Postmodern sömürgecilik: Çin, Tacikistan’a doğru büyüyor
Dosya Haberleri —

CIN HARITA
- Çin, “dışa açılım” stratejik yaklaşımını hızlı biçimde hayata geçirmeye devam ediyor. Bu politikaların en başarılı olduğu ülkeler ise Tacikistan gibi yoksul ülkeler. Biliyorlar ki yoksul ve hatta açlık sınırında yaşayan Tacikleri kendi çıkarlarına göre yönlendirmek, oldukça kolay. Çin’in Tacikistan’ın kontrol edemediği bu düzensiz dağlık bölgede iş alanları açması, kritik önemde bir gelişme. Keza bu bölge, uranyum ve başka değerli madenler açısından hayli zengin.
KURDISTAN LEZGIYEVA
MOSKOVA
Çin’in gelişim stratejisinin milattan önce 5.-6. yüzyıllarda hayat bulan Sun Tzu’nun felsefesi üzerine kurulduğu biliniyor. Ünlü makalesi “Örgütlenme Sanatı”nda Sun Tzu, şöyle yazar: “Birçok kişiyi birlikte kontrol altında tutmak, kültürü kontrol altına almak ile aynıdır. Bu, örgütlenme ile ilgilidir.” Şimdilerde de Çinliler, birçok şeyi ustalıkla idare etmeleriyle meşhur.
Çinliler, hükümetlerinin “tek kuşak, tek yol” mekanizmasının stratejik inisiyatifi ile çıkarlarının ileriye taşınmasını sağlıyor. Şimdi Çinliler için gerekli olan, aktif bir şekilde hükümetlerinin “dışa açılım” stratejik yaklaşımını ve projesini hızlı bir şekilde hayata geçirmek. Çinli uzmanların Orta Asya’da yaptıkları da bu stratejik hedefin adım adım uygulanmasından başka bir şey değil.
Yoksulu yönlendirmek
Çin’in bu politikalarının en başarılı olduğu ülkeler, Tacikistan gibi yoksul ülkeler oluyor. Kuşku yok ki Çin de Tacikistan’la ilgili, onu Avrupa ve Orta Asya devletlerinin en yoksulu olarak gören Dünya Bankasından daha az bilgi sahibi değil. Biliyorlar ki yoksul ve hatta açlık sınırında yaşayan Tacikleri kendi çıkarlarına göre yönlendirmek, oldukça kolay.
3 Milyar! Kuşkusuz Taciklerin rüşvet verecek bir şeyleri yoktur. Bunun için de Çinliler 1500 kilometre karelik bir toprağın kontrolüne karşılık, kendilerine bir hesap torbası hediye etti. Çin’in “Sizin kontrol edemediğiniz bu düzensiz dağlık bölgeye biz sahip çıkabiliriz ve birçok iş yapabiliriz” teklifi kritik önemdedir. Aslında bu bölge, uranyum ve değerli madenler açısından zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir.
Kaynakların yüzde 80’ine
Çinli şirketler el koydu
Görünen o ki Çinli şirketler, küçük ve yeraltı kaynağı zengini bu ülkenin kaynaklarını ele geçirmeye hazır. Duşanbe kenti yakınlarındaki Sogdi ve Pakrut bölgesine bağlı Zarafşon denen alanda yer altından çıkarılan altın, değerli metaller ve kıymetli taşların yüzde 80’ine el koymuş durumdalar.
Çin, kendi çıkarlarını düşünüyor; bunun için de Duşanbe ile yapılan tüm anlaşmalarda Çinli şirketler sanki Göklerin İmparatorluğuna bağlıymış gibi muamele görüyor.
Kendi ülkesinde ikinci sınıf
Tacikler ülkelerinde en düşük ücretli işlerde çalışır duruma geldiler. Maaşları diğer ülkelerin yurttaşlarına göre katbekat daha az. Bu durum karşısında altın topraklar Zarafşon’da bir isyan gerçekleşti. Çinli şirketler için çalışan yaklaşık 1500 Tacik işçi, aynı işi yapanlardan daha az maaş almaları karşısında öfkelendi. Tacik çalışanlar, aylık 450-500 Somoni (37 Euro) alırken Çinli çalışanlar bunun 20 kat fazlasını alıyor. Yine Çinli işçiler için lojman ve ücretsiz yemek hizmeti de bulunuyor.
Yeraltı zenginlikleri için toprak paylaşımının yanı sıra Çin şirketleri, enerji yatırımları için de aktif bir şekilde toprak almaya devam ediyor. Tacik yöneticilerin kendilerine tahsis ettiği 2 bin 500 kilometre kare arazinin dışında çok geniş alanlar, Çinli çiftçilerin tarım yapması için ayrıldı. 49 yıllığına yapılan anlaşmalar ile Murghab, Kumsagir, Bokhtar, Yavan, A. Jomi ve J. Rumi bölgeleri Çin şirketlerinin tarımsal alanı haline dönüştü.
