Rojava'yı tarihsel bağlamında okumak
Forum Haberleri —

Rojava / foto:AFP
- Rojava’daki meclis ve komünlerimiz, henüz bir siyasal kültür yaratabilecek nitelikte değil. Komün ve meclisleri tüp, mazot ve ekmek alınan bir “devlet” kurumu biçiminde gören eğilim yaygındır.
- Rojava’daki demokratik ulus siyaseti, kesinlikle romantik bir okumaya indirgenemeyecek kadar somut bir tarihsel yanıt, ancak onu abartılı bir şekilde idealize etmek de aynı derecede sorunlu bir durum.
RONÎ GÜVEN
Sinan Cudî imzasıyla 24 Aralık’ta Yeni Yaşam gazetesinde yayınlanan yazı çokça rağbet gördü. Birçok önemli noktaya, yıllardır tartışılmayan bir noktaya parmak basması bakımından değerli. Kürt Özgürlük Hareketi’nin hasbelkader çevresinde bulunan birçok insanın dahi bilincinde olduğu bir duruma işaret ediyor. Temsil bağlamında yaşanan kimi sorunların görünmez ama hissedilir birtakım statükoları geliştirdiği biliniyor. Tartışmaların buradan derinleşmesinin önemli olduğu fikrindeyim, ancak Sinan Cudî’nin eksik bıraktığı ve idealize ettiği bazı bağlamları tamamlamak gerekir, diye düşünüyorum.
Yazıdaki çerçeve, Rojava’daki siyasal özneleşme pratiğinin, yalnızca ideolojik bir tercihten ziyade hayatta kalma stratejisi olarak nasıl şekillendiğini ve Kürt Özgürlük Hareketi’ndeki temsil katılaşmasına karşı potansiyel bir panzehir işlevi göreceğini güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Bu analizi tamamlayabilmek için pratiğin kaçınılmaz olarak içerdiği gerilimleri, tarihsel koşulların dayattığı sınırları ve ideal ile reel politika arasındaki diyalektiği daha derinlemesine incelemek elzemdir.
Rojava’da özneleşme, savaş ve ambargo koşullarının dayatmasıyla hayati bir pratiğe dönüştü fakat bu “zorunluluk”, aynı zamanda modelin sürdürülebilirliği ve derinliği konusunda soru işaretleri doğuruyor. Hayatta kalma refleksiyle yayılan yerel meclisler ve komünler, zamanla kurumsal bir rutine ve (kaçınılmaz olarak) yeni bir temsil biçimine evrilebilir mi? Bu yapılar, olağanüstü koşullarının sağladığı yüksek siyasallaşma durumu azaldığında, toplumsal katılımı canlı tutabilecek mi veya hali hazırda ne kadar tutuyor? Pratik bir zorunluluk olarak doğan yerel demokrasi yapıları, zorunluluk ortadan kalktığında veya değiştiğinde kendini yeniden üretebilecek mi? Bu risklere karşı toplumsal bilinç ve dinamizmi üretebilecek/sürdürebilecek yol ve yöntemleri nasıl geliştirebiliriz? Bu sorular, modelin uzun vadeli siyasal kültür dönüşümü kapasitesini anlamak ve geliştirmek açısından kritik. Bu konudaki şahsi fikrim; Rojava’daki meclis ve komünlerimizin henüz bir siyasal kültür yaratabilecek nitelikte olmadığı yönünde. Halkın, komünleri ve meclisleri birer yerel demokrasi kurumları olarak kavrayışları zayıf. Komün ve meclisleri tüp, mazot ve ekmek alınan bir “devlet” kurumu biçiminde gören eğilim azımsanmayacak bir yaygınlığa sahip.
Reelpolitik zorunluluk ve yarattığı gerilim
Rojava deneyimi, içeride radikal bir demokratik özerklik iddiası taşıyor, ancak dış politikada ve askeri alanda kaçınılmaz olarak diğer aktörlerle kurulan ilişkilerin sınırı içinde yaşıyor. Uluslararası güç dengeleri (ABD, Rusya, Türkiye, İsrail, HTŞ) arasında sıkışmışlık, iç siyasal özneleşme pratiklerini etkiliyor ve sınırlıyor. Askeri ve ekonomik anlamda hayatta kalma zorunluluğu, zaman zaman dış aktörlerle pragmatik pazarlıkları ve tavizleri gerekli kılıyor. Bu da “demokratik konfederalizm”in antidevletçi, özgürlükçü söylemi ile reelpolitik zorunluluklar arasında bir gerilim yaratıyor. Bu bağlamda, içsel özneleşme mekanizmalarının, dışsal sebepler tarafından ne ölçüde şekillendirildiği veya baskılandığı daha çok incelenmeli.
Sunan Cudî'nin yazısında vurgulandığı gibi, diplomatik ve askeri müzakereler gibi alanlar kaçınılmaz olarak temsiliyet gerektiriyor. Rojava’nın bu alanlardaki temsilcileri (örneğin QSD veya siyasi temsilciler), kaçınılmaz olarak bir “tabaka” oluşturuyor. Buradaki asıl mesele, bu temsilcilerin, yerelde özneleşmiş komün ve meclislere ne derece hesap verebilir olduğu ve bu iki katman arasındaki iletişim kanallarının şeffaflığı. Pratikte, askeri ve diplomatik gerekliliklerin aciliyeti, karar alma süreçlerini merkezileştirebiliyor ve yerel özneleşme dinamiklerini ikincil plana itebiliyor. Dolayısıyla Rojava’da temsil/özneleşme diyalektiği sürekli bir mücadele ve yeniden müzakere alanıdır.
Çıkarılacak asıl ders, kurumsal tasarım değil
Rojava modeli, Kürdistan’ın diğer parçaları için ilham verici olsa da doğrudan aktarılabilir bir şablon değil. Devlet otoritesinin 2011’de çökmesi, Kürt kentlerindeki demografik yoğunluk ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin askeri-politik örgütlülük düzeyi, bu modelin uygulanabilirliğinde belirleyici oldu. Kürdistan’ın diğer parçalarındaki farklı devlet yapıları, toplumsal dokular ve siyasal mücadele dinamikleri, Rojava’daki pratiğin aynen uygulanmasını imkânsız kılıyor. Bu nedenle Rojava’dan çıkarılacak asıl ders, belirli bir kurumsal tasarım değil. Asıl ders “temsil mekanizmalarını, yaygın bir toplumsal özneleşme ve denetim pratiği ile nasıl besleyeceğiniz” sorusuna verilen yanıt. Bu yanıtın biçimi, koşullara göre değişecektir.
Rojava’daki demokratik ulus siyaseti, kesinlikle romantik bir okumaya indirgenemeyecek kadar somut bir tarihsel yanıt, ancak onu abartılı bir şekilde idealize etmek de aynı derecede sorunlu bir durum. Rojava, şu anda, hem içsel demokratik potansiyeli hem de dışsal nedeniyle derin çelişkiler barındıran kırılgan bir düzlemde duruyor.
Bu pratik bize gösteriyor ki; siyasal dönüşüm gerçekten de riskli ve tartışmalı alanda ilerler. Bu risk, yerel yönetim mekanizmalarının reel politik güç odakları karşısında anlamlı bir özerklik ve etkinlik kazanıp kazanamayacağı riskidir. Temsil ile özneleşme arasındaki gerilimi yönetebilme riskidir. Radikal bir demokrasi anlayışını, düşmanla çevrili bir bölgede hayata geçirirken onun özünü koruyup koruyamama riskidir. Dolayısıyla diğer parçalardaki Kürt Özgürlük Hareketi öznelerinin Rojava’dan öğreneceği şey, hazır bir çözüm değil, diyalektiğin ta kendisi: Özneleşme olmadan temsil katılaşır, ancak temsilsiz bir siyaset sürdürülemez. Yani mesele, bu ikisini mekanik bir denge olarak değil, sürekli ve canlı bir gerilim; müzakere ve birbirini dönüştürme alanı olarak kurgulayabilme meselesi. Rojava, bu zorlu diyalektiği en sert koşullarda yaşayan bir deney olarak, başarıları ve açmazlarıyla bu arayışa paha biçilmez bir veri sunuyor ve sunacak.







