Özerkliğimizi koruyacağız

Dünya Haberleri —

Bedran Çiya Kurd

Bedran Çiya Kurd

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Danışmanı Bedran Çiya Kurd, Özerk Yönetim-Suriye geçici hükümeti ilişkilerini değerlendirdi: 

  • 10 Mart anlaşması kapsamındaki görüşmeler ağır ilerliyor. Şam’la çoğu konuda fikir ayrılığı yaşıyoruz. Şam, her şeyin kendi kontrolünde olmasını istiyor. Biz ise aksine anlaşmanın zaten ortaklık ilkesi üzerine imzalandığını belirtiyoruz. 
  • QSD, bazı özel mekanizmalar çevresinde Suriye Savunma Bakanlığı bünyesinde çalışmalarını sürdürecek ve Kuzey ve Doğu Suriye’de özerk yapısını koruyacak. İçinden geçtiğimiz kritik süreci göz önünde bulundurduğumuzda QSD’nin yapısını dağıtmasını doğru bulmuyoruz. 
  • DAİŞ, Baas rejiminin yıkılmasının ardından, örgütleniyor ve terör saldırılarını arttırıyor. Bu dönemde QSD’ye saldırılarını arttırdı. DAİŞ, sadece bizim değil Arap halkının, Avrupa ve dünyanın sorunu. Herkes sorumluluk almalı. Ciddi bir tehlike var ortada.

FELEKXAN SERHAT

Suriye’de Aralık 2024’te Heyet Tahrir El Şam (HTŞ), Suriye Milli Ordusu (SMO) ve yaklaşık 40 farklı gruptan oluşan çete yapılanmalarının Beşar Esad’ı devirmesiyle, ülkeyi 14 yıldır krize sürükleyen aktörler değişti. El Kaide kökenli Ahmed El Şara (Colani), Ocak 2025’te kendisini Suriye’nin yeni devlet başkanı olarak ilan etti, çetelere bakanlıklar ve yetkiler verdi. Şara, böylece Ortadoğu’da bir kez daha değişen denklemde resmi bir muhatap olarak yer almaya başladı. 

Kürtler ise hızla değişen denklemlerde 14 yıllık süre boyunca binlerce şehit vererek kazandıklarını korumaya çalışıyor. 10 Mart’ta Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdi ve Ahmed El Şara arasında, 8 maddelik bir anlaşma imzalandı. Ancak aradan iki buçuk ayı aşkın süre geçmesine rağmen, eşit haklar, mültecilerin geri dönüşü ve idari yönetim gibi kritik konularda üzerine varılan anlaşmalarda ağır adımlar atılıyor. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Danışmanı Bedran Çiya Kurd, anlaşmanın pratiğe dökülmemesinin en büyük nedeninin geçici yönetimle aralarındaki fikir ayrılığı olduğuna işaret ediyor. Çiya Kurd, Şam’ın her şeyin kendi kontrolünde olmasını istediğini, Özerk Yönetim’in ise ortaklık ilkesi çerçevesinde hareket ettiğini söylüyor.

Bedran Çiya Kurd’un 10 Mart anlaşmasının uygulanmasının önündeki engeller, QSD’nin Suriye ordusuna entegre edilmesi, ABD’nin Sezar Yasası yaptırımlarını kaldırması ve Suriye’deki son gelişmelere dair gazetemizin sorularına verdiği yanıtlar şöyle: 

QSD ve geçici hükümet arasında 10 Mart’ta bir anlaşma imzalandı. Anlaşma kapsamında hangi konularda ilerleme sağlandı? 

Halep’in Şêxmeqsûd ve Eşrefiye mahallelerinde hükümetle yaptığımız anlaşma Mart ayındaki gelişmenin sonucudur. Halep’te ittifak sağlandı; askeri güçleri geri çekildi ve Şam’la görüşmeler için komiteler kuruldu. Esir değişimleri devam ediyor. Hizmet kurumlarının nasıl faaliyet yürüteceği ve ortak bir çalışma yapacağı konusunda çalışmalar yapılıyor. Bu dosyayı olabildiğince sağlıklı ve hızlı bir şekilde çözmeye çalışıyoruz.

Yine bildiğiniz gibi Tişrîn Barajı’nda aylarca süren yoğun çatışmaların ardından ateşkes sağlandı. Enerji, askeri ve güvenlik komitelerimiz, Tişrîn’de çatışmaları durdurmak için görüşmeler yaptı. Görüşmeler olumlu geçti ve bir süredir buraya saldırılar düzenlenmiyor. Bu çok önemli bir adımdı. Aslında Tişrîn ve bölgenin genelinde çatışmaların durması için ateşkes ilan edilmesini istemiştik. Ancak barajın yönetimi ve savunması konusunda görüşmelerimiz sürüyor. Maalesef görüşmeler ağır ilerliyor.

