Sevgili Arsız Ölüm-Dirmit

Kültür/Sanat Haberleri —

Latife Tekin

Latife Tekin

  • Nezaket Erden’in, Latife Tekin’in özyaşam öyküsünü, muhteşem bir canlılıkla sahneye taşıdığı bu oyunu, fırsatı olan herkesin, hemen bugün izlemesi gerekiyor. Buna erişemeyenlerin ise Sevgili Arsız Ölüm’e başlamasında fayda var. Köy-kent çatışmasını hayalperest bir kadının ve kız çocuğunun zihninde takip etmek, eşsiz bir keyif.

BİLGE AKSU

Gabriel José García Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ı, birçoklarınca 20. yüzyılın en etkileyici kitabı olarak kabul edilir. Bu tespitte eserin okuyucuya verdiği hissin ötesinde, kendisinden sonra birçok yazarı ve yönetmeni yönlendirdiği ön kabulü de vardır. Yaklaşık 60 yıl önce yazılan bu eserin ardından edebiyatta ve sinemada büyülü gerçekçilik akımına dahil edilen çok sayıda kitap ve filme rastladığımızı göz önüne alırsak, haksız bir yorum olmadığını düşünebiliriz.

Marquez’in yarı masalsı üslubunun etkisinde kalmış dünyaca ünlü Kusturica gibi yönetmenler olduğu kadar, Türkiye’de geniş bir kesim tarafından beğenilen kitapların olduğu da aşikar tabii. Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm’ü bunların başında geliyor. 1983’te yayımlanan bu roman, köyde başlayan samimi bir hikayenin, göç eden aileyle birlikte şehre uzanmasıyla devam ediyor. Büyülü gerçekçilik anlatısının bütün unsurlarına rastladığımız bu duygusal hikayede, Huvat adlı babanın, etrafıyla uyumsuz karakterinin yansımalarını görüyoruz ilk başta. Bu uyumsuzluk, tıpkı Yüzyıllık Yalnızlık’ta olduğu gibi, köylüler tarafından tuhaf ama cezbedici bulunan bir takım durumlarda gösteriyor kendini. Köye mavi bir otobüsle dönmesi dahi, Huvat’ın diğerlerinden ayrışan yönlerinin olduğuna işaret sayılıyor.

Huvat, yine bir gün köye gelirken yanında getirdiği Atiye ile evlendikten sonra da devam ediyor bu aykırı tutumlar. Doğan çocukları birbirinden enteresan, Atiye desen zaten gerçekle hayal arasında gidip gelen bir kadıncağız. Ailenin son ferdi Dirmit’in büyümesiyle, tuhaflıklar kuşaktan kuşağa aktarılmış oluyor ve okuyucu nezdinde en parlak karaktere dönüşen Dirmit, hikayeyi sürükleyen konuma geliyor.

Feminist bir metin

Latife Tekin’in bu başyapıtını Yüzyıllık Yalnızlık’a benzetmenin ötesine geçip, onun bir ‘uyarlaması’ olduğunu iddia edenler de çıkıyor. Fakat Sevgili Arsız Ölüm’ü üslubu, hikaye akışı hatta kurgusuyla Yüzyıllık Yalnızlık’tan ayıran bazı yönler var. Bunlardan en önemlisi, Sevgili Arsız Ölüm’ün bir kadın hikayesi oluşu. Önce anne Atiye’nin, sonra Dirmit’in hayal dünyasına dalmamızla birlikte, ortaya Latife Tekin’in feminist bir yerden oluşturduğu sapasağlam bir metin çıkıyor. Anne-kız arasındaki didişmelerde okuyucu evvela anneyi muhafazakar değerlerin bir temsili gibi algılasa da, metnin ilerlediği ve sonuca ulaştığı kısımlarda, aslında Atiye’nin geleneksel bir koruma güdüsüyle ve en çok da, kendisine benzettiği Dirmit’i erkek egemen dünyada silinip gitmeyecek bir figüre dönüşmeye zorladığı yorumuna doğru yaklaşıyoruz. Nitekim okuduğu kitaplardan, dinlediği radyoya kadar her işine karışsa da Atiye, Dirmit’in okula devam etmesini ve iyi bir eğitim almasını her şeyden çok önemseyerek bunu gösteriyor.

Dirmit Kız’ın unutulmaz başkaldırısı

Sevgili Arsız Ölüm’ün Yüzyıllık Yalnızlık’tan ayrılan bu yönünü kitabın kendisinde görebildiğimiz gibi, 2017’de sahneye uyarlanan tek kişilik oyununda da izleyebiliyoruz. Nezaket Erden’in, önce bir oyunculuk eğitiminde istenen, sahneye bir roman karakteri koyma ödevinin peşine düşerek keşfettiği Sevgili Arsız Ölüm, zaman içerisinde kitaptaki Dirmit Kız’ın unutulmaz bir başkaldırı resitaline dönüşmüş. Üniversitenin son senesinde bitirme tezi olarak da ele aldığı bu metni bütün zorluklarıyla sahneye taşımayı başaran Nezaket Erden, izleyen hemen herkesçe Dirmit’in canlı bir temsili olarak görülmüş.

