Sahte din ile dindarları zehirlemek

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Bir inancın veya düşüncenin aslını bozmak ve onun içeriğini tahrif etmek, o dinin inanlarını biyolojik olarak ortadan kaldırmaktan daha zalimce ve gaddarcadır. Türk iktidarları tarafından planlı bir şekilde Kürtlere karşı ulusal, İslami ve dini haklarının ellerinden alınması için, İslam dini acımasızca ve ahlaksızca kullanılmaktadır.

Bir inancın veya düşüncenin aslını bozmak ve onun içeriğini tahrif etmek, o dinin inanlarını biyolojik olarak ortadan kaldırmaktan daha zalimce ve gaddarcadır. Türk iktidarları tarafından planlı bir şekilde Kürtlere karşı ulusal, İslami ve dini haklarının ellerinden alınması için, İslam dini acımasızca ve ahlaksızca kullanılmaktadır. Din Kürt toplumuna karşı Osmanlıların kuruluşundan itibaren kullanılmıştır. Kurumsal ve stratejik olarak ise, Sultan ikinci Mahmut tarafından başlatıldığı bilinmektedir. Kürtleri din adına birbirine düşürme ve din adına Kürt milletini parçalamayı strateji olarak benimseyen Sultan ikinci Mahmut, Kürtlerden olan Ulemayı tasfiye etmek ve Kürtleri asimile etmek için, işbirlikçi ve iktidarcı bazı Kürt ileri gelenlerini yanına almıştır. Birçok işbirlikçi Kürt aşireti din adına, sahte "seyitlik" şecereleri düzenleyerek, Kürtlerin peygamber soyundan gelen Araplar olduğu tezi ile, Kürtleri kendi köklerinden din adına uzaklaştırma siyasetini sürdürmüştür. Din adına Kürtleri sahte halifeliğinin yedeğine alma ve asimile etmek için, yoğun çaba sarf etmiştir. O günden sonra farklı yakıştırmalar Kürtler için yoğun bir biçimde kullanılmıştır. “Kürt’en evliya koyma avluya” gibi Kürtleri aşağılayan cümleler ve yaklaşımlar devletin stratejisi olmuştur. Kürt ya iktidarın işbirlikçisi olacak, asimile olacak ya da din dışı ve Küffar olarak isimlendirilecek duruma itilmiştir. Tam da bu noktada din Kürt milleti için bir asimile ve kıyım aparatı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İlahi bir dinin bir millete verdiği bir hakkı, başka bir millete vermemesi, birilerine helal olan bir şeyin başka birilerine haram olması, asla mümkün olamayacağına göre, böylelikle yeni ve sahte bir dinin oluşturulması gerçekleşmiştir. Kürtlere karşı İslam ve din olarak dayatılan bu mefkure, din adı altında, dini ve Kürtleri yok eden bir zehire dönüştürülmüştür. Buna rağmen Kürtler İslam-ı kendi medreselerinde ve kendi seydalarından öğrenmeyi sürdürmüşlerdir. Medreselerde hakiki İslam-la yetişmiş seyda ve şeyhlerimiz ise Kürt milletinin milli ve dini haklarını korumak için sürekli bir mücadele içerisinde olmuşlardır. Şeyh Mahmut Berzenci, Şeyh Said, Kadı Muhammed, Seyyit Abdulkadir ve binlercesi bu kutsal davaya, Kur’an ve Muhammed-i İslam-ı referans alarak mücadele ettiler ve şehadete yürüdüler. Bu direniş kültürü, İktidarlar ve sömürgecilere karşı bir zırh olduğu gibi, Kurdistan’a din adına akıtılmak istenen zehrinde panzehri olmuştur. Din adına kutsal ülkemize ve samimi milletimize boca edilen sömürgeci sahte devlet dini, Muhammed-i İslam-ı ve Kürtleri ortadan kaldırmak için bütün gücü ile saldırıda olmuştur. İslam-ı Kürtleri asimile etmek için kullanmayı bir strateji olarak benimseyen bu iktidarlar, kendi yandaşlarına da Kürtleri küffar olarak göstermeyi sürdürmekteler. 
Bu durum Türk devletinin değişmez stratejisi olarak hep yürürlükte kalmıştır. Kürtlerin haklarını elde etmelerini engellemek için İslam dini canice kullanılmıştır. Kürtlerin temiz dini duygu ve düşünceleri dumura uğratılmak için sürekli bir biçimde saldırılar yürütülmüştür/yürütülmektedir. 
Milletimizin beynine enjekte edilen bu zehir ancak, Kur’an-i, Muhammed-i ve ilmi bir İslami duruşla bertaraf edile bilinir.
Mantar gibi türeyen tarikatlar, cemaatler, cemiyetler yetmemiş olacak ki, seydalarımızın katilleri olan, Hizbul kontraları siyaset adı altında ülkemizde milletimizin üzerine sürmeye başlamış durumdalar. Bu katiller sahnede ve göz boyaması ile toplumu aldatma görevini tekraren üstlenmiş durumdalar. 
17 bin sivil ve günahsız insanı katl ederek taban bulamayan bu işbirlikçiler, şimdi sarayın kendilerine tevdi ettiği nimet ile yarım kalan vazifelerini tamamlamak istemekteler. Seyda Sıddık Turhallı’yı yatsı namazından sonra arkadan hunharca tarayanlar, Seyda Ubeydullah Dalar’ı sabah namazından sonra cami avlusunda başları çivili sopalarla vahşice katl edenler, katlettikleri onlarca seydamızın kanı dahi kurumamışken, yeniden sahneye sürülmeleri, biz Müslüman Kürtler için bir felakettir. Firavun iktidarı ve yandaşları, biz Müslüman Kürtleri balık hafızalı ve yakın tarihini dahi unutan bir millet olarak görmektedir. 
Bunun için hemen Batman ve Amed’de, küçük çocuklarımızın başlarına külahlar geçirerek, namazı sevdirme adı altında sokaklarda yürütmeleri ve Türkçe slogan attırtmaları, devlet dininin zehrini bebelerimizin beynine enjekte etme operasyonudur. Riyakarca kıldıkları namazlar yetmemiş olacak ki, şimdi de çocuklarımızın namazlarını sokaklarda riya ile kılmaları gerektiğini öğretmekteler.
Kurdistan’da namaz vardı, var ve var olacak!
Müslüman Kürtler namazı Allah için kılmışlar ve öyle de kalacak. Hiçbir kuvvet Kürtlerin namazlarına riyakarlık karıştıramayacaktır. 
Kürtlerin bu iktidar tetikçilerine sormaları gereken sorular var. Erdoğan ve taifesi olan sizler, namazlarınızı bir aldatma ve riya aracı olarak yıllardır kılmaktasınız. Bunu neden kendi çocuklarınıza değil de, ibadetlerinde samimi olan milletimizin çocuklarına yaptırmaktasınız?
Neden Trabzon, Rize, Samsun, Ankara, Antalya, Muğla, Edirne ve İzmir’de değil, Amed ve Batman’da ki çocuklara bunu yaptırmaktasınız?
Münafıklıklarınızı teşir etmeye, zehrinizin Kurdistan ve Müslüman Kürt milletine boca etmenize asla müsaade edilmeyecektir. Her dini bütün Kürt ve diğer samimi Müslümanlar sizlerin zehrine karşı kendini koruyacaktır. Kur’an’ın deyimi ile, yakında Firavununuz olanlarla beraber tepe takla olacaksınız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.