Sanal zeka ve empati

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Empati insan sosyalleşmesi açısından son derece önemli bir özellik. Bilim insanlarının sanal zekanın hiçbir zaman böyle bir yeteneğe sahip olamayacağı konusunda ciddi ipuçlarına sahip. Bu durum sanal zekanın gelecekte insan etkileşimindeki rolü konusunda ciddi soruları ortaya koyuyor.

Geçtiğimiz yıllarda birçok sanal zeka robotu insanların duygularını okuma konusunda ciddi mesafeler aldı. Genelde sohbet uygulamalarında kullanılan robotlar kullanılan kelimeler ve ifade şekillerinden karşılarındaki insanın ruh halini belirli alogaritmalarla tahmin etmeye çalıştı. Hakkını vermek gerekirse sanal zeka robotları bu konuda sağlıklı insanlarla sohbet ederken oldukça başarılı sonuçlar aldı.

Ancak sanal zekanın empati yetenekleri normal insan beynine kıyaslandığı zaman birçok boyutta karanlıkta kalıyor. Özellikle karmaşık sosyal durumlarda insanların verdiği tepkileri sanal zekanın değerlendirme biçimiyle, insanların değerlendirme biçimleri arasında farklar var.

Karmaşık sosyal durumlarda sanal zeka sınıfta kalıyor

İnsanlar için karşısındakinin ruhsal durumunu anlamak için çok kısa bir gözlem yeterlidir. Tanıyalım ya da tanımayalım bir kişinin üzgün olduğunu anlamamız oldukça hızlı gerçekleşen bir algı sürecidir. Bu durum sanal zeka için oldukça karmaşık olsa da yakın hızlar görülmektedir.

Ancak örneğin çocuğuna uzun bir aradan sonra kavuştuğunu anlayan bir annenin gözyaşlarının anlamını anlamak gibi karmaşık bir durumda yapay zeka robotları tabiri yerindeyse kalakalıyor.

Kaliforniya Üniversitesinde Biyoetik alanında çalışan Jodi Halpern’e göre günümüzdeki sanal zeka robotları en gelişmiş versiyonlarında bile empatiden yoksun. Karşılarındaki gibi hissetmeyi beceremedikleri için karmaşık sosyal durumların yarattığı duyguları analiz etme yetenekleri sınırlı.

Halpern biraz daha ileri giderek, sanal zeka robotlarının empati gibi son derece insana özgü bir yeteneği kazanabileceğini düşünmek için hiçbir yol ve neden bulunamayacağını söylüyor.

Empati için duygularınız olmalı

Toronto Üniversitesinden Michael Inzlicht de sanal zekanın daha ziyade duyguları gösteren görsel, işitsel ya da yazınsal ipuçlarından hareket ettiğini belirterek “Empatiyi tecrübe etmek için duygularınız olmalı” diyor.

Bazı bilim insanları, tartışmalı bir görüş olsa da, belirli algoritma türlerinin primitif duyguları yaşadığını savunuyor. Basit bir şekilde, belirli davranışları gösterdiğinde ödüllendirilen bu alogritmaların, insan sosyalitesinde önemli bir yer tutan ödül, ödül beklentisi gibi durumlara benzer bir deneyime sahip oldukları düşünülüyor. İnsanların çok geniş olarak nitelendirilebilecek duygusal yelpazesi kaynağını bu karmaşık ilişkilerin ortaya çıkardığı ödül mekanizmasından alıyor. Bilim insanları bu durumun sanal zeka için de geçerli kılınması durumunda duyguların ortaya çıkabileceğini düşünüyor.

Üzülmeden üzüntüyü anlamak

Inzlicht’e göre hiçbir teknolojinin üzüntüyü hissetmeden üzüntüyü anlaması mümkün değil. Sanal zeka her ne kadar veri işleme konusunda büyük bir başarı göstermiş olsa da konu insan duygularına geldiği zaman sorunları anlama konusunda çok uzak bir noktada durmaya mahkum.

Bilim insanlarının bu noktada başka bir endişesi var. Sanal zekanın bir kişinin içinde olduğu ruhsal durumu gözlemleyip, doğru tespitler yapması, buna karşın hiçbir empati duymadan eyleme ya da telkine geçmesinin manipülatif olabileceği düşünülüyor.

Örneğin depresyonda olan insanlar yönlendirme ve manipülasyona biraz daha açıktır. Bu durumda insanlar kendi duygusal durumlarının farkında olan bir sanal zeka robotu tarafından bazı davranışlara yönlendirilebilirler. İnsanlar da birbirlerini farklı şekillerde yönlendirme eğilimine sahiptir ancak sanal zeka karşısındakinin duygusal durumu konusunda empati yapamadığı için zararlı ya da kişi için oldukça uygunsuz yönlendirmelere neden olabilir.

İnsanlar insanlara ihtiyaç duyuyor, güveniyor

Günümüzde sanal zeka psikolojik destek amacıyla da kullanılabiliyor. Bu konuda yapılan deneylerde elde edilen sonuçlar ise oldukça ilginç.

