“Şerefsiz“di, eli öpülesi şerefli oldu

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Erdoğan’ın, hemen sıcağı sıcağına, olayların suçlusu sandalyesine oturttuğu dış güçlerin başında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) geliyordu. Zaptiye başı Süleyman Soylu, onlardan hesap sorulacağını haykırıyor, rejim basını manşetten, BAE emiri Şeyh Zayed Al Nahyan’ı “şerefsiz“ ilan ediyordu.

Mafya Babaları (reis), acımazdırlar. Kazanç için vurur, vurdurarak can alırlar. Ama köşe başında sıkıştırıldıklarında, “uzat abi, elini öpeceğim“ demezler. Sonuna kadar dik dik durmak, mağrur duruşu korumak, mafyanın değişmez raconudur.

Ama İslamcı çeteciliği, el, etek öpen ve itaat eden sokak dolandırcılığından gelme olduğu için, bu cenahta mertlik diye bir duruş yoktur.

Bunların onuru esnektir. Zoru görünce, anında iki büklüm olur, “elini ver, öpecem“ diye yaltaklanırlar.

“En şahından bir örnek“ vermek gerekirse, Irak, Şam İslam Devleti (IŞİD) çetesinin “Halife“ unvanlı reisi Ebubekir el Bağdadi, Türk devletini, lojistik (her türlü tedarik) üssü olarak kullanıyordu.

Türk devletinin sınırı dibindeki çölde, “itibarına yaraşır“ inşa edilmiş bir Sarayda yaşıyordu. Sarayında, her türlü “itibar artıcı“ lüksün yanında, acil durumlarda kaçması için, tepelere açılan bir gizli geçit de (tünel) ihmal edilmemişti.

Acıma, dini suç ve günah nedir bilmeden kırım, törensellikle insan kesme, tecavüz ve talan emrleri veren Bağdadi, bir gece yarısı Amerikalıların baskınıyla sıkıştığı tünelde, ölüm sırası kendisine geldiğinde, “elini öpim“ anlamınında böğürürcesine, “ateş etmeyin“ diye yalvarıyordu.

Bunların onursal davranışı konusunda, Bağdadi’nin duruşu çarpıcı bir örnektir.

Öte yandan Bağdadi, Türk-İslamcı katil ruhlular ve hırsızların da idoluydu. Çetesinde sayısız Türk vardı. Erdoğan tipi rejimi, çetenin barınıp kuşanma üssüydü. Sonra mirasına oturdu. Bağdadiden kalan çeteden, kiralık ordular kurup fetih seferleri düzenlemeye başladı.

Erdoğan, o günlerde burnundan alevler saçılan bir devdi, kendince. Mısırda, iktidardan devrilen İhvancı (Müslüman Kardeşler) çetesinin dava yürütücüsü, intikam savaşçısıydı. Ardıllarını besleyip  Mısır devletine saldırtıyor, öte yandan Mısır’a veren Körfez devletleriyle didişiyordu.

Sonra, ne olduğu hala tam olarak çözülemeyen, ama kanlı tiyatro sahnesini andıran bir 15 Temmuz olayı yandı, söndü. Tabii ki, kanlı tablonun galibiydi Recep Erdoğan.

Erdoğan’ın, hemen sıcağı sıcağına, olayların suçlusu sandalyesine oturttuğu dış güçlerin başında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) geliyordu. Zaptiye başı Süleyman Soylu, onlardan hesap sorulacağını haykırıyor, rejim basını manşetten, BAE emiri Şeyh Zayed Al Nahyan’ı “şerefsiz“ ilan ediyordu.

Libya ve Doğu Akdenizi fetih hamlesinde bozguna uğrayıp sıkışan Erdoğan, Mısıra el, etek öpme heyetleri göndermiş, ama Nahyan’ın alnındaki “Şerefsizlik“ damgası, orada öylece sırıtıp duruyordu.

Fakat rejiminin korucularından Sedat Peker, sonunda arayı bozup BAE’ne yerleşince, onu geri almak için, yalakalığa gerek duyuldu.

Öte yandan, Osmanlı işgalciliği uğruna ekonomik olarak sıfırı tüketmesinin tamir için de, Nahyan’ın dolar hazinesini farketi, Erdoğan.

Zorunluluktan, Emir’e karşı hokkabaz sevimliği ile taklalar atmaya başladı. Tükürdüklerini, yalayıp yuttu. “Şerefsiz“liği külle örttü. Yalvar yakar, Emir Nahyan’ı Ankara davet etmeyi başardı.

