Rojava Devrimi ilk feminist devrimdir

Kadın Haberleri —

10 Mart 2023 Cuma - 19:40

Çizim: Andrea Michaelsson Btoy

Çizim: Andrea Michaelsson Btoy

  • Rahila Gupta: 'Dünyadaki ilk feminist devrim Suriye'nin kuzeydoğusundaki Rojava'da 2012'den bu yana Kürt kadınların öncülüğünde devam ediyor. ‘Jin, jiyan, azadi’ sloganı ilk kez burada popülerleşmiştir.'

RAHİLA GUPTA / ÇEVİRİ: SERAP GÜNEŞ

Dünyanın dört bir yanında insanlar İran'daki kadın ayaklanmasıyla dayanışmak için 'Kadın, Yaşam, Özgürlük' sloganları atıyor ve bu ayaklanmayı 'dünyanın ilk feminist devrimi' olarak nitelendiriyor. Rahila Gupta, bu devrimin öncüsü olan Rojava'daki Kürt feminist devrimini incelerken, ilk feminist devrimin burada gerçekleştiğini belirtiyor.

New İnternationalist’e yazan Gupta, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘Jin jiyan azadî’ sözlerini ilk kez  1993 yılında bir slogan olarak değil, hareketin hedeflerini özlü bir şekilde ifade etmek için kullandığını belirtiyor. Yazı boyunca Kürt kadın hareketinin ideolojik gelişimini ele alan Gupta, ayın zamanda feminist akademisyenlerin eleştirilerini de dile getirerek Jineolojî’yi anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Rahila Gupta’nın yazısını Serap Güneş gazetemiz için çevirdi.

Kürt feminist devrimi

İranlı Kürt bir kadın olan Jîna Mahsa Amînî’nin, başörtüsünün sınırlarından bir tutam saçının kaçmasına izin verdiği için 16 Eylül 2022 tarihinde ahlak polisi tarafından katledilmesi, İran sokaklarını İslami rejimi yıkmakla tehdit eden bir direnişin fitilini ateşledi.

Dünyanın dört bir yanındaki feministler dayanışma protestoları ve toplu saç kesme ritüelleri düzenliyor. Ben de Londra Piccadilly Circus'ta İranlı aktivist Maryam Namazie'nin, “Herkes için tek yasa” kampanyası çerçevesinde düzenlediği bir etkinlikte saçlarımdan bir tutam kestim.

Medyanın ilgisi tüm zamanların en yüksek seviyesinde. Batı'nın İran'daki ayaklanmalara verdiği destek Jacobin dergisi tarafından 'kadınların İslami "barbarlıktan" kurtuluşu adına İran'la askeri ve diplomatik gerilimi meşrulaştırmaya çalışan bir tür "kesişimsel emperyalizm"' olarak tanımlandı. İranlı aktivistler ise İran hükümetini izole etmek için yeterince çaba sarf edilmediğini savunuyor.

İran'daki ayaklanmanın yarattığı coşku içinde bazı hayati gerçekler gözden kaçıyor. İranlı yazar Shiva Akhavan Rad, The Observer'da yayınlanan bir röportajında ‘Zan, zendegi, azadî’ (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganından bahsederken, bu sloganın aslında ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganının aslından uyarlandığından, yani Kürt bir kadın olan Jîna Amînî’nin ölümünü protesto eden Kürtçe bir slogan olduğundan bahsetmiyor.

Bu yazı, ezilmişliği derecelendirme amacını taşımıyor; bundan ziyade, Kürtlerin İran'da ve sınırın ötesinde Suriye, Irak ve Türkiye'de tarihsel olarak ezilen bir azınlık olduğu ve mücadelelerinin görünmez kılınmaya devam edilmemesi gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor.

Bu davanın İranlılar tarafından benimsenmesi, ülkenin baskıcı hükümetine karşı muhalefeti güçlendiriyor. Ancak İran'ın Kürtçe'de Rojhilat olarak bilinen Kürt bölgeleri rejimin zulmünden en çok nasibini alan yerler.

Bu da beni ikinci varsayıma getiriyor: İran'daki protesto hareketinin 'dünyadaki ilk feminist devrim' olduğu iddiası. Aslında hayır. Dünyadaki ilk feminist devrim Suriye'nin kuzeydoğusundaki Rojava'da 2012'den bu yana Kürt kadınların (ve erkeklerin) öncülüğünde devam ediyor. ‘Jin, jiyan, azadi’ sloganı ilk kez burada popülerleşmiştir.

Rojava kadın devrimi, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etme hareketini 'terör' olarak tanımlayan ve bu satırların yazıldığı sırada Rojava'yı bombalamaya devam eden NATO müttefiki Türkiye'ye belki de saygıdan dolayı, ana akım medyada neredeyse hiç yer almadı. Öte yandan, İran'daki İslami rejimi yıkma potansiyeline sahip bir protesto hareketi medyada daha önce görülmemiş bir şekilde yer buluyor: çünkü İran Batı'nın amansız bir düşmanı.

‘Jin, jiyan, azadî’

Jîna Amînî'nin ölümünden önce çok az bilinen ve Kürt siyasi toplantılarında ve mitinglerinde coşkuyla atılan bir slogan, şimdi dünyanın dört bir yanındaki toplantı salonlarında ve gösterilerde yankılanıyor. Bu sloganın kökenlerini tartışma fırsatı, Rojava'ya ilişkin farkındalığı arttırmak için bir fırsattır ve dolayısıyla bu sloganın evrensel olarak benimsenmesi olumlu bir gelişmedir.