Süreç neden ağır ilerliyor, görüşmeler engelleniyor mu? 

Engellemeden öte Şam’la çoğu konuda fikir ayrılığında olduğumuzu söyleyebilirim. Şam, her şeyin kendi kontrolünde olmasını istiyor. Ortaklık veya birlikte yönetmeyi istemiyor. Biz ise aksine anlaşmanın zaten ortaklık ilkesi üzerine imzalandığını belirtiyoruz. Kısacası geçici hükümetle görüşmelerimizde engeller var. Bu bilinçle hareket ediyor ve anlaşmanın eksiksiz uygulanması için çalışıyoruz.

 

Rojava-QSD / foto:AFP

 

QSD’nin Suriye ordusuna nasıl entegre edileceği ve mevcut yapısını nasıl koruyacağı merak konusu. Bu konuda nasıl bir formül üzerinde çalışıyorsunuz?

QSD, Suriye ordusunun bir parçası olacak. Yani bazı özel mekanizmalar çevresinde Suriye Savunma Bakanlığı çatısı altında çalışmalarını sürdürecek ve Kuzey ve Doğu Suriye’de özerk yapısını koruyacak. İstediğimiz formül bu. İçinden geçtiğimiz kritik süreci göz önünde bulundurduğumuzda QSD’nin yapısını dağıtması gibi bir durumu doğru bulmuyoruz. Çünkü ne bir anayasal garanti ne istikrar ne bir ittifak var. İleride Suriye’de demokratik bir anayasa oluşturulur ve herkesin hakkı yasal olarak garanti edilirse o zaman durumu bir daha değerlendiririz. 

Efrîn halkının güvenli dönüşü için görüşmeler yapıldı mı? Şehrin yönetimi, mal ve mülklerin iadesi, halka karşı suç işleyenlerin yargılanması gibi konularda anlaştınız mı?

Efrîn ve işgal altındaki diğer bölgelerden göçertilen halkın güvenli dönüşü, anlaşmanın maddelerinden biri. Efrîn ve Halep için özel görüşmeler yapıldı. Efrînlilerin topraklarına nasıl döneceği, silahlı grupların oradan çıkması, halka evlerinin teslim edilmesi, güvenliğin halk tarafından sağlanması, siyasi, kültürel ve dil çalışmalarının özgürce yapılması ve yabancıların Efrîn’den çıkması için tartışmalar yürütüldü. Bir çerçeve çizildi ve süreci yakından takip edecek bir komite kuruldu. Önümüzdeki günlerde bazı sonuçlar alacağımızı umut ediyorum. Ancak bu konu da ağır ilerliyor. Silahlı grupların orada olması, halkın dönüşü önünde ciddi ve önemli bir engel. Aynı engel Girê Spî ve Serêkaniyê için de geçerli. Biraz zaman gerekiyor ancak kapsamlı çalışmalar sürüyor. Örneğin; Efrîn’e kısmen dönüşler var ama cinayet, insan kaçırma ve tutuklamalar var. Bunu tamamen ortadan kaldırmak istiyoruz. Öte yandan, geçici hükümetin Efrîn halkının güvenli dönüşünü garanti etmesi ve sorumluluk alması gerekir. Bunu resmi olarak kendilerine ilettik. 

 

Rojava-halk/ foto:AFP

 

İki gün önce Hol Kampı’ndaki Suriyeli mültecilerin dönüşü için Şam’la anlaştınız. Anlaşmanın kapsamı nedir?

Şam hükümeti ve Uluslararası Koalisyon’dan bir heyet Hol Kampı’nı ziyaret etti. Yaklaşık 15 bin Suriyeli mülteci şu anda kampta. Tabi bunlar Baas rejimi bölgelerinden kaçıp kampa sığınmıştı. Bu konu üzerinde uzun zamandır çalışıyorduk. Beşar Esad’dan şimdiki geçici yönetime, BM ve Uluslararası Koalisyon’a kadar tüm muhataplarla mültecilerin güvenli dönüşü için konuştuk. Heyet bu kapsamda kampı ziyaret etti ve Suriyeli mültecilerin dönüşünü izleyecek bir komite kurulmasına karar verildi. Yani Özerk Yönetim bölgelerindeki kamp ve cezaevleri yönetiminin Şam’a teslim edilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Kamp ve cezaevlerinin kontrolü, güvenliği ve yönetimi Özerk Yönetim’in elinde.

ABD Başkanı Donald Trump ve Ahmed El Şara görüşmesinin ardından, Sezar Yasası yaptırımları kaldırıldı. Katar ve Suudi Arabistan, Suriye’nin Dünya Bankası’na olan borcunu ödedi. Bu tür desteklerin devam etmesinin Suriye’ye etkileri neler olacak?

Yaptırımların kaldırılmasını, Suriye halkının ekonomik durumunun düzelmesi, evlerine dönmesi ve yeniden inşa sürecini önemli görüyoruz. Suriye 14 yıllık savaş sürecinde talan oldu, taş üstünde taş kalmadı. Aynı şekilde Arap ülkelerin Şam’la görüşmesi de önemli. Bu adımlar yeniden inşa sürecini geliştirmeli. Ancak Suriye’yi savaş alanına dönüştürenlerin çıkarlarından uzak tutmalı. Başka bir deyişle; yaptırımların kaldırılması iyi hesap edilmeli. Çünkü Suriye’de savaş suçu işleyen kişi ve gruplar terör listesinde var. Suriye halkına karşı savaş işlediler. Bu kişi ve gruplar, söz konusu karardan faydalanmamalı. Aksine yargılanmalı ve hesap vermeliler. Hem Baas rejimi hem geçici hükümet hem de silahlı gruplar içinde yer alan, halkımıza ve siyasetçilerimize karşı suç işleyenler yargılanmalı. Aynı zamanda son dönemde Alevi ve Dürzileri katledilenler de hesap vermeli. Aksine adaleti sağlamak mümkün olmaz.

Türk devleti ile doğrudan veya dolaylı görüşmeleriniz var mı? 

Doğrudan görüşmelerimiz yok. Uluslararası Koalisyon aracılığıyla görüşmeler oldu. Özellikle, Tişrîn Barajı’nda ateşkes ilan edilmesi bu görüşmelerin sonucuydu. Görüşmeler sürüyor ancak sorunlarımızı çözmemiz için doğrudan görüşmeler olmalı. Önümüzdeki süreçlerde bu konuda olumlu adımların atılacağını umut ediyoruz. 

 

Rojava, YPJ-YPG / foto:AFP

 

ABD’nin Rojava’dan çekileceği yönünde zaman zaman basına haberler yansıyor. Geri çekilmesi bölgede ne gibi sonuçlara neden olacak?

Evet, bu konu sürekli gündemde ancak sahadaki durum söylentilerin tam tersi. Belli koşullarda yeniden mevzileniyorlar. Sayılarını azaltma ihtimali var ama geri çekilme gündemde yok. Önümüzdeki yıl gündeme gelebilir. Uluslararası Koalisyon ve ABD, DAİŞ’e karşı savaş çerçevesinde bölgede. QSD ile çalışmaları da bu çerçevede. Bu güçlerin bölgedeki varlığı bir denge sağlıyor. Geri çekilme durumunda yeni bir savaş ve kriz çıkmamalı. Eğer plansız veya anlaşma olmadan çekilme olursa yeni krizler patlak verir. Türkiye ve silahlı gruplar bundan faydalanıp, kaos çıkartabilir. Özerk Yönetim olarak, gücümüzü iyi bir şekilde örgütlememiz gerekiyor. Halklar arasında ittifak güçlendirilmeli. Devrimimizin başından bu yana esas aldığımız ilke buydu. Halkımızı örgütledik ve savunduk, çetelere karşı savaştık. Ardından Koalisyon geldi, onlarla DAİŞ’e karşı işbirliği yapıldı.

DAİŞ’in son dönemde özellikle Dêrazor’da saldırıları arttı. Özerk Yönetim, çetelerin tehlikesine karşı çağrı yapıyor ancak muhatapların ciddi yaklaşmadığı anlaşılıyor. Saldırılar neden arttı? 

Baas rejiminin yıkılmasının ardından DAİŞ’in bölgedeki hareketliliği de arttı. Daha da örgütleniyor ve terör saldırılarını arttırıyor. Zaten kaos ve kriz durumlarında gücünü toparlıyor. Bu dönemde de QSD’ye yönelik saldırılarını arttırdı. Buna karşı mücadele de her gün sürüyor. Ancak ne yazık ki uluslararası toplum bu sorunu umursamıyor. Özellikle tutuklu çete ve aileleri büyük bir sorun. DAİŞ, sadece bizim değil Arap halkının, Avrupa ve dünyanın sorunu. Herkes sorumluluk almalı. Ciddi bir tehlike var ortada. Herkes buna göre hareket etmeli.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.