Çin, Tacik öğrenci ve öğretmenleri de göz ardı etmiyor. Tacikistan’da “Tacik-Çin Maden Çıkarma Çalışmaları” ile birlikte Konfüçyüs Enstitüsünün açılması ve Konfüçyüs felsefe derslerinin başlatılması, aynı zamanlara rastlıyor.
Sosyolojik değişimler
Sosyolojideki değişimler açısından da ilginç gelişmeler yaşanıyor. Çinliler, Tacikler ile evliliğe yöneliyor. Raporlara göre 4 bin kadar Tacik kadın, Çinliler ile evlilik yapmış durumda.
Sovyet döneminde Tacikler hemen hemen en bağnaz grup olarak görülüyordu, gayretli bir şekilde ve ısrar ile eski gelenekler ve dini ritüellerini sürdürüyorlardı. Ateist dönemin tümünde de Tacik köylerinin hepsinde camiler vardı ve işler durumdaydılar. Şimdi ise camiler kapalı ama dindarlık sürüyor; bu sebeple de ülkeyi terk etme yaklaşımının yarattığı yıkım şiddetle sürüyor. Erkek nüfus, işsizlik ve daha iyi hayat şartları için ülkeyi terk ediyor.
Müslüman liderler halk tarafından saygı görüyor, zaten hutbelerde Çinliler ile yapılan evliliklerdense Hristiyan ve Yahudiler ile evlilik yapılmasının daha makul olduğu salık veriliyor. Söylemin temelini Yahudi ve Hristiyanların “kitap sahibi dinler” olarak İbrahimi dinler kategorisinde yer buldukları vurgusu oluşturuyor. Yurttaşların ülkeden ayrılmasını ve göç etmesini de mevcut rejim ile hiçbir şeyin değişemeyeceği, Çin yayılmacılığının günbegün artacağı kaygısı ile bir yönüyle onaylar durumdalar.
Çin’in askeri kapasitesi
Yine de Çin yayılımı, eğitim, ekonomi, evlilikler yoluyla sosyolojinin değişimi, tarımsal alanların kontrol altına alınması konularındaki adımları ile sınırlı değil. Çin, bu coğrafyadaki askeri kapasitesini de geliştiriyor. Bu konuda Tacikistan gibi devletler denemeler ve birçok tatbikat için iyi bir platform hâline gelmiş durumda.
2016 yılında “teröre karşı mücadele” ve “bölgenin huzurunu sağlamak” adına Afganistan, Çin, Pakistan ve Tacikistan bir koalisyon oluşturdu. Bu koalisyonun oluşumu ile birlikte Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA), diğer koalisyon üyelerini hesaba katmaksızın Tacikistan’a yerleşti. Böylelikle Çin, yalnızca Tacikistan’a değil aynı zamanda Afganistan’ın Badakşhan bölgesine de müdahale ederek Afgan güvenlik güçleri için bir üs kurdu. Bu durum ve senaryo, Tacik yöneticilerin bakış açısından uygun ve kabul edilir hâle geliyor; keza Çin’le ilgili genel kanı, hayırsever ve iyi niyetli çabalar sarf ederek iyi şeyler yapan ve yenilik getiren bir devlet. Zaten bu durum, birleşik güvenlik konseptinde de bulunuyor ancak bölgede esasen Çin çıkarlarının korunması için yapılıyor.
Çin, Tacikistan’da bir Rus askeri üssü bulunmasına rağmen kendi çıkarlarını savunmaktan geri adım atmıyor. Çin, Tacikistan’ı kendi toprağı olarak gösterdiği provokatif haritaları dağıtmaktan da geri durmuyor.
Bu yılın Mayıs ayında Kazakistan’ın Nur-Sultan kentinde Kazakistan-Çin Araştırmalar Merkezinde gerçekleşen 2. Uluslararası Astana Forumunda Çin’in “Tek Kuşak, Tek Yol” planı haritası yayınlandı ve içerisinde Tacikistan ve Kırgızistan da bulunuyor.
Bir koridoru kontrol et, üç ülkeye hükmet
Çin ve Tacikistan devlet kaynakları resmi olarak kabul etmeseler de Tacikistan’ın Bedahşan bölgesinde çok sayıda askerini konumlandırdığı bir üsse sahip. Pekin, dört ülke sınırının birbirine en çok yaklaştığı Vakhan koridorundan Tacikistan, Afganistan, Pakistan sınırlarının geçişkenliğine müdahale edebiliyor. Bu koridor, Tacikistan, Afganistan ve Çin devlet sınırlarının kesişim noktasında olsa da Pakistan için de önemli doğal ulaşım hattının kritik bir noktasında bulunuyor. Washington Post’un bir süre önce yayınladığı bir haberde gözetleme kuleleri ve binaların fotoğrafları bulunuyor.
Asya’nın çatısı Vakhan koridoru, Orta Asya’da süper güçlerin çıkar çatışmasının odağı haline geldi. Çin, ülke güvenliği adına ve ortak güvenlik konsepti temelinde bu alandaki varlığını sınırları dışına taşırmış durumda.
