Popüler olana dayanmak bir tarz olmaya başladı

Kültür/Sanat Haberleri —

.

.

  • "Eski bir bilgisayar ve kötü bir kamerayla milyonlara hitap eden müzisyenler var. Statüsüz Kürt halkının ekonomik durumu malum; ancak dijital gelirlerle ayakta duran bu kimseler ilgi gördükten sonra bu işe daha çok yatırım yapıyor ve her seferinde öncekinden daha iyi çalışmalar üretiyor."

MIHEME PORGEBOL

 

Kürt kültürünün önemli öğelerinden biri olan dengbêlik, günümüzde popüler bir figür haline geldi. Sanatsal değerinin ötesinde seyirlik bir şova dönüştürülen dengbêjliğin bu durumu için Müzikolog Mustafa Demir "Kendini popüler olana dayamak bir tarz olmaya başladı" diyor. Dijital çağın Kürt müziğine dünyaya açılmada bir fırsat sunduğunu düşünen Mustafa Demir, "Tarihinde ilk defa bir Kürt müziğinin klibi 115 milyondan fazla izlenmiş" diyor ve bu izlenme oranını bir başarı olarak görüyor. Kürtçe şarkıların Kürt dilini, tarihini, kimliğini tanımayan Türkler tarafından çalındığına da dikkat çeken Demir bu duruma "Kürtçenin müziklerini niye çalıyorsun kardeşim? Utanmıyor musun?" diyerek tepki gösteriyor.
Sinema ve tiyatro müziklerinden genç ve çocuklara dönük müzik eğitimine, orkestra yönetmenliğinden sahne ve stüdyo çalışmalarına kadar birçok alanda çalışmış Müzikolog Mustafa Demir’le Kürt müziğinin genel durumu ve güncel tartışmalar üzerine konuştuk.

Kürt müzisyenlerin önemli bir kısmı türlü sebeplerden ötürü çoğunlukla Avrupa başta olmak üzere Kürdistan’dan uzak yerlerde yaşıyor. Bir müzikolog ve müzisyen olarak sen de Almanya’dasın. Bunun sebepleri neler?

Benim burada bulunma sebebim ülkede işime son verilmesi ve sevdiğim işi istediğim gibi artık yapamamam. Sanatın özgürlükle direk bir bağı var sanırım.

Orada daha mı özgürsün?

Değilim ancak en azından yazdığım ve söylediğim şeylerden ötürü bir sabah kapımın polisler tarafından kırılması korkusuyla yaşamıyorum.

Ama tek sebep polisin kapını kırma ihtimali değil sanırım. Nedir bu sebepler? Birkaçından bahseder misin?

Ülkede yaşayıp kendi anadilinde protest müzik yapan her müzisyenin rahatlıkla sayabileceği bir çok neden var. Hala hapiste olan ya da bu uğurda hayatının sonuna kadar ülkeye dönemeyen Ahmet Kaya’lar, kalbimizin en güzeli Hozan Serhat’lar yeterli örnek olur sanırım. Bunun dışında; Kürt halkının topyekün saldırı altında olduğu bu dönemde ismi Kürtlükle anılan her insanın yaşamış olduğu riskler de cabası.

Peki bu saldırılara karşı Kürt sanatı yeterli direnç gösterebiliyor mu?

Bence elinden gelenin en iyisini yapıyor. Şartlar ve imkanlar el verdiği ölçüde tabii ki. Kürdistanlı sanatçılar bulundukları her yerde tepkilerini gösteriyor hali hazırda. Bazen sanatsal açıdan eleştirilseler de politik düşünceleri itibariyle çoğunun aynı yerde olduğunu söyleyebilirim. Tarz ve tür farklılıkları da bazen tartışma konusu oluyor ve olmalıdır da. Bazen fikirsel yoğunlaşma beraberinde sanatsal estetiği de getirir.

Fakat bir türlü gideremediğimiz kuram, teori eksiklerimiz var bence. Bir müzikolog olarak bu konuda neler söyleyebilirsin?

