Savaş ve sessizlik

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Savaşa giden her lira soframızdan çalınan bir dilim ekmektir. Yoksulluğun bu denli yaygın ve derinleştiği bir ülkede hala savaşta ısrar edenler büyük bir yıkımı topluma dayatmaktadırlar.
  • İktidar insanlarla alay edercesine ‘Türkiye Yüzyılı’ projelerini pazarlama peşinde. Yerli otomobilin fiyatı bu alay etme halinin etiketini oluşturmaktadır. Çocuğuna yarım yumurta yedirmek zorunda olan bir halkın bu yaşananlara artık isyan etmesi gerekirken derin bir sessizlik maalesef etrafımızı sarıyor.

 

AKP iktidarının yirminci bütçesi Meclis’e sunuldu ve komisyonlarda görüşülmeye başlandı. Özellikle Cumhur İttifakı bütçelerinin savaş bütçesi olma niteliği bu bütçede de açıkça görülmektedir. Faşist iktidar ancak savaş ve şiddet politikalarıyla ayakta kalabileceğini çok iyi bildiğinden toplumun kaynaklarını savaş ve kendi iktidarlarının bekalarına uygun bir şekilde düzenlemeye devam ediyor. 

Bütçenin büyüklüğüne ve kompozisyonuna baktığımızda kaynakların önemli bir kısmının savaş ve şiddetin düzenlenmesi diyebileceğimiz güvenlik harcamalarına ayrıldığını görüyoruz. Bütçenin neredeyse yüzde onu büyüklüğüne ulaşan bu kalemler işin görünen yüzü. Bundan öte savunma destekleme fonu, örtülü ödenek, dış kredilerdeki askeri kredilerin payı, bütçenin diğer kalemlerinden savunma ve güvenlik adına yapılan harcamalar, yıl içi aktarımlar, bütçe açığının bu amaçla büyütülmesi ve bilmediğimiz birçok harcama ile savaş bütçesi devasa bir rakama ulaşıyor. Bu yılın bütçesinde ikinci sırayı da hiç kukusuz seçim yatırımları alacaktır. 

Böyle bir bütçe savaşta ısrar edileceğini göstermesinin yanında yoksulluğu da derinleştirecektir. Savaşa giden her lira soframızdan çalınan bir dilim ekmektir. Yoksulluğun bu denli yaygın ve derinleştiği bir ülkede hala savaşta ısrar edenler büyük bir yıkımı topluma dayatmaktadırlar. İnsanların en temel ihtiyaçlarını karşılamak bir yana artık ayakta kalmak için çırpındıklarını izliyoruz. Tüm bu vahim tablonun sorumlusu olan iktidar insanlarla alay edercesine ‘Türkiye Yüzyılı’ projelerini pazarlama peşinde. Yerli otomobilin fiyatı bu alay etme halinin etiketini oluşturmaktadır. Çocuğuna yarım yumurta yedirmek zorunda olan bir halkın bu yaşananlara artık isyan etmesi gerekirken derin bir sessizlik maalesef etrafımızı sarıyor.

Faşizmin ayakta kalmasının ve savaş politikalarını sürdürmesinin önemli bir nedeni de işte bu sessizlik. Herkesin öfkesini içinde biriktirdiği ve seçimleri bekleyen sinmiş bir toplumla karşı karşıyayız. Sandık kafalı bir muhalefetin olduğu bir toplumda insanların bu haline söyleyecek pek de söz kalmıyor açıkçası. Kıyamet kopsa devletin kırmızıçizgilerini zedelememek adına sessizliği tercih eden muhalefet toplumdan gelen cılız sesleri bile susturmayı kendisine vazife edinmiş durumda. Kırmızıçizgilere dokunulmadığı zaman kuru gürültü yarışına tutuşanlar faşist rejimin değirmenine su taşıyarak gündemi rahatlıkla saptırabiliyorlar.

Oysa gündem tüm çıplaklığıyla ortadadır. Gündem savaş ve onun neden olduğu acımasız yoksulluktur.  Bu savaş sürdüğü sürece yoksulluktan toplumun kurtulması mümkün değil. Yoksul bir halkı sessizliğe mahkûm etmenin yolu da savaş politikalarında ısrar ve yaygın bir şiddet ağını var etmekten geçiyor. Bu diyalektiği siyasetin artık anlama zamanı gelmiştir. Yaşadığımız gerçeklik buyken bunu yok sayanların toplum adına bir seçenek oluşturma şansı söz konusu olamaz.

Seçimleri bekleyen Godot’yu bekler, faşizmi yıkamayan bir muhalefet seçimle bir başarıya ulaşması ham hayaldir.
1 Kasım Dünya Kobane Gününü dün kutladık. Kobane direnişi olmasaydı, faşist güruh bu direnişle durdurulmasaydı bugün geleceğe dair besleyecek bir umudumuz da kalmamış olacaktı. Kobane’den çıkarılacak en önemli ders işte bu direniştir. Faşizme ve onun güruhlarına karşı direnemediğinizde, mücadele edemediğiniz sürece faşizm sizi yutacaktır. Tehlike burada saklıdır. Tüm faşizm tarihi bunu öğretir, aynı zamanda bu tarih faşizmle uzlaşma peşinde olanların da makûs tarihidir.

Şebnem Korur Fincancı hocamızın çıkışı HDP dışında kimyasal silah kullanımı konusunda kamuoyundaki belki de tek etkili çıkıştı. Demokrat, aydın, hatta sosyalist kamuoyunun ve muhalefetin sessizliği önce utanmak sonrasında da öğrenmek adına önemli dersler içeriyor. Aynı şekilde özgür basın emekçilerinin tutuklanmaları karşısındaki sessizlik de aynı sahneyi karşımıza çıkarttı. Sadece bu iki vaka bile toplumun tüm kesimleri adına ortak bir turnusol kâğıdı olmuştur. Her kesim kendi adına gereken dersi umarım çıkarır.

Türkiye’de muhalefeti, demokratları, aydınları hatta sosyalistleri bir hakikat potasında değerlendirmek istiyorsanız Kürt meselesi konusundaki tavırlarını izlemek yeterli olacaktır. Yoksulluktan yakınanların savaşa dair tek bir söz etmemeleri, sömürüye karşı çıkıklarında akıllarına sömürge ve işgal meselelerinin gelmemesi, hak ihlalleri dendiğinde tecritten siyasi tutsaklara, kayyumlardan cezaevindeki işkencelere kadar bunca zulmü şiddeti görmezden gelmeleri aslında alışık olduğumuz haller. Hakikatten kaçanları çok iyi biliyoruz. Ama bu artık kimyasal silah kullanımı ve insanlık suçu; hadi hepsinde sustunuz bunda söyleyecek tek bir lafınız da mı yok…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.