Kadın ve erkek beyni arasındaki farklılıklar

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • İnsan anatomisi üzerinde bilimsel çalışmaların başlamasından bu yana iki cins arasındaki beyin yapısı farkı oldukça ilgi çeken bir konu olageldi. Peki gerçekten kadın ve erkek beyni arasında anlamlı bir fark var mı?

Yazılı tarihin başlangıcından bu yana kadın ve erkeğin toplumsal olarak farklı rollere sahip olduklarını biliyoruz. Bu ayrım o kadar derindir ki kadın ve erkek arasındaki fiziksel farklıkların bunu doğurduğu görüşü oldukça yaygındır. Hatta iki cins arasında buna zihinsel anlamda da kaynaklık eden anatomik farklılıklar olduğu da sıkça dile getirilir. Bundan kasıt elbette iki cins arasında beyin anatomisi açısından farklar.

Daha büyük beden daha büyük beyin

Kadın ve erkek arasındaki beyin yapısı farkı konusunda ilk göze çarpan şey erkek beyninin daha büyük ve ağır olmasıdır. Erkeğin “üstün yeteneklerinin” bu beyin hacmi farklılığından geldiği yönündeki savlar genel olarak her dönem taraftar bulmuştur. Oysa bu durumun oldukça geçerli çok basit bir açıklaması var: daha büyük bir bedenin işlemesinin sağlanması için daha büyük bir beyin dokusu gerekli. Bu birçok hayvan türü için de böyle.

1990larda beyin tarama teknolojilerinin çok hızlı gelişmesinin ardından cinsler arasındaki rol farkının kadın ve erkek beyni arasındaki beyin bölgeleri açısından görülen farklardan kaynaklandığı yönündeki savlar teste sokuldu. Bu savları kesin olarak destekleyecek bulgulara ulaşan ciddi bir çalışma olmadı.

Araştırmaların sonuçları neden yayınlanmadı?

2000’lerden sonraki araştırmalar konusunda yapılan istatistiksel bir araştırma da kadın ve erkek arasındaki beyin farklarını bulan birçok çalışma incelendi. Ancak bu incelemeden ortaya çıkan ilginç bir sonuç vardı. Yapılan araştırmaların çok büyük bir bölümü herhangi bir fark bulamamış bu nedenle bilimsel bir makale yayınlamamıştı. Fark bulan araştırmaların çoğu da zorlama yorumlarla çok da sağlıklı olmayan sonuçlara ulaşmıştı.

En büyük araştırmada anlamlı bir fark bulunmadı

Bu konuda yapılan en büyük araştırma ise İngiltere’de 40 bin kişinin katılımıyla gerçekleşti. Erkek ve kadınların beyinlerindeki bölgeler arasında boyut farklılığı olduğunu tespit eden araştırmacılar ancak bu farkların yüzde 1-2 oranında olduğunu ve anlamlı bir çıkarım yapmak için yeterli olmadığı sonucuna vardı. Hatta araştırmacılara göre bu farklılıklar anatomik bir farklılık olmaktan ziyade beyin dokusunun yaşam tarzına verdiği cevaptan kaynaklı olabilir.

2021 yılında da yapılan bir araştırmada kadın ve erkek beyinleri arasındaki tek anlamlı farkın beyin hacmi olduğu ortaya çıkmıştır. Erkeklerin beyninde 176 bin kilometrelik miyelin fiberi bulunurken kadınlarda ise ortalama 149 bin kilometre olmuştur. Ancak bu farkın beynin günlük işlevi ve işlev şekli açısından hiçbir anlam ifade etmediği de tespit edilmiştir.

Kısacası kadın ve erkek beyinleri arasındaki entelektüel kapasite, işlev, beceri, hafıza vs gibi hiçbir alanda belirgin, öne çıkmış bir fark yoktur. Bu açıdan yapılan ayrımların tümü kültürel ya da siyasidir.

 

* * *

Foto:AFP

İnsan beyninin boyutu ve yapısı

İnsan beyni diğer memelilerinkine benzer bir yapıya sahip olsa da, onu farklı kılan insan vücudunun geri kalanına göre boyutudur. Vücudumuzun büyüklüğüne kıyasla, insanlar diğer birçok memeliden çok daha büyük beyinlere sahiptir, ancak en büyüğü değildir. Beyin, bir insanın vücut kütlesinin yüzde 2'sini oluştururken, sivri farenin beyni vücut kütlesinin yaklaşık yüzde 10'udur.