Bu sorunu müzik özelinde cevaplamak istiyorum. İlk önce eğlence müziği, protest müzik ve halk müziği arasındaki farkları gözetmeliyiz. Bunların tamamını aynı şekilde yorumlamaktan vazgeçmekle başlamak gerek. Daha sonra Kürt müzik kültürünün gelişimi ve yaşaması için destek vermeliyiz. Bunu geleneksel ve modern müzik eğitimini birlikte vererek başarabiliriz. Bu müzik eğitimini Kürdistan’da bir süre denedik. Ancak yeterli mi, değil mi tartışmaya açık.

“Tamamını aynı şekilde yorumlamaktan vazgeçmeliyiz” dediğine göre bir eleştirin var. Böyle mi yapılıyor?

Bu eleştirimi sık sık yaparım aslında. Bir şarkıcının kendi sanat anlayışını ortaya çıkarmak için yaptığı çalışmalar eğer mahalleye uygun değilse topa tutulduğuna çok şahit oluyoruz. Bu sorun özellikle yeni müzik arayışları içinde olan, genelde metropol ya da Avrupa yaşamına adapte olmuş şarkıcılarla yaşanıyor. “Kürtçe müzik böyle olmaz”, “Pahalı kostümle halk müziğimiz söylenemez” vs gibi. Ben bunun çok dışından bakıyorum. O müzik türü halk tarafından ilgi görüyorsa, hayatı boyunca Kürdistan’ı görmemiş bir çocuk Kürtçe şarkı söylemeye çalışıyorsa o eser başarılıdır bence. Ki dijital çağda kimin ne kadar ilgi gördüğünü rahatlıkla öğrenebiliyoruz. Aralarında sanatsal kaygıyla yapılmayan işler de var ama müziğin de doğal seçilimi var ve elbet iyiler ayakta kalacaktır.

 

115 milyondan fazla izlenmiş

 

Kürt müziğinin ayakta kalmak için bu çağa ve bu çağın sanat kaygılarına dönük donanımı var mı?

Teknik donanımımız dünya standartlarında olmasa da düşünce yapımız artık dünya standartlarına yetişmek üzere. Eski bir bilgisayar ve kötü bir kamerayla milyonlara hitap eden müzisyenler var. Statüsüz Kürt halkının ekonomik durumu malum; ancak dijital gelirlerle ayakta duran bu kimseler ilgi gördükten sonra bu işe daha çok yatırım yapıyor ve her seferinde öncekinden daha iyi çalışmalar üretiyor. Ben özellikle bu yeni trendi takip ediyorum. Müthiş bir üretim ve ilgi var. Bunlar zamanla en iyiye ulaşacaklar. Tarihinde ilk defa bir Kürt müziğinin klibi 115 milyondan fazla izlenmiş. Dünyadaki Kürt nüfusunun 40-50 milyon civarında olduğunu düşünürsek bu rakam çok önemli. Yani başkaları da dinliyor. Bu bile çok önemli bir gelişme. Bu işlerin İspanyol müziği gibi dünyada dinlenebileceğini düşünüyorum gelecekte.

Geçtiğimiz günlerde Mehmet Atlı “Tarihsel, toplumsal ve mekansal bağlamlarından kopan dengbêjlik seyirlik bir ses şovuna dönüşüyor; hikayesi olmayan...” demişti. Bu iyi bir tartışma konusu bence. Sen ne düşünüyorsun?

Gerçekte dengbêj politik yada bilinçli olmak zorunda değildir ki eski zamanlarda feodal beylerin himayesinde yaşayan güzel sesli şarkıcılar da dengbêj olarak tarif edilir. Ve hayatları boyunca suya sabuna dokunmamışlardır. Gönlümüzden geçen hepsinin Şakiro gibi olmasıdır ama gerçek bu değil maalesef. Ayrıca “günümüz dengbêjî” ifadesi tartışmaya çok açık bir ifade. Çok severek dinlediğim sevgili Mehmet Atlı’nın ifadesine karşıt olsun diye değil ancak Komalı seslerle, yani makamsal mecburiyetleri olan eserleri Tampere sistemle (batı müziğinin nota sistemi) seslendirmek dengbêjî şarkı söyleme tekniğinin dışındadır.

Sence de günümüzde dengbêjlik tarihsel, mekansal ve toplumsal bağlarından kopuyor mu?

Dengbêjlik yapmak isteyen ve bunun üzerinde severek çalışma yürüten insanlar var ve bu umut verici. Dengbêj yaşamış olduğu dönemi aktarır. Bugün sorun ya da gündem neyse onu gerekli ses tekniğiyle seslendirirsen o dengbêjî olur. Bu aşık olduğun bir kadın/erkek da olabilir, dünyevi dertler de olabilir, ulusal sorunlar da. Herkes iki yüz yıl önce söylenmiş bir derdin klamını söylemek zorunda değil yani.

 

Bana biraz abartı gibi geliyor

 

Dengbêjlik üzerinden başka bir tartışma daha var. Sanatın başka disiplinlerindeki kimi Kürt sanatçılar da sanatlarının dayanağını dengbêjlikte arıyor. Mesela bazı tiyatrocular. Bu doğru bir arayış mı sence?

Bu bana biraz abartı gibi geliyor. Mesela ben dengbêjle değil Ciwan Haco ile, Metin Kemal’ler ile büyüdüm. İlk dengbêj eserini bilimsel bir çalışma için dinlemiştim. Ve bana çok da hitap etmiyordu eskiden. Zamanla sevmeye başladım, o başka. Kendini popüler olana dayamak bir tarz olmaya başladı. Bu sözleri söyleyen bir çok kişinin evde başka şeyler dinlediğini biliyorum. Dengbêjî Kürt müziğinin bir türü ve bütün Kürdistan’da farklılıklar gösterir. Anlayacağınız, her yerde Şakiro dinlenmiyor.

Kürt müziği üzerine bilimsel çalışmalar var mı? Ne aşamadalar?

Bir çok üniversitede hali hazırda onlarca akademisyen ve öğrenci farklı çalışmalar yürütüyor. Kimi bunu sadece veri olarak saklıyor, kimi de kitap olarak yayınlamak istiyor. Örneğin Davut Yeşilmen’in Miradê Kinê‘yi incelediği çalışması yakında kitap olarak yayınlanacak.

Ya senin?

Üniversite tezimi Nusaybin çingene müziği üzerine yapmıştım. Şu an tüm Kürdistan çingene müziği üzerine bir şeyler hazırlıyorum. Umarım bir gün biter ve kitap haline getiririm.

 

Niye çalıyorsun kardeşim? Utanmıyor musun?

 

Bir de ezgi, şarkı hırsızlığı boyutu var. Mesela Zülfü Livaneli’nin, Serdar Ortaç’ın ve daha birçok Türk müzisyenin çaldığı Kürtçe eserler var...

Eser hırsızlığı olayını uzun süre sevgili Serhat Eyalet Lordu ve onun değerli ekibiyle birlikte yürüttük. Müziklerin birbirinden etkilenmesi çok doğal aslında. Ancak Kürtçe şarkıların Kürt dilini, tarihini, kimliğini tanımayan Türkler tarafından yapılması bizi çileden çıkarıyor. Zaten anonim olan eserleri kibrit gibi harcıyorlar. Senin devletinin “bilinmeyen bir dil” olarak tarif ettiği Kürtçenin müziklerini niye çalıyorsun kardeşim? Utanmıyor musun? Ve tabi telif yada müzik meslek örgütleri buna kesinlikle bir tepki vermiyor. Niye çünkü statümüz yok. Kürt müziğinin gelişmesine bir yansıması var mı bilmiyorum ama sahiplenme duygusunu attırdığı kesin.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.