Sessiz kadınların sesi: 'Bakire ve Çocuk'

Kadın Haberleri —

'Bakire ve Çocuk' filmi

'Bakire ve Çocuk' filmi

  • Binevşa Berîvan’ın filmi “Bakire ve Çocuk” Êzîdî soykırımının en karanlık yüzünden bir hikâye anlatıyor. AB’nin başkenti Brüksel’de geçen film, Avrupalı cihatçıların cezasızlığını ve Avrupa’nın ahlaki suç ortaklığını gözler önüne seriyor.
  • Başrol Hêvîn Tekîn, neredeyse diyalogsuz performansıyla acıyı, öfkeyi ve direnci tek bir bakışta taşıyor. Böylesi filmler, sadece hikaye anlatmıyor; aynı zamanda sessiz bırakılan kadınların sesini duyuruyor.

HAVİN FUNDA SAÇ

Sarsıcı ve sorgulayıcı etkisiyle “The Virgin & Child” (Bakire ve Çocuk) filmi, DAİŞ’in elinden kurtularak Brüksel’e ulaşan genç bir Êzîdî kadın olan Avesta’nın hikayesini anlatıyor. Avesta alışılmış hikayelerin dışında Avrupa’ya daha iyi bir yaşam umuduyla değil adalet ve intikam arayışıyla geliyor. Zira DAİŞ’in Êzîdîlere uyguladığı soykırım sürecinde, onu cinsel köleye dönüştüren son kişi, bir Belçikalı cihatçı. Brüksel’e vardığında geçmişinin gölgesinden kurtulmaya çalışırken, hem travmalarıyla hem de mültecilik koşullarında adaletin sessiz duvarlarıyla yüzleşiyor. Film boyunca, Avesta’nın hem iç dünyasında hem de toplum karşısında verdiği bu zorlu mücadelenin tanığı oluyoruz.

Annelikle hesaplaşma

Filmin en çarpıcı noktası, Avesta’nın hamile olması. İstenmeyen bu hamilelik, hikayeye dramatik bir gerilim kazandırırken karakteri annelik, beden ve suç kavramlarıyla hesaplaşmaya zorluyor. Avesta’nın hikayesi, bireysel bir travmadan çok daha fazlasını anlatıyor; insan olmanın kırılganlığına, kadının bedenine yüklenen anlamlara ve adaletin sınırlarına dair derin bir sorgulamayı sunuyor.

Sıkışmak yerine dönüştürüyor

Filmin adı, kültür ve sanat tarihindeki klasik “Bakire ve Çocuk” ikonografisine işaret ediyor. Bu ikon, genellikle saflığın, şefkatin ve fedakarlığın sembolü olan 'kutsal anne' figürüyle özdeşleştirilir. Ancak Avesta’nın arayışı, bu geleneğe hem yaklaşır hem de onu tersyüz eder. Film, 'bekaret' ve 'annelik' kavramlarının kadın bedeni üzerindeki tarihsel baskısını görünür kılarken Avesta’nın deneyimi bu iki sembol arasında sıkışmak yerine onları dönüştürür, direniş ve intikama yönlendirir.

Binevşa Berîvan

Politik bir sorgulama

Filmin yönetmeni Binevşa Berîvan, köklü ikonografik geleneğe yalnızca estetik bir göndermeyle değil, politik bir sorgulamayla yaklaşır. Savaş, şiddet ve zorla annelik temaları üzerinden kadın bedenine yüklenen anlamları ifşa eder. Böylece film, 'kutsal anne' imgesinin sessizliğini kırarak kadının deneyimini merkeze alan güçlü bir anlatı kurar.


Direnişiyle güçlenir

Avesta’ya yardım eden Kürt tercüman Yassemine ise filmde sade ama etkileyici bir dayanışma örneği sunar. Erkek karakterlerin bilinçli biçimde arka planda bırakılması, yönetmenin kadın hikayesini merkeze alma tercihinin açık bir göstergesidir. Avesta, DAİŞ vahşetinin mağduru olmasına rağmen adaletin izini sürecek kadar kararlı bir karakterdir. Direnişiyle güçlenir, hikaye onun ayağa kalktığı noktada anlamını bulur.

Küresel bir sorun

Film, değişik kurumların sunduğu finansal destek ve olanaklardan kaynaklı Belçika’da çekilmiş olsa da anlattığı konu neredeyse küresel bir soruna işaret ediyor. Avrupa’nın pek çok ülkesinden gençlerin farklı sebeplerle DAİŞ’e katılmış olması, filmin arka planına güçlü bir sosyo-politik boyut kazandırıyor Yönetmen, bu gerçeği Brüksel üzerinden Avrupa’ya ve hatta küresel çapta yürütülmesi gereken bir tartışmaya açıyor.

Avrupa’nın sorgulanan adaleti

Film Suriye, Irak başta olmak üzere Ortadoğu’da terör estiren DAİŞ’e katılan Avrupalıların daha sonra nasıl yargılandığını, adaletin gerçekten işleyip işlemediğini ve mağdurların ne kadar korunabildiğini de sorguluyor. Zira Avrupa ülkelerindeki cezasızlık, tek başına yasal ve hukuksal bir yetersizlik değil aynı zamanda konuya dair sorumluluk üstlenmekten aciz derin bir ahlak ve vicdan sorunu. Avesta’nın Avrupa Birliği’nin de başkenti olan Brüksel’de olması da tesadüfü değil nitekim, “Fail kim?’’, ''Müşterek fail kim?'', ''Azmettiren kim?” sorularını sadece soykırımcılara değil değil, Avrupa’nın kalbine ve beynine yöneltiyor. Avesta bireysel adalet ve intikam arayışını aşarak öncelikle siyasal ve hukuki, sonra da toplumsal bir yüzleşme çağrısı yapıyor. Filmin en çarpıcı sahnelerinden birisiyse Avesta’nın Belçika’da yaşayan DAİŞ’linin annesiyle karşılaşması ve yaşadığı hesaplaşma.



Sessiz bırakılan kadınların sesi

Başrol oyuncusu Hêvîn Tekîn, çok az diyalogla, yalnızca bakışlarıyla karakterin acısını, öfkesini ve direncini yansıtıyor. Bu sade ama güçlü performans, filmin sessizliğini bir duygu yoğunluğuna dönüştürüyor. Kürt filmlerinde başırılarıyla dikkat çeken yönetmen Binevşa Berîvan ve oyuncu Hêvîn Tekîn, bu yapımla sinemada kadın merkezli bir dilin mümkün olduğunu yeniden hatırlatıyor. Böylesi filmler, sadece hikaye anlatmıyor; aynı zamanda sessiz bırakılan kadınların sesini duyuruyor.

Sarsıcı bir yüzleşme alanı yaratıyor

Sonuçta “Bakire ve Çocuk” filmi, yalnızca bir kadının değil, Avrupa’nın vicdan ve ahlaki sorumluluğu veya sorumsuzluğunun da hikayesi. Mülteci politikalarını, adalet sistemini ve toplumun travmaya bakışını sorgulayan film, sessiz ama sarsıcı bir yüzleşme alanı yaratıyor. Kürt yönetmen ve oyuncularının böylesi yapımları çoğaltması en büyük dileğimiz zira coğrafyamızda anlatılmayı bekleyen daha pek çok hikaye var.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.