Tiyatro Hemhâl bünyesinde, Hakan Emre Ünal’ın yönetmenliğiyle ortaya çıkan Dirmit, 2017’den beri bilfiil sahneleniyor. İstanbul’da düzenli şekilde farklı yerlerde oynanan oyun, fırsat bulundukça başka şehirlerde de gösterilmeye devam ediyor.

Geleneksel tiyatro izleyicisinin çoğunda tek kişilik oyunların niteliğine dair önyargı bulunur. Klasik dönemin kalabalık ve gösterişli anlatılarına alışmış seyirci, koskoca sahnede hemen hiç dekor kullanılmadan, tek bir kişinin ağzından aktarılan hikayeyle bağ kuramayacağını düşünür. Dirmit, bu önyargıları yıkmak için mükemmel bir örnek. Nezaket Erden’in, sahneyi tek başına dolduran müthiş performansı, hikaye boyunca ortada duran tek bir saksıyla tamamlanan bir dekora sahip.

Dirmit ile Kepçe’nin dostluğu

Oyun, kitaptan farklı olarak ailenin şehre çoktan göç ettiği bir zaman diliminde başlıyor. Bir gece vakti, evdeki herkes horul horul uyurken uyku tutmayan Dirmit Kız, önce Allah’la bir münakaşaya giriyor. Aslında tatlı bir atışma bu. Uyuyabilmesi için yardım istese de bu isteği karşılık bulmayan Dirmit, yanıbaşında duran çok sevdiği çiçeği Kepçe’yle konuşmaya başlıyor. Bu esnada zaten bomboş olan sahneye ek olarak, son derece düşük şiddette bir ışık eşlik ediyor onlara. Karakterin gerçek dünyayı temsil eden ev içindeki yalnızlığını vurgulayan bu teknik, daha en başından oyunun içine alıyor bizi. Dirmit ile çiçeği Kepçe’nin dostluğu oldukça tatlı bir ayrıntı. Hemen ardından, karakterle ilgili büyük bir tanıtım işlevi gören tuhaf bir yolculuğa çıkıyoruz. Yanına Kepçe’yi de alan Dirmit, köydeki evlerinin bahçesinde, babasının tuhaf uğraşlarından biri olan Tulumba’yla hasret gidermek için yola koyuluyor. Anlatının büyülü gerçekçiliği kullandığı en önemli kısımlardan biri burası. Köydeki bahçede, etrafını ot bürümüş halde, boynu bükük bekleyen Tulumba, önce Dirmit’e sitemler etse de, kadim dostlukları ve büyük hasretleri sayesinde bu gerilimi kolay aşıyorlar. Buradan sonrası, hikayenin akışını ve karakterlerin özelliklerini bir bir öğrendiğimiz, Dirmit’in tek kişilik muhteşem gösterisinden ibaret.

Dirmit’in kendinden büyük dört kardeşi var. En büyükleri Nuğber Aba. Sonra Halit, Seyit ve Mahmut geliyor. Nuğber şehirde gönlünü kaptırdığı oğlanlardan haber bekleyen, evlilik çağında bir kızcağız. Halit kendine mühendisliği yakıştırmış, elinde T cetveliyle dolaşan, hafif narsisist biri. Seyit ise sürekli dişlerini sıkarak konuşan, bir an önce şirket kurup zengin olması gereken bir ‘errrkek’. Dirmit’in en yakın olduğu Mahmut ise, şehre taşındıktan sonra türlü işlerde çalışıp hiçbirini beğenmemiş, uçarı bir ergen irisi.

Cinler derneği

Böyle bir ailede Dirmit’in hayalci yönü daha çok göze batıyor haliyle. Zaten eşyalarla konuşması bir meseleyken, aklına estiği zaman peşine düştüğü ufak hobiler dahi bir krize dönüşüyor. Eve gelen radyonun başından ayrılmaması ve çalan müziklerde ha bire dans etmesi, annesi Atiye’nin şüphelerini çekiyor. Kızının cinler derneğinin düzenlediği bir düğünde sahne aldığını iddia edip radyoyu pencereden attırıyor. Dirmit Kız’ın en büyük özelliği, bir türlü duramaması. Yeri geliyor, edindiği bir defterin tüm sayfalarını şiirle dolduruyor. Ama bu da çözümsüz kalıyor. Atiye’nin dikkatini çekmesiyle bu uğraşın da tehlikeli olabileceği düşünülüyor. Kızının terbiyesini abilerine emanet eden annenin isteği yerine getiriliyor ve Dirmit, ‘anan değil, baban değil, boşla!’ denilerek şiirden de uzaklaştırılıyor. Tabii Dirmit bu, durur mu, durmaz… Parka gidip kuşkuşotuyla konuşuyor. Ondan şehre dair ‘yaramaz’ tavsiyeler dinliyor. Oğlanlarla konuşsun mu konuşmasın mı, nasıl ve ne zaman konuşsun; bunların cevapları hep o kuşkuşotunda.