Adam, 24 Kasım’da Ankara’daydı. Kendisi bir Kral veya devlet başkanı olmadığı halde, bir şeyler koparma umuduyla, dolandırıcı kurnazlığı proğramı uygulandı.

Yerlere uçuk mavi halılar serildi. Nahyan’ı şatafata boğup aklını çalkalayarak esir alma adına, Erdoğan selama durdu. Nahyan atlı askerler gösterisi ve 20 top atışı ile karşılandı. Bunca dalkavukluk, Taklacılığın evrensel tarihine tek kelimeyle not edildi:  “Rezillik...“

Ve BAE Emiri, önüne umut atarcasına 10 milyar dolarlık yatırım deyip ülkesine döndü. Hazır ol da durma koşuşmalarının yorgunluğu kaldı, geride...

Bundan önce Rusların kapısında beklemişlerdi. Kahire’de el pençe-divandılar. Esad’ı öpmek için, Şam’a ricacı üstüne ricacı gönderiyorlardı.

Tahran Mollalarına selama duruyor, Amerikan Başkanıyla görüştüm deme adına, havada taklalar tazeliyorlardı. Ama olmadı. Bunca onursuzluğa rağmen, belki zarar verdiler ama, Kürtler yerli yerinde.

Çetecilerin kafası almaz ama, bu çağ Kürtlerin. Bugün artık orduları, sözüne güvenilir varlık olarak, uluslararası bağları, bağlantıları var. Kürtler dün dağınıktı. Bugünse güçlü bir birlik ve dayanışmaları var...

Kürtlere Türklük satmaya giden Bulgar Meral Akşener, o ana kadar adı, sanı duyulmamış Cemil Taşkesen adındaki genç, ona tane tane ders anlatırcasına, “burası Kürdistan“ diyordu.

Bu bir patlamaydı. Van’dan sonra baştan başa tüm Kürdistana yayıldı.

Ama bunların hala haberi yok: Kürdistan ve Kürtlük artık bir bilinç. Soyut, kurşun işlemeyen bir varlık. Onu yok etmek, katırın doğurması derekesinde bir imkansızdır.

Kürt varlığını yok etme adına hepsi, bir ve beraber olup boş yere ekonomilerini tükettiler. Kürtler, her barbar dalgadan sonra daha güçlendi...

İktidar didişmesi ve Kürtler

Yerim daraldı. Ama söylemek zorundayım. Bu kadar unutkan olma Kürt. Bu devletle senin bağın, bağlantın yok. Fiiliyatta yurttaş da değilsin. Seçtiğin koltuklar işgal ediliyor. Seçilenler hapishanelere dolduruluyor. Unutma Selahattin Demirtaş, Kürtleri temsil ettiğin için, mahpusluğun altıncı yılında.

Senin bir hakkın yok. Türk hukuku seni kapsamıyor. Suruçlu Şenyaşar ailesi örnektir. Aileyi, dünyanın gözü önünde katlettiler. Cumhurbaşkanı “terörist“ diye katledilmişlerin kanına çöktü.

Gördünüz; Konya Meram’da ırkçı vandallar, Dedeoğlu ailesini topluca yok ettiler. biri hariç katillerin tümünü serbest bıraktılar. Polise, asker ve korucuya Kürt avı serbest. Roboski katili Hulusi Akar, gözümüzün içine bak baka yeni Kürt katliamlarına koşuyor.

Sur’dan İdil’e uzanan katliamlar zinciri korosunda, katledilmiş suçlu! Kobani gösterilerindeki katliam nedeniyle tek katil hakkında soruşturma yok. Yakılan köyler, mezarsız ölüler, faili meçhul 17, 500  cinayet...

Sen hangi yurttaşlıktan söz ediyorsun, Kürt. Bir Türkün temsilcilerine selam vermesi vatana ihanet. Parlamentodaki temsilcilerin ile aynı fotoğraf karesine girmemek için, kaçıyorlar.

Kürt’ün varlığı, onların sloganlarında “Türk’ün bekaa sorunu“ ama, en hafızası arızaya uğramış gibi, onların iktidar savaşları göstersine katılıyorsun! Ne için ama? Neyi kaybettin de aramaya çıkıyorsun? Yoksa, tepene dikilecek yeni kamçılıyı tanımak için, sokağa çıkıyor, dayak yiyor, tutuklanıyorsun sen..?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.