Ortalama bir yetişkin insan beyni yaklaşık 1400 gram ağırlığında 140 x 167 x 93 mm boyutlarındadır.

Beynin 25 yaşında tamamen oluştuğu kabul edilir. Arkadan öne doğru gelişir ve prefrontal kortekste son bulur; bu, beynin karar verme ve muhakemeden sorumlu kısmıdır.

Hücre tipleri

İnsan beyni genel hücre tipinden oluşur: düşünme işini yapan nöronlar ve onları destekleyen glia. Nöronlar beynin farklı bölgeleri arasında elektriksel uyarılar gönderen hücrelerdir. Beynimizde bunlardan yaklaşık 86 milyar tane bulunur ve şekillerine, işlevlerine ve özelliklerine bağlı olarak birçok farklı çeşidi vardır.

İnsan beyninde sayıları yaklaşık 86 milyar olan glia hücrelerinin de saptanmış çeşitleri bulunuyor. Oligodendrosit adı verilen bir türü, nöronların elektriksel uyarıları iletmesine yardımcı olan yalıtkan miyelin kılıfları üretir. Beyninde mikroglia adı verilen hücreler beynin bağışıklık hücreleridir: iltihaplanma ve diğer hasar belirtilerini aramak için etrafta dolaşırlar ve sonra bunları temizlemek için toplanırlar.

Kadınlar ve erkeklerin beyinleri arasında yapısal anlamda hiçbir farklılık bulunmamaktadır.

 

* * *

Unutmak ne işimize yarıyor?

Beynimizin en tuhaf özelliklerinden biridir unutmak. Bilim insanları bunun fonksiyonu konusunda bazı fikirlere sahip.

Yakın ya da uzak geçmişinizle ilgili bazı şeyleri hatırlayamamak tuhaf bir histir. Özellikle yaşarken büyük önem atfettiğiniz olaylar, tecrübeler ve insanlar konusunda hatırlanamayan detaylar beynimizin kapasitesi göz önüne alındığında bir tür arızayı ifade eder gibi durur.

İrlanda’daki Dublin Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre unutmak beyin fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi için önemli bir özellik.

Araştırmanın yazarlarından Tomas Ryan, insanların değişen çevre şartlarına sürekli adapte olmak durumunda olduğunu, bu nedenle beynin ilk tecrübelere saplanıp kalmamak için unutma fonksiyonunu geliştirdiğini düşünüyor.

Doğal unutma faydalı

İnsanlar temelde doğal unutma fonksiyonlarına sahiptir. Örneğin bir insan sandalyeyi sandalye olarak bilir. Her gördüğü sandalyenin tüm ayrıntılarını hatırlamaz. Bu tür unutmaya doğal unutma diyoruz. Bu şekilde beynimiz genellemeler oluşturma yeteneğini korur.

Yine doğal unutma sayesinde geçmiş tecrübelerimiz bir süre sonra önemini kaybeder. Bu nedenle beynimiz bunu unutur. Bu yüzden iki hafta önce bir öğünde yediğimiz yemeği unuturuz. Değişen koşullar bir anda yeni bir tecrübe oluşturduğunda insanlar eski koşulları da büyük oranda unutur. Bu yaşamımız için kilit öneme sahip olan adaptasyon yeteneğimizi korumamızı sağlar.

Anılarımız geri getirilebilir

Ryan ve ekibinin fareler üzerinde yaptığı bir deney ise ilginç bir sonuç ortaya çıkardı. Deney sonuçlarına göre bir daha hiçbir şekilde geri gelmeyeceği düşünülen anılar teknik olarak geri getirilebilir.

Beyinde her bir anının engram adı verilen nöron gruplarındaki bir dizi fiziksel ve kimyasal değişiklikle depolandığı düşünülüyor. Araştırmacılar, engram hücrelerinde belirli proteinlerin oluşumunu engellemek için ilaçlar kullanarak, farelerde yeni oluşan anıların uzun vadeli anılar olarak depolanmasını engellemeyi başardı. Daha sonra, araştırmacılar optik ışık uyarımı kullanarak ya da hayvanlara onları oluşturana benzer bilgiler sunarak orijinal engramları uyardıklarında, anılar geri geldi. Bu, uzun süreli olarak depolanmayan anıların bile beyinde bir şekilde var olduğunu ve doğru koşullar sağlandığında geri getirilebileceğini gösteriyor.

Uyuyan engramları uyarmanın, hafıza kaybı yaşayan kişilerde hafızayı geri getirmek için umut verici bir yol olabileceği düşünülüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.