Anlatıda Dirmit’in tek ‘gerçek’ arkadaşı, mahalledeki Aysun. Onunla da buluşup dans ediyorlar. Oyunun en ikonik anlarını da içeren bu sekans hem hüzünlü hem güldürücü. Aşırı arabesk bir şarkıya yaptıkları son derece canlı koreografi, kısa süre içinde seyirciyi de etkisine alıyor. Hatta bu kısımda o kadar çok tekrarlanıyor ki bu koreografi, bir an için acaba sıkıcılaşıyor mu diye tedirgin bile oluyoruz. Fakat sonraki sahnelerde çok yerinde kullanılan bu vurgu ve tekrarlar, anlatının çok önemli bir aşamasını oluşturuyor. Aysun’la fazla vakit geçirdiği düşünülen Dirmit eve hapsedilince, penceresinin önüne gelen Aysunla karşılıklı olarak, sessizce ve ağlayarak bu dansı ettiği sahneler, Dirmit’in o çaresiz yalnızlığının simgesine dönüşüyor.

Dirmit’i mağdur ve yalnız bir karakter olmaktan çıkaran en önemli özelliği, yaratıcı hayalgücü ve keskin zekası. Sessiz dans sahnesinden sonra işler iyice kötüleştiğinde, annesinin diğerlerini ikna etmek için çıkarıp kullandığı ‘cinlere karışma’ kozu, Dirmit’in bir silahına dönüşüyor. Zorlukla tuttuğu cin arkadaşlarını ailesine saldırmaktan vazgeçirmek için epey uğraşıyor. Cinlerin, bütün aile fertlerinden o dansı yapmalarını istediğini öğreniyoruz. Ve tabii, korkudan ödü patlayarak o dansı icra eden aile bireylerinin acısını yüreğimizde hissediyoruz.

İki hayalperest karakterin çatışması

Dirmit meraklı ve hayalci olduğu kadar, bir deli cesaretine de sahip. Abisi Mahmut’un ‘karıya gittiğini’ öğrenince, kendisinin de erkeğe gitmesi gerektiğini düşünüyor. Tabii bu hamlelerin sonu hep bir hüsran. Annesi Atiye’nin de bir Azrail kozu var çünkü. Ne zamanki Dirmit’le baş edemese, kendini yatağa atıyor ve azrailin peşine düştüğünü iddia ediyor. İki hayalperest karakterin mükemmel bir çatışması bu kısımlar…

Oyunu henüz izlememiş ve izlemeye imkanı olanları da düşünerek, gidişata dair bilgi vermeyi kesiyorum. Kısaca toparlarsam, Dirmit’in akranlarından ayrılan zekası ve hayalciliği, aslında anne ve babasından geliyor. Huvat’ın tuhaf icatları ya da Atiye’nin gerçekle hurafeler arasında yönünü bulamadığı yolu, Dirmit’i böyle kompleks bir karaktere dönüştürmüş. Bu sıra dışı özellikleri sebebiyle ailede hem korkulan hem de onsuz yapamayacakları denli önemli biri o. Abilerinin gönül işleri de dahil, birçok meselesine o akıl veriyor. Zaman zaman yüreklendirerek, zaman zaman bir şeylerin önüne geçerek, herkesin gizli akıl hocasına dönüşmüş. Zaten kitapta geçen bir anekdotta, çocuk yaşta saate bakmadan saati bilebilen biri Dirmit. Annesi bunu yine cinlere bağlayıp kıyameti koparsa da, Dirmit aslında güneşi ve gölge boylarını takip ederek bunu yapabildiğini belirtiyor. Kapalı bir toplumda, aklı ve hayalgücü açık bir kız çocuğu olmanın hem hüzünlü hem eğlenceli bir dramı Dirmit.

Nezaket Erden’in, Latife Tekin’in özyaşam öyküsünü, sanki kendi hayatıymışçasına muhteşem bir canlılıkla sahneye taşıdığı bu oyunu, fırsatı olan herkesin, hemen bugün izlemesi gerekiyor. Buna erişemeyenlerin ise, en az o kadar etkileyici bir diğer eser olan Sevgili Arsız Ölüm’e başlamasında fayda var. Köy-kent çatışmasını hayalperest bir kadının ve kız çocuğunun zihninde takip etmek, eşsiz bir keyif.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.