Kanada’da yapılan bir deneyde bir sanal zeka robotuyla sohbet ettiğini fark eden insanlar, yöntem ve sohbete karşı güvensizlik geliştirdi. İnsanla sohbet ettiği söylenilen denekler ise nispeten başarılı terapiler gördü.

İnsan halen insana ihtiyaç duyuyor. Yaşamımızda her ne kadar yapay cihazlar davranışlarımızı belirli ölçüde belirleme durumunda olsalar da insanlar empatik bir insana duydukları güveni, olağanüstü yeteneklere sahip bir sanal zekaya duymuyor.

 

* * *

Neden ağlıyoruz?

Ağlamak sadece insanlara özgü bir davranış değil. Hemen hemen tüm memeliler ve bazı kuş türlerinin yavruları annelerinden ayrıldıkları zaman ya da stres altındayken ağlamaya benzer sesler çıkarırlar. Ancak hayvanlarda ağlamak yavruluk dönemleriyle sınırlıdır. İnsanlar ise bu davranışı bütün hayatları boyunca taşırlar.

İnsanların çocukken ağlamaları daha ziyade işitseldir. Çocuklar içine girdikleri stresli bir durumu duyurmak için daha ziyade sesli ağlarlar. Gözyaşı üretimi azdır. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte sesli ağlama azalır ve görünür, gözyaşıyla ağlama artar.

Ağlamanın faydaları

İnsanlar fiziksel nedenlerle ağlamayı ergenliğe geçişle birlikte hemen hemen kaybederler. Bu dönemden sonraki ağlamalar duygusal, empatik özellik taşır. Başkasının yaşadığı acılar da ağlamayı tetikleyen durumlar oluşturabilir.

Bilim insanlarına göre ağlamak, gözlemlenen bir bireyin destek ve rahatlık sağlama ihtiyacından kaynağını alıyor. Bu durum empati ve sosyal bağ duygularını geliştirerek bireye ve topluma fayda sağlıyor.

Sosyal türlerin üyeleri, içsel durumlarını birbirlerine ileterek birçok yönden fayda sağlar. İhtiyacın tanınması ve bunun sonucunda daha zayıf veya genç bireylerin korunması gelişir ve topluluk bilinci oluşur. Bu durum filler, balinalar gibi bazı büyük hayvanlarda da gözlemlenmiştir.

İnsanlar bu canlılara göre "aşırı sosyaldir" ve yaş ya da akrabalık bağlarından bağımsız olarak yaralı ya da hasta grup üyelerine rutin olarak yardım ederler.

İnsanlar duygusal gözyaşı üretiyor

Peki insanlar yardım çığlıklarını nasıl fark eder? Belirgin bir fiziksel hasarın olmadığı durumlarda, acı ve sıkıntıyı ifade etmenin başlıca yolları nelerdir? Memeliler normalde kimyasal veya fiziksel tahrişe bağlı olarak gözyaşı üretirler, ancak insanlar duygusal gözyaşı da üretirler. Bunlar, insanlarda iletişim için kullanılan bir dizi fiziksel değişikliğin bir parçasıdır.

Yapılan deneyler gözyaşının insanlarda acil bir yardım etme isteği doğurduğunu ortaya koyuyor. Ağlayan birine yardım etme çabası insan topluluklarında neredeyse bir kural olarak gözlemleniyor.

İnsanlar duygusal bir ifade olarak ağlayan tek canlı türü olma özelliğini taşıyor.

 

* * *

Annelerin beyinleri, bebeklerinin zihnini okuyacak şekilde değişiyor

Hollanda'daki Leiden Üniversitesi'nden Elseline Hoekzema ve ekibi, anneliğin beyinde ne tür değişiklikler yarattığına ilişkin bir araştırma yaptı. Araştırma çerçevesinde 25 ilk kez anne olan kadın ile ilk kez baba olan ve çocuk sahibi olmayan kadın ve erkeklerin beyin taramalarını karşılaştırıldı.

Araştırma sonuçlarında bebek sahibi olduktan sonra, annelerin beyninin bazı bölgelerinde küçülme görüldü, bu değişiklikler diğer grupların hiçbirinde görülmedi. Etkilenen bölgelerin çoğu, başkalarının niyetlerini ve duygularını anlamak için özellikle önemli olan serebral korteks bölgelerinde yer alıyor.

Empati için önemli olduğu düşünülen bu bölgeler, anneler kendi bebeklerinin fotoğraflarını gördüklerinde MRI taramalarında aktif hale gelirken, başkalarının bebeklerinin fotoğrafları gösterildiğinde aktif hale gelmedi.

Araştırmacılar bu sonucu bu bölgelerin özellikle anne-bebek bağına dahil olduğunu gösterdiği şeklinde yorumluyor.

 İlk kez anne olan kadınlarda empati için önemli beyin bölgelerinin küçülmesi çok mantıklı gözükmeyebilir ancak araştırmacılara göre bu küçülme bebekle anne arasındaki empatik durumu dağınıklıktan kurtarmak amacını taşıyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.