer Orklaşmayı içlerine sindirmemişlerse bir hayli zor olsa gerek. 

Bitirirken yoluna kaybetmişlere kısa bir not: Geçmişten çok BUGÜN bir kurumun, bir insanın, bir eylemin ne anlam ifade ettiği ve ne yaptığı daha önemlidir, belirleyicidir. Orklaşmanın alemi yok!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.