Kadına şiddet insanın varlığına şiddettir

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Kadına karşı şiddet sadece iktidarcı mefkurenin işidir. İktidara gelmek için, evden ve aileden işe başlamak gerekir. Özellikle dindar olduklarını söyleyen erkekler bu şiddetin bertaraf edilmesi için mücadele etmelidirler.

25 Kasım günü Birleşmiş Milletler tarafından kadına şiddete karşı mücadele günü ilan edilmiştir. Birleşmiş Milletler adı ile oluşturulan bu kurum, gerçeğinde devletlerin birleşmesinden meydana gelmektedir. İçinde birçok kadim millet bulunmamakta ve iktidarların kulübü olarak vazifesini sürdürmektedir. Kendi hakikatinde kadına şiddet meselesi ise, bir iktidar sorunu olarak ortaya çıkmıştır/çıkmaktadır. İktidar meselesi ve tahakküm kurma dürtüsü ıslah edilmedikçe, insanlığın ağır sorunları da hakiki ve gerçekçi çözüme ulaştırılamayacaktır. Hayatın, üremenin ve varlığın iki esas boyutu olan erillik ve dişilik, birbirleri ile uyumsuzluk içinde oldukları müddetçe, huzur barış ve adalet asla insanlık ailesinin bir parçası olamayacaktır. Hayatın ve varlığın özü olan kadına karşı şiddet, her geçen gün daha da katmerlenerek sürmektedir. Günümüzde ve insanlık tarihinde, bazen bu şiddete karşı çıkışlar yapılmış, zaman zaman kadınlar nefes alabilmişlerdir. Buna öncülük yapan peygamberler, felsefeciler ve münevver şahıslar, sorunun çözümü için uğraşmışlardır. Bu manada dönemsel olarak çözüme kavuşturulan kadınların hakkı ve yeri meselesi, kısa bir dönem sonra tekrardan iktidar hastalığına yakalanmış erkeğin iki dudağı arasına sıkıştırılmıştır.

Peygamberlerin ve liderlerin yaşamları sürecinde eşitlik temalı, kadına karşı şiddeti reddeden, tarihsel bir kesit yaşanmış olsa da bu durum tarih içerisinde ete ve kemiğe bürünerek kêmale ulaşamamıştır. Dinlerin ilk çıkışlarından kısa bir dönem sonra, peygamberleri katl etmek ve onları ortadan kaldırmaya çalışan taraflar, başarılı olamayınca peygamberlere ve dine teslim oldukları ve o dine katıldıklarını söylemişlerdir. Bu durumların neticesinde dindarların aralarına sızan eski güç odakları ve iktidarcı çevreleri, bu defa da din adına, güçlü bir şekilde iktidara gelerek, kadına eskiyi de aşan katmerli bir zulüm yaşatmışlardır. Peygamberlerin vefatları ile birlikte tekrardan muktedir olanlar, başta kadınlara karşı olan zulüm ve şiddet olmak üzere, toplumun zayıf ve savunmasız kesimlerine adeta kan kusturmuşlardır. Din adına iktidarları ele geçirenler, kuşkusuz dinin özünü değil, dini ve peygamberi kendilerine göre tahrif ederek, paralel bir din oluşturmuşlardır. 

Hiç şüphesiz, Allah’ın Resulü olduklarını söyleyen Peygamberler, insanlar arasına fark koymamışlardır. Peygamberler; sadece kadın olarak yaratıldıkları için insanlar arasında hak, hukuk, özgürlük ve eşitlik meselelerinde fark koyamazlar/koymamışlardır.

Kur’an şöyle der:

“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na karşı en fazla sorumluluklarını yerine getirendir. Allah her şeyi hakkı ile bilendir ve her şeyden haberdardır.” (Hucurat/13) 

“Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan Allah’a karşı sorumluluklarınızı gözetin.” (Nisa/1)

’Onlara ısınıp kaynaşasınız diye, size kendi türünüzden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de onun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.’ (Rum/21)

Kadına karşı şiddet uygulayanlar ve kendilerine Müslümanım, dindarım diyenler bu ve benzeri yüzlerce ayetlerden habersizler mi? Kuşkusuz kadına karşı şiddet uygulayanlar, bu anlamı ile Kur'an karşıtlarıdırlar. Kadına şiddeti İslam adına savunanlar, paralel iktidar dini olarak ortaya çıkan muktedirlerin dininden bahsetmekte ve ona inanmaktalar. Allah’ın muhatabı insandır, cins değildir. İnsana ve özellikle zayıfa karşı uygulanan şiddete karşı her Müslüman mesuldür.

Peygamberimiz Hz Muhammed (sav):

“Mü’minlerin iman bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır.”

“Allah sizden; kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister; çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya teyzelerinizdir.”

“Sizin hayırlınız, eşine hayırlı olanıdır. Ben de eşime karşı sizin en hayırlınızım. Kadınlara ancak iyi insanlar iyi davranır; onlara karşı ancak kötü kişiler, ihanet eder.”

“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.”

‘Hanımını döven, Allah'a ve Resulü’ne asi olur. Kıyamete onun düşmanı hasmı ben olurum.”

Bunlar Hz Muhammedin (sav) sözleridir. Kur’an’la da mükemmel bir uyum arz etmektedir. Paralel İslam olarak iktidarcı erkler ve kişiler tarafından oluşturulan dincilikte ise, kadını dövmenin sünnet olduğu söylenmekte ve kadınları insandan saymayan bir mefkure göze çarpmaktadır.

Eğer kadını dövmek ve ona şiddet uygulamak sünnet ise, sünnetin sahibi Peygamber neden bu uygulamayı gerçekleştirilmemiştir?

Kadına karşı şiddet sadece iktidarcı mefkurenin işidir. İktidara gelmek için, evden ve aileden işe başlamak gerekir. 

Müslümanlar kadına karşı şiddete dur demeli ve bütün erkekler, özellikle dindar olduklarını söyleyen erkekler bu şiddetin bertaraf edilmesi için mücadele etmelidirler. Peygamberin deyimi ile, kadına ancak şerefli ve asil insanlar değer verirler. Kadına şiddet uygulayanlar Allah'ın ve peygamberimizin düşmandırlar. Kadına şiddetin olmadığı bir dünya inşa ettiğimizde, adil ve yaşanılır bir dünyaya kavuşacağımızı idrak etmeliyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.