Ancak Kürt kadınlar sloganların boş sözlere dönüşme tehlikesi konusunda uyarıyor. Kürt akademisyen ve aktivist Dilar Dirik'in Kasım 2022'de Berlin'de Kürt kadınlar tarafından düzenlenen bir konferansta belirttiği gibi: 'Radikal ve devrimci sloganlar ve semboller giderek metalaşıyor, seri üretime geçiyor, anlamları boşaltılıyor ve bu değerleri yaratmak için hayatlarını veren aynı insanlara plastik olarak geri satılıyor.’

‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı ilk kez 8 Mart 2006'da Türkiye'nin çeşitli kentlerinde Kürt kadınlar tarafından Dünya Kadınlar Günü gösterilerinde atıldı. Kürt özgürlük hareketi içinde bu sözler, 1999'dan beri Türkiye'deki bir cezaevinde hücre hapsinde tutulan Kurdistan İşçi Partisi'nin (PKK) hapisteki lideri Abdullah Öcalan'a atfediliyor. Öcalan bu sözleri 1993 yılında bir slogan olarak değil, hareketin hedeflerini özlü bir şekilde ifade etmek için kullanmıştır.

Vatandan önce kadının özgürlüğü

Jin, Kürtçe'de kadın anlamına gelmektedir ve Öcalan tarafından önerilen Jineolojî (ya da 'kadın bilimi') kelimesinin köküdür. Öcalan’ın devrimci geçmişi, Marksizm-Leninizm ve bağımsız bir Kurdistan ulus-devleti talebiyle 1978'de Türkiye'de PKK'yi kurmasıyla başlamıştır. Ancak düşüncelerini hapishanede geliştirmiştir. Kısmen Murray Bookchin'in radikal yerel yönetim üzerine fikirlerinden etkilenen Öcalan, doğası gereği ataerkil, şiddet yanlısı ve anti-demokratik bir kurum olan devleti, 'demokratik konfederalizm' adını verdiği katılımcı bir halk özyönetimi modeli lehine reddetti.

Devletçilik karşıtlığının yanı sıra Öcalan, kadınların devrimin öncüsü olduğuna inanmaya başladı. Öcalan'ın cezaevindeki okuma listesi Judith Butler ve Maria Mies'in feminist eserlerini içeriyordu ve Sakine Cansız gibi Kürt feminist devrimcilerle yaptığı uzun tartışmaların feminist inançlarını etkilediği düşünülüyor.

Öcalan ve Kürt yoldaşlarının feminist davaya katkılarını küçümsemek istememekle birlikte, ikinci dalga feminizmin teorik çıkışları ve kapsamlı aktivizmi olmasaydı Öcalan'ın evriminin mümkün olup olmayacağı üzerine düşünmek önemlidir. Aslında [Öcalan ve Kürt yoldaşlarının geliştirdiği Jineolojî ideolojisi], fikirlerin hoş bir çapraz döllenmesidir. Kürt feministlerin enternasyonalist bakış açısı, bir dizi Batılı düşünür hakkındaki bilgilerine de yansımaktadır. Bu, Küresel Güney'de ortaya çıkan fikir ve teorilerle nadiren ilgilenen Batı oryantalizminin, alışıldık biçimde karşılıksız bıraktığı bir iltifattır.

Öcalan için 'Kadınların özgürlüğü vatanın özgürlüğünden daha değerlidir'.

Öcalan emsalsiz bir lider

O, 19. ve 20. yüzyıllardaki işçi devrimleri ve ulusal kurtuluş mücadelelerinden sonra 21. yüzyılın kadın devrimi yüzyılı olduğuna inanıyor. Kadınların üstünlüğü, kadınların özgürlüğünün tüm insanlığın özgürlüğü için bir ön koşul olduğu vurgusu, Rojava'daki devrimi yönlendiren ve kendi kaderini tayin için Kürt hareketini canlandıran bir fikirdir.

Günümüzün Nelson Mandela'sının ataerki analizi, herhangi bir feministinkine eşittir ve onun konumu, kurtuluş mücadelelerinin erkek liderleri arasında emsalsizdir.

Öcalan feminizm terimini sınırlayıcı buluyor

"Kadının biyolojik farklılığı köleleştirilmesi için bir gerekçe olarak kullanılıyor" diye yazıyor. “Kadının yaptığı tüm işler hafife alınıyor ve değersiz ‘kadın işi’ olarak adlandırılıyor.”

"Kadının kamusal alandaki varlığının din tarafından yasaklandığı, ahlaki açıdan utanç verici olduğu iddia edilir; giderek kadın tüm önemli sosyal faaliyetlerden soyutlanır... Böylece ‘zayıf cinsiyet’ fikri ortak bir inanç haline gelir. Aslında toplum kadına sadece biyolojik olarak ayrı bir cinsiyet olarak değil, neredeyse ayrı bir ırk, ulus ya da sınıf olarak davranır - en çok ezilen ırk, ulus ya da sınıf: hiçbir ırk, sınıf ya da ulus ev kadınlığı gibi sistematik bir köleliğe maruz bırakılmamıştır.”

Öcalan feminizm terimini sınırlayıcı bulmaktadır: ona göre bu terim kadınların erkekler tarafından ezilmesine odaklanmakta, dolayısıyla kadınların tarihe, topluma ve hayata yaptıkları tüm katkıları yakalayamamaktadır.

"Bu, kadının yalnızca egemen erkeğin ezilen kadını olduğu anlamına gelmektedir. Oysa kadın gerçekliği bundan daha kapsamlıdır ve toplumsal cinsiyetin ötesinde geniş kapsamlı ekonomik, sosyal ve siyasi boyutları olan başka anlamlar da içerir.

Neden Jineolojî?