Uranyumun yüzde 4’ü Tacikistan’da
Dünya genelinde çıkarılan ve nükleer yakıt olarak kullanılan uranyumun yüzde 4’ü Tacikistan’da çıkarılırken Orta Asya devletleri içinde en zayıf ekonomiye sahip devlet de Tacikistan. Ülkenin geneli dağlık olduğu için tarımsal üretim de yetersiz kalmış durumda. Ülke topraklarının sadece yüzde 6'sı geleneksel tarıma elverişli. Halen yurtdışında çalışanların yarattığı kaynak, ülkenin ekonomik gelirleri arasında önemli bir yer tutuyor. Uluslararası Para Fonunun (IMF) verilerine göre ülke nüfusunun yüzde 63'ü, günde 2 doların altında gelire sahip.
Tacikistan, alüminyum, pamuk, sebze-meyve, kurşun, çinko ve uranyum oksit ihraç eden bir ülke konumunda. Tacikistan, Rusya, Kazakistan ve Çin’den ithalat yaparken ihracatını da en fazla Hollanda, Türkiye ve Rusya'ya yapıyor.
‘Bir Kuşak, Bir Yol’ projesi
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 7 Eylül 2013'te Kazakistan'ın Nazarbayev Üniversitesinde kadim İpek Yolu ülkeleri arasında “İpek Yolu Ekonomi Kuşağı” oluşturulmasından bahsetti; ardından ASEAN toplantısında da tarihi baharat yoluna ve işbirliğini anlattı. Projede ulaşım ağları, enerji ağları ve telekomünikasyon yoluyla uluslararası entegrasyonun hedeflendiğini söyledi. Bu proje, dünya geneli gayri safi milli hasılasının (GSMH) yüzde 42'sini, dünya nüfusunun yüzde 64'ini, karaların yüzde 40'ını, bilinen enerjinin yüzde 75'ini kapsıyor.
Bu iki girişim, Çin tarafından daha sonra “Bir Kuşak, Bir Yol” olarak isimlendirilmiştir. Burada "kuşak" İpek Yolu Ekonomik Kuşağını, "yol" ise 21. yüzyılın Deniz İpek Yolunu ifade etmektedir.
Kesişen yollar
Projenin içeriğinde üye devletler arasında demir ve karayolu bağlantıları ile dijital bağlantılar, köprüler, petrol ve doğalgaz boru hatları, lojistik üsler, enerji santralleri, havaalanları ve limanlar gibi büyük tesisler yer alıyor. Projenin İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu olarak iki kısmı var. Kara güzergahında 6 koridor bulunuyor:
1. Çin - Hindiçini Yarımadası Ekonomik Koridoru (CICPEC)
2. Çin - Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC)
3. Çin - Orta Asya - Batı Asya Ekonomik Koridoru (CCWAEC)
4. Bangladeş - Çin - Hindistan - Myanmar Ekonomik Koridoru (BCIMEC)
5. Çin - Moğolistan - Rusya Ekonomik Koridoru (CMREC)
6. Yeni Avrasya Kara Köprüsü Ekonomik Koridoru (NELBEC)
Modern İpek Yolu olarak da anılan girişimin kara ayağını oluşturan İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ile Çin'den, Kazakistan ve Moğolistan'dan başlayarak Rusya ve İran üzerinden Avrupa'ya ulaşacak şekilde demiryolu bağlantıları oluşturulması ve bölge ülkeleri ile ticareti artırıcı ve kolaylaştırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi öngörülmektedir.
Kim kime hizmet edecek?
Eski ipek ve baharat yollarının bir güncellemesi gibi lanse edilen proje, genellikle gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeleri kapsıyor. Yapılan ve yapılacak olan yatırımlar, bu ülkelerin ekonomik durumlarını riskli bir pozisyona sokacaktır. Projenin giderlerinin karşılanması kredilerle ve Çin kaynaklı banka borçlanmaları ile sonuçlanıyor. Bu durum, yapılan limanların, ulaşım yollarının Çin devletine devredilmesine sebebiyet veriyor. Halihazırda Sri Lanka'nın Hambantota Limanı, Pakistan'ın Gwadar Limanı, Yunanistan'ın Pire Limanı, Türkiye'nin Kumport Limanının yüzde 65'i, Afrika’daki çeşitli ülkelerde bulunan birçok demiryolu-havalimanı ve de Tacikistan'ın borçlarını ödeyememesi nedeniyle altın ve kömür madenlerini Çin’e devretmiştir.
Kredi sağlayacak kurumlar iki şekilde ortaya çıktı. Bunlar çok uluslu kurumlar ve Çin ulusal finansal kurumlarıdır: Çin Tarımsal Kalkınma Bankası, Çin Kalkınma Bankası, Çin İhracat-İthalat Bankası, Çin İnşaat Bankası, Çin Yatırım Kurumu, İpek Yolu Fonu, Asya Kalkınma Bankası, Asya Altyapı Bankası ve Yeni Kalkınma Bankası Çin’in ekonomik baskısının bariz örneği durumundadır.
Çin’in 2013 yılında gündeme getirdiği proje olan ASEAN (1967) da, Şangay İşbirliği Örgütü (2001), BRICS (2006) gibi çok sayıda devletin ortaklaştığı bir organizasyon olma özelliği taşıyor.







