Peru'da 10 günde 3 başkan

Dünya Haberleri —

.

.

  • Ülkenin kendi makus yolsuzluk tarihi bir yana, Peru’daki bu son sıcak gelişmeler, Latin Amerika’da bir süredir birçok ülkede yaşanan temsili demokrasi krizi ile yakından ilgili.

 

DİLAN BOZGAN / BOENOS AİRES

Peru’da “Siz bizi temsil etmiyorsunuz” diyen ve özellikle gençlerden oluşan binlerce kişi, 9 Kasım’dan bu yana sokakları doldurdu. 2000 yılında diktatör Alberto Fujimori’nin “taht”tan indirilerek yargılanmasından bu yana, Peru’da böylesine büyük çaplı kitlesel gösteriler görülmemişti.

2019 yılının Ekim’inden itibaren, Ant Dağları hattında Şili, Bolivya, Ekvator ve Kolombiya’da baş gösteren ve farklı bir biçimde olsa da Arjantin’i de içine alan, “halk memnuniyetsizliğinin” kitlesel ifadesi, Peru’da yankısını bulmamıştı. Peki, Latin Amerika’nın tümünde gözlenen, yeni bir alt üst oluş sürecinin başlangıcı olan, 2019 sonlarından bu yana geçen bir yılın ardından, Peru’da neden şimdi binlerce kişi sokakları dolduruyor? Bu sorunun yanıtı çok boyutlu bir bakış açısını gerektirse de öncelikle Peru’da siyasi temsil mekanizmalarında yaşanan güncel krize göz atarak başlayalım. 

Yeni bir diktatörlük istemiyoruz

Peru’da sokağa taşan tepkilerin kaynağı; 9 Kasım’da Devlet Başkanı Martín Vizcarra’nın, Kongre tarafından, görevi kötüye kullanmak (impeachment) -“ahlaki yetersizlik” - nedeniyle görevden alınmasıydı. Martín Vizcarra yerine, 10 Kasım’da Kongre tarafından “kayyum” olarak Manuel Merino atandı ancak, yalnızca beş gün görevde kalabildi. Sokaktaki inatçı gösteriler ve uluslararası tepki sonucu 15 Kasım’da istifa etmek zorunda kaldı. Manuel Merino’nun kendisine ve temsil ettiği Fujimorist/darbeci cepheye olan tepkiler nedeniyle eylemler onun başkanlığı süresince artarak devam etti.

Merino, bu beş gün içerisinde polis şiddeti ile eylemleri bastırmaya çalıştı. İki kişinin polisin sıktığı plastik mermi nedeniyle yaşamını yitirmesi ve yüzlerce kişinin yaralanmasına karşı gelişen tepkiler sonucu istifa ettiğini açıkladı. Ayrıca Kongre’de kendi direktifi altında bulunan Kongre üyeleri de istifa ettiler. Yeni bir diktatörlük daha istemediklerini kararlılıkla gösteren halkın itirazları sokakta devam ederken, kargaşa içindeki Kongre yeni bir lider belirlemeye çalıştı. Sol cephe Frente Amplio-Peru’nun (Geniş Cephe-Peru) adayının oylamayı kaybetmesi nedeniyle uzayan süreç, 18 Kasım’a kadar üç gün boyunca devletin yasama ve yürütme organlarını temsilsiz bıraktı. En sonunda Dünya Bankası’nda üst düzeyde görevler almış, merkez sağ olarak görülen Partido Morado’nun Kongre üyesi olan Francisco Sagasti Devlet Başkanlığına getirildi. Kısacası; Peru’nun Alberto Fujimori’den kalma, 1993’te yapılan neoliberal anayasaya dayalı “demokrasisi” şimdilik yeniden tesis edildi.

10 gün içinde 3 başkan

Tüm bu kanlı/canlı gelişmelerle 10 gün içerisinde üç başkan değiştiren Peru’nun 9 Kasım’da indirilen ilk başkanı Martín Vizcarro’nun kendisi de seçilmiş bir başkan değildi. 2016’da Alberto Fujimori’nin kızı Keiko Fujimori’ye karşı seçimleri kazanan PPK-Peruanos por el Kambio’nun (Değişim için Perulular) tek adayı olan Pedro Pablo Kuczynski’nin başkan olduğu dönemde, Martín Vizcarro da başkan yardımcılığı yapıyordu. Brezilya menşei çok-uluslu bir şirket olan Odebrecht ile ilişkileri ve seçimlerde oy çaldığı gerekçesiyle Kongre’deki çoğunluğa sahip olan Keiko Fujimori’nin öncülüğündeki Fuerza Popular (Halk Gücü), Pedro Pablo Kuczynski’ye karşı dava açmıştı. Olası bir görevden almayı (impreachment) önlemek üzere, 2018’in mart ayında, Pedro Pablo Kuczynski istifa etmiş ve böylece Martín Vizcarro başkan yardımcılığından başkanlığa yükselmişti.

Sermayenin bölüşüm krizi

Peru’da Maoist ve Guevarist gerilla örgütleri militanlarına ve destekçisi halka karşı acımasız bir savaşın imzacısı olan diktatör Alberto Fujimori’nin, 2000 yılında iktidardan indirilmesi ve tutuklanmasından sonra “demokrasiye geçişin sağlandığı” 2001’den bugüne kadar istisnasız seçilen tüm başkanlar hakkında yolsuzluk davaları açıldı.

Pedro Pablo Kuczynski’yi de, Alberto Fujimori’ye sağladığı af bile yolsuzluk davasından kurtaramadı. Ülkenin kendi makus yolsuzluk tarihi bir yana, Peru’daki bu son sıcak gelişmeler, Latin Amerika’da bir süredir birçok ülkede yaşanan temsili demokrasi krizi ile yakından ilgili. Peru’da bir yansımasını gördüğümüz bu krizin nasıl aşılacağını henüz kestirmek zor, ama arkaplana bakarsak yaşananları biraz daha derinlemesine anlamak mümkün olabilir. Peru’da, farklı sermaye kesimlerinin “iç”-bölüşüm krizinden kaynaklı bu iktisadi/siyasal krizin, temsili krize dönüşen arka planını bir sonraki yazıya bırakalım. Sokaklardan yükselen sese varıncaya kadar, bu krizlere daha derinlikli bakmakta fayda var.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.