Yeni yıla girerken

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Geçtiğimiz yılda zulmün adı adalet, batılın adı hak, katilin adı kahraman, hırsızın adı beyefendi, dinsizin adı dindar olarak ortalıklarda dolaştı ve yalancı tarihin sayfalarına da böyle geçti.

Bir yılı daha geride bıraktık. Hayatlarımız akıp gitmekte ve insanlık için iyi şeyler yapma meselesinde, istediğimiz menzile varmaktan hala çok uzağız.

Asrımızda hakikatlerin ve insanlaşmanın olgunlaşması için, mükemmel imkanlar var iken, kâr hırsı, egoizm ve her şeye hakim olma arzusu bu imkanları heba etmektedir.

İnsanlık tarihi boyunca hak ve batıl, zulüm ve adalet, doğru ve yanlış çatışa çatışa yoluna devam etmiştir. Hak bazen şimşek gibi çakmış, insanlık ailesinin bir kısmına ışık huzmeleri göndermiştir.

Ne acıdır ki, çok kısa bir dönem sonra, batıl bu defada hak libasını giyerek meydana çıkmış, hakkı tersyüz ederek insanlığın zilleti yaşamasına devam etmiştir.

Bir yılı geride bıraktık, Kürtler ve diğer mazlumlar acılarına acılar ekleyerek yılı kapattılar. Ölüm, sefalet, açlık ve hürriyetten yoksunluk almış başını gidiyor.

Kürtlere karşı acımasız ve hiçbir kural tanımayan vahşi savaş, daha fazla yaygınlaşarak sürüyor.

Bakur’da sorgusuz infazlar, hak arayanlara işkence ve zindan, korkutma, sindirme ve milleti din adına istismar etme, hızlanarak devam ediyor.

Başûr’da ise Kürtlerin kendi kurdukları hükümetleri, çalışanların maaşlarını ödemeyen bir pozisyonda.

İktidar tabakası mülküne mülk katarak zenginliğin zirvesine oturmuş durumdadır.

Rojhilat’ta ise, rejim Kürtleri darağaçlarında ve zindanlarda vahşice katletti.

Rojava'da bir tutam özgürlük için canlarını dişlerine takanlar, bu izzeti his etmesin ve anlamasınlar diye, bütün yaşam alanları Turani devlet tarafından adeta yok edildi.

Bütün bunlar din adına, islam adına, ibadet adına ve milliyetçilik adına yapıldı. Peygamberler ve dinler gerçekten hayatı insanlara zindan etmek ve onları hayattan koparmak için mi vazifelendirildiler?

Değilse bu yaşananların izahı nasıl olacak?

İsrail Yahudilik ve Hz. Musa (as) adına bunları yaparken, kendine Müslümanım diyenlerde bunu Muhammed (sav) adına yapmaktalar.

Bu nasıl bir labirenttir, din adına hareket ettiklerini söyleyenler, buradan bir çıkış yolu bulamıyorlar?

Din adına birbirimizi boğazlama ve hayatı cehenneme çevirme dışında, gerçekten bu dinlerin bir perspektifi yok mu? Yahudi Müslümanı yok etmek için sürekli bileniyor, Müslüman Yahudiye yaşam hakkı tanımıyor.

Müslüman Türk, Fars ve Arap Müslüman Kürt’ü boğazlıyor.

Bu yılda o kadar çok olay yaşandı ki, o kadar çok algı oluşturuluyor ki, insana bir an dahi durup düşünme mühleti verilmiyor.

Gelişen teknoloji hızı, insanı serseme çevirmiş ve saniyelik düşüncelerle her vahşeti oldu bittilerle siliyor. On binler mi ölmüş, unutulması için sürekli yeni gündemler oluşturuluyor. Vahşete duçar kalarak, boğazlanan Kürt de, bunu çok çabuk unutuyor. Geçen yıl kemiklerimiz karton kutularda kargolarla ailelere gönderildi, çocuklar okullarda okurken bombalarla parçalandı, dağlara tonlarca kimyasal silahlar boca edildi ve hayatımızın kaynağı olan tabiat adeta yok edildi/ediliyor.

Yaşama dahil ne varsa geride bıraktığımız yıl, yok edilmek için kullanıldı.

Geçtiğimiz yılda zulmün adı adalet, batılın adı hak, katilin adı kahraman, hırsızın adı beyefendi, dinsizin adı dindar olarak ortalıklarda dolaştı ve yalancı tarihin sayfalarına da böyle geçti. Hele bizim coğrafyada bu durum en ince detaylara dahi böyle işlendi.

Kendini çok akıllı sanan iktidarlar körleri yönettikleri için kendilerini başarılı görüyorlar.

"Bir gün tek gözü gören bir adam, toplumdan kaçarak kendine yeni mekan aramış. Biraz dolaştıktan sonra değişik renklerde yapılmış evlerden oluşan bir köye rast gelmiş. Köye indiğinde bütün ahalinin kör olduğunu görmüş ve ben bunlara kral olurum demiş. Belli bir dönem aralarında yaşayan bu tekgöz, bir gün bir körün, başka bir körün malını aşırdığını görmüş. Körler bu sorundan dolayı toplanmış; tek gözlü kendini krallığa hazırlamış adam, ben çalanı biliyorum demiş. Körler olamaz bu kadar metreden ve bu duvarın arkasından sen kimin çaldığını bilemezsin demişler. Oda ben bilirim demiş. Körler yer tespiti yaptıktan sonra, bunun bilinmesinin mümkünatı yok demişler. Körlerin duyma organları geliştiği için bu kadar uzaktan asla çalınan malın hışırtısı duyulamaz demişler.

Adam hayır vallahi ben kimin çaldığını biliyorum demiş. Körler toplanmış ve karar vermişler, bu arkadaşımız kesin hastadır demiş ve tabibi çağırmışlar.

Tabip bunun vücudunda ellerini gezdirirken, sağlam olan gözü tespit etmiş ve ben hastalığı buldum demiş. Bunun bu gözünü çıkaralım, hastamız iyileşir demiş. Adam doktorun ve körlerin ellerinden zorla kurtulmuş ve kendi kendine şöyle söylenmiş. Ben körlere kral olmaya giderken, az kalsın kendi tek gözümden de olacaktım diye mırıldanmış."

Evet, biz körleri geçen yıl yönetenler, kendilerini çok başarılı, akıllı ve öngörülü görüyorlar/görebilirler. Lakin az kaldı, bu körler topluluğu kör kalmaya devam ettikçe, kendilerine kral seçilenlerin de sağlam olan gözlerini oyacaklar. Toplumlarımıza bela olmuş ve edilmiş bu iktidarperestlerin ve toplumlarımızı bu hale koyanların da, sağ gözleri yakında çıkarılacaktır. Hikayedeki tek göz kurtulmuştu ama, Saddam ve benzerlerinin akibeti biliniyor. Körlere kral oldukları için keyif çatanlar, bu yıl körlerin doktorları çoğalabilir ya da bir kısmının görme yetileri gelişebilir.

Biz körler biraz daha düşünce ve idrakimizi zorlarsak, ciddi ve akıllı bir mücadele yürütür isek, bu açgözlü muktedirleri tahtlarından eder, gözlerini